Olayların Ardındaki Gerçek

Çağdaş Demokrasi ve Basın Özgürlüğü

04 Mayıs 2020 Pazartesi

Çağdaş demokrasinin en önemli unsurları katılımcılık, kuvvetler ayrılığı ilkesinin çok titiz bir biçimde uygulanması, temel hak ve özgürlüklerin ve basın özgürlüğünün eksiksiz uygulanması olarak gösteriliyor.

Son günlerde, Almanya’da Bertelsman Vakfı, dünya ölçeğinde uyguladığı “Dönüşüm Endeksi ve Demokrasi Uygulamaları” incelemesi sonuçlarına göre, Türkiye’nin 137 ülke içinde demokrasi kriterleri açısından 77. sırada olduğunu açıkladı.

Türkiye’nin sıralamada bu kadar geride kalmasına, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlal edilmesi ve basın özgürlüğünün kısıtlanması gerekçe olarak gösteriliyor.

Dünya demokrasi mücadelesi tarihi bize şunu gösteriyor: Siyasi iktidarlar, genel halk desteğinden kendileri açısından eksilme ile karşılaştıkça, önlemler almaya çalışırlar. Daha açık bir anlatımla, anketler düşme eğilimi gösterince, siyasi iktidarlar da doğru orantılı olarak özellikle basın özgürlüğünün kısıtlanması ya da basına ekonomik engellemeler getirilmesi yönünde önlemler alıyorlar.

Ülkemizde zaten pek az olan “muhalif” basına karşı cezalar ve uygulamalar bunun örnekleridir.

Odatv’ye yapılanlar… İki Barış (Pehlivan ve Terkoğlu) ile Murat Ağırel’in hapse atılmaları… Katiller, hırsızlar ve daha birçok suçlu yasa ile salıverilirken, bir gerekçe yaratılarak bu üç gazetecinin içeride tutulmaları… Bunlar ne yapmışlar? Metastaz ve Sarmal adını taşıyan kitaplar yazmışlar. Üstelik bunlar FETÖ karşıtı kitaplardır. Ancak madem ki siyasal iktidara eleştirel yaklaşıyorsun, öyle ise 19 yıla kadar uzanan hapis istemini kapsayan iddianame hazırdır…

Ayrıca FOX TV’de özgür yayın yapan Fatih Portakal için 3 yıl hapis istemli iddianame, Cumhuriyet gazetesi için çeşitli soruşturmalar…

Bunlar yetmiyor, Basın İlan Kurumu da artık bir cezalandırma organı olarak çalışıyor. Zaten ekonomik zorluklar içinde olan eleştirel gazetelere mali cezalar yağdırılıyor.

İnsanlık tarihi gösteriyor ki otoriterleşmeye gidiş, siyasi iktidarlar için hiçbir zaman yararlı sonuçlar getirmez.

Çoğu zaman siyasi liderleri halktan uzaklaştıran önlemler almaya, onun yanında çalışan ancak yasal sorumluluğu olmayan danışmanlar yönlendirirler. Bu, tarih boyunca böyle olmuştur. Kimi zaman kimi danışmanlar kendilerini o derece önemserler ki şişen egoları ile siyasi liderlere hatalar yaptırırlar. Halktan kopmalarına neden olurlar. Gereksiz yere basın özgürlüğünün zedelenmesine ortam hazırlarlar, danışmanlık yaptıkları liderin, tüm dünyada eleştiri oklarına hedef olmasına neden olurlar…

Öngörülü olan siyasi lider, “evet efendimci” ya da “yasaklar öneren” danışmanlar yerine özgürlüklere ve demokrasi ilkelerine saygılı danışmanlarla çalışır. Böylece, kamuoyunda daha az eleştiri alırlar, halkın desteğini toplarlar… 250 yıllık demokrasi tarihi böyle gösteriyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni Tehlikeler 12 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları