Olaylar Ve Görüşler

Yerde yatan kim? - Okan TOYGAR

07 Aralık 2021 Salı

İnsanın her gördüğünde yüreğini sızlatan bir görüntü...

Bir adam, sırtında paltosu, gözünde gözlükleri, yanı başında çantası ve hâlâ çalışan saati ile asfaltın üzerinde yüzükoyun yatıyor. Üzerine örtülmüş beyaz çarşafın kenarından kanı akıyor yola. Bir belediye otobüsü geçiyor yanından. İçindekiler merakla bakıyorlar aşağı. Yerde yatan kim? Radyonun öğle haberlerinden öğreniyorlar yerde yatanın kim olduğunu.

Yerde yatan, aydınlanmacı bir bilim adamı. Bin bir çileden geçe geçe, emek emek yetiştirilmiş bir Cumhuriyet aydını. Felsefe, iktisat ve sosyoloji eğitimi almış bir düşünür. Türkiye’nin Atatürkçü, sol açılımına öncülük yapmış bir dava insanı.

İLERİCİLİĞİN AĞIR BEDELİ

Yerde yatan, Köy Enstitülerinde dersler vermiş bir felsefe öğretmeni. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin, çalışkan, üretken bir öğretim üyesi. Binlerce öğrencisinin sevgili hocası ve kısa akademik yaşamına yüzlerce çalışma, her satırının altı çizilecek onlarca kitap bırakmış yurtsever bir bilim adamı. 

Yerde yatan “Sanat dalları hayatın tuzudur, dilimden gelen kuruluğu sanatın ılık nefesiyle gidermeliyim” diyen bir sanatsever. Behçet Necatigil, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sami  Karaören, Ruhi Su, Turan Erol, Oktay Akbal, Dr. Sevinç Özgüner, Rauf Mutluay ve daha birçok sanatçı, yazar ve aydın ile yakın dostlukları, komşulukları, sayısız anıları olan, alabildiğine alçakgönüllü, vefalı, iyi yürekli, nazik bir kişi yerde yatan.

Yerde yatan Deniz ve Kaya’nın şefkatli, duygulu babaları, Şükriye Hanım’ın sevgili eşi Cavit Orhan Tütengil...

7 Aralık 1979 Cuma günü sabahın erken saatlerinde, bir gün bile geç kalmadığı dersine yetişmek için otobüs durağına koştururken dört tetikçinin silahlarından çıkan kurşunlarla katledildi. 

Tütengil Hoca faili “meşhur”lar tarafından bedenen yok edildiğinde elli sekiz yaşındaydı. En üretken yıllarındaydı. Halkının özgürleşmesi, insanca bir düzende yaşaması doğrultusunda kim bilir daha ne yazılar kaleme alacak, evrensel ölçekte ne çalışmalar yapacaktı. Ama olmadı. İlerici, demokrat, aydınlanmacı olduğu için, Cumhuriyet gazetesi yazarı olduğu için öldürüldü. 

ACIYI DERİNLEŞTİRDİLER

Faili “meşhur”lara Cavit Hoca’yı ortadan kaldırmak yeterli gelmemiş olacak ki iki gün sonra yapılan cenaze töreninde öğrencilerine, dostlarına, akrabalarına ve düşünce birliği içinde olduğu sevenlerine kaba kuvvet uygulandı. Dört ay sonra kendisi de ülkücüler tarafından katledilecek olan Ümit Kaftancıoğlu, aldığı dipçik darbeleri nedeniyle hastanelik olurken on sekiz yaşındaki Osman Şenyurt kurşunlanarak yaşamını yitirdi. Tütengillerin acısı daha da büyümüştü ama ne yazık ki onlara reva görülen sadece bunlardan ibaret olmayacaktı.

Bundan sonra ailenin tek isteği, katillerin ve onları azmettiren güçlerin ortaya çıkarılması ve cezalandırılmasıydı. Ama o da olmadı. Davada ismi geçenler, cezalandırılmak şöyle dursun, izleyen yıllarda aklanmış, hatta onunla da yetinilmeyip, milletvekili, bakan yapılarak yüceltilmişlerdi. Deniz Tütengil’e göre “Karaparalar nasıl bankalarda aklanıyorsa cinayet sanıkları da siyasi partilerde aklanmıştı”. Dava dosyası zaman aşımına kadar sürekli kaybedildi. Tetikçilerden Ülkü Ocakları üyesi Recep Öztürk yakalandı; ancak her nedense serbest bırakılıp yurtdışına kaçırıldı. Kısacası olayın üzerine sünger çekildi. Dava sürecinde yaşananlar Tütengil ailesinin öfke ve acısını daha da derinleştirdi. 

ANISINA SAYGIYLA

Şükriye Hanım, eşinin ölümünden sonra yaşadığı on yedi yıl boyunca üzerine düşen görevleri yapmamış bir kişinin taşıyacağı suçluluk duygusundan kendisini hiç kurtaramadı ve sevgili hayat arkadaşını sahipsiz bıraktığını düşünüp kahroldu. Çocukları ise bu acı olayın sonuçlarına katlanmak zorunda bırakıldıkları için hukuka karşı inançlarını yitirdiler ve hiçbir zaman tam anlamıyla “şen” hissedemediler kendilerini. Onlara reva görülen bu büyük haksızlık, ruhlarında iyileşmeyen yaralar açtı. 

Yine de ailesi, sevenleri ve okurları için Tütengil Hoca öğrencileri ve yapıtlarıyla hâlâ yaşıyor. Eşi Şükriye Tütengil’in dediği gibi “Onun yapıtları, insanlığın değişmez yazgısı olan ölümlülüğe karşı, bazı kişilerin ölüm sonrası yaşam diyebileceğimiz bir mutluluğa erebileceklerini gösteriyor”.

Katledilişinin kırk ikinci yılında Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil’in anısına saygıyla...

OKAN TOYGAR / ARAŞTIRMACI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları