Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Kürt politikacıların, Barış ve Demokrasi Partisi önderliğinde yürüttüğü özerklik çalışmalarını küçümseyen değerlendirmesini sağduyulu bir devlet adamına yakıştırmak imkânsız.

Arınç, “DTK diye bir şeyi iki günde bir topluyorlar, çay içip dağılıyorlar. Dernek değil, vakıf değil. Ne anayasada, ne Meclis İçtüzüğü’nde partilerin grup toplantısını parlamento dışında yapabileceklerine dair bir yetki var. Siz sade çay içersiniz” demişti. Hükümetin 2 numaralı isminin bu değerlendirmesine yanıt , “oturup çay içmediklerini, yakında ne yaptıklarını göreceklerini” söyleyen Demokratik Toplum Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’tan geldi. Aysel Hanım, “Oturup çay içmediğimizi yakında görecekler” diyor ve söz konusu oluşumlarının çok ciddi bir kurum olduğunun bilinmesini istiyor.

Sözü evirip çevirmenin gereği yararı mı? Kürtlerin özerklik isteklerini üstüne basa basa söyledikleri bir dönemde, Türkiye Cumhuriyeti’nin yürütme erkinin iki numaralı kişisi, bu amaçla toplandıklarını açık açık söyleyen bir siyasi oluşumun çalışmaları için hükümetin ne düşündüğünü, gündeme gelen yeni anayasa çalışmalarında bu doğrultudaki istekler için nasıl bir tutum izleyeceklerini söylemek yerine, başını kuma sokan devekuşu rolünü üstleniyor.

Biz sade yurttaşlar bile gazete haberlerinden Diyarbakır’da sürdürülen çalışmaların gündemini izliyor, kentin Büyükşehir Belediyesi Konukevi’nde DTK 5’inci Genel Kurulu adı ile 850 delegenin içinden seçilmiş 101 kişilik Daimi Meclis’in basına kapalı olarak sürecek çalışmalarında somut bir yol haritası oluşturulmanın amaçlandığını öğreniyoruz.

Bir başbakan yardımcısından beklenen, hükümetin bu toplantı için ne düşündüğünün ortaya konulması olmalıdır.

Doğrudur:

DTK bir vakıf ya da dernek değildir. Ama önemli sayıda bir Kürt vatandaş topluluğu, Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi adındaki çalışmalardan yola çıkarak, İran’daki soydaşlarına karşı bu ülkenin izlediği sert politikayı, PKK’nin oradaki uzantısı olan PJAK’a yönelik operasyonları da içeren güncel sorunlarını ele almak için Diyarbakır’ı özellikle seçiyor. Kürtlerin amaçladığı ve Milli Misak ile çizilmiş sınırlarımızı da aşan Özerk Kürdistan’ın başkenti olarak tasarlanan kentte, gözler önünde bir Kongre için start veriliyor.

Bu çalışmaları iftar sonrası Bursa kahvehanelerinde nargile fokurdatarak izleyen Sayın Arınç, bu sözleri ile bana, Birinci Dünya Savaşı’nda Dolmabaçe Sarayı’na yansıyan yenilgiler karşısında kılını kıpırdatmadan uykuya dalan, arada bir gözlerini açarak “Oh oh oh. Enver yapar” sözleri ile padişahın keyfinin kaçırılmaması için çevreye sükûnet telkin eden siyahi lalanın durumunu anımsatıyor.

TBMM uzun tatilini bitirip 1 Ekim’i beklemeden çalışmalarına başlasa da, kimler milletvekili yemini edecekler, kimler yemin etmeyiz diye direnmeyi sürdürecekler ve bu doğrultuda nasıl bir karar alınacak, bunları görebilsek.