Öner Yağcı

Yaşamın aynası dil

12 Ağustos 2023 Cumartesi

“Tarihsel açıdan Cumhuriyeti geleceğe taşımakla yükümlü olan CHP başta olmak üzere tüm Cumhuriyetçi, ilerici güçler; binlerce yıl süren bir ortaçağ düzenini ortadan kaldırıp çok gecikmiş bir Aydınlanmayı gerçek anlamda yaşatmış olan 1923 devrimine gereken önemi göstermek zorundadırlar...” diyen Işık Kansu, tarihsel bir çağrı yapıyor:

“Cumhuriyeti içtenlikle benimsemiş yurttaşlar; köy, mahalle, ilçe ve illerindeki kamu kuruluşlarını, yerel yönetimleri, demokratik kitle örgütlerini, sendikaları, üyesi oldukları ya da kendilerini yakın duydukları siyasi partileri, okul ve üniversite yöneticilerini bıkıp usanmadan Cumhuriyetin yüksek değer ve üstünlüğünün gözetilmesi konusunda duyarlı olmaya çağırmalılar.

Haydi, Cumhuriyetin 100. yılına gereken onurlu saygınlığın ve bağlılığın gösterilmesi adına görev başına...” (“Cumhuriyet adına görev başına”, Cumhuriyet, 5 Ağustos 2023)

ULUSAL DUYGU VE DİL

Mustafa Kemal Atatürk, “Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve zengin olması ulusal duygunun gelişmesinin asıl etkenidir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin” sözleriyle, dilin toplumsal yaşamdaki önemini açıkça vurguladı.

Âşık Ferzani’nin yüzyıllar öncesinden “Arı sesinden, su sesinden, bülbül sesinden” çiçek açtığını söylediği Türkçemiz, Dil Devrimi’yle atılan adımların meyvesi olarak onu bilinçle işleyen onlarca aydınımızın yarattıklarıyla ışıldamaya başladı.

“Bir köylü toprağını ve öküzünü, bir marangoz tahtasını ve rendesini nasıl severse ben de Türk dilini öyle seviyorum” diyen Nâzım Hikmet, dil kavgasıyla aydınlık kavgasının farkının olmadığını söyledi ve ustalaştı:

“...Dilimizi yeni yeni işlemeye başladık. Osmanlı denen nesne Osmanlı İmparatorluğu ile beraber yıkıldı ve şimdi Türkçeyi işlemekle meşgulüz...”

DİL VE KARŞIDEVRİM

Cumhuriyet Devrimlerinin gerçekleştiği dönemde dilimiz de gelişti.

Genç Cumhuriyetin yaşamımızı bir sürekli devrim olarak çağdaşlığa, özgürlüğe taşıyan devrim adımlarının yerini, 1940’ların ortalarında başlayan duraklama ve kararsızlık döneminden sonra DP iktidarıyla birlikte karşıdevrim adımları almaya başladı ve dilimiz de durağanlaştı.

Ulusallıktan ve çağdaş bir yaşamın temeli olan laiklikten, bağımsızlıktan, devrimlerden uzaklaşma doğrultusundaki her adım Türkçenin de başına bela oldu.

Yıllardır böyle adımlarla yönettiler ülkemizi.

Ali Yüce, “Dil Savaşları” adlı şiirinde bu gerçeği yazdı:

“Dil bahçemde yaban otları/ Arapça Farsça sözcükler/ Bana da batıyor gülüm/ Ben de kanıyorum Türkçemle birlikte.”

*

Çocuklarımıza verdiğimiz adların, mağaza tabelalarının Arapça, Farsça ağırlıklarından yakınan Prof. Dr. Mustafa Altıntaş ile geleceğimiz Türkçenin geleceğine bağlıdır, öyleyse düşünen insanların dil konusunda duyarsız ya da tarafsız olması kabul edilemez diyen Ahmet Özer’in duyarlılıkları dil bilinciyle dolu aydınlarımızdan yalnızca iki örnek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Edebiyat direniştir 27 Nisan 2024
Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları