Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye’nin LGS ‘maarifi’ - Abdullah YÜKSEL
Sonuçlar açıklanacak. Hangi sonuçlar? LGS sonuçları. LGS ne? Liselere Geçiş Sınavı. Lise nedir? Temel eğitimin son dört yıllık ayağı.
Madem temel eğitim, yani zorunlu. Peki, temel eğitimi tamamlamak için neden giriş sınavı var? Daha da açayım: On öğrenciden birinin “nitelikli” liselere girebildiği, geride kalan dokuz öğrencinin “niteliksiz” okula kaydolarak temel eğitimini tamamlayabileceği bir “maarif” sistemi var “Türkiye yüzyılında?
1 milyon 38 bin 192 öğrencinin başvurduğu LGS’de yüzdelik dilimi 1-10 arasında olan bir öğrenci “başarılı” olarak kabul edilecek ve proje okullarında eğitim görmeye hak kazanacak. Diğer adıyla “nitelikli” okul.
Neresinden tutsak elimizde kalan sözcüklerin algımızı gölgelediği bir “maarif”ten söz ediyorum. Artık asırlık olmuş bir devletin, eğitim sisteminde üreteceği “proje” okul adlarında, tabelalarında değil; vizyonunda, anlayışında ve duruşunda olabilir yalnızca.
“Nitelikli”ye gelecek olursak yüzdelik dilimi 1-10 arasında olan “nitelikli” çocuklarımızın eğiticileri de “nitelikli” mi? Diğer bir deyişle ufukları engin mi, bilgisi sonsuz mu, iş ahlakına daha mı çok önem veriyor da diğer okullardaki eğitim neferleri yani öğretmenlerimiz “niteliksiz”?
ESKİ MODEL
Yaşamda her şey bir denge içindedir ve zıtlıklarıyla kendini var eder. Niteliklinin karşısında niteliksiz, başarılının karşısında “başarısız”, işe yararın karşısında “işe yaramaz”. Bu sıfatlarla Türkiye yüzyılının çocuklarını yaftalayamazsınız beyler? Hele ki yeniymiş gibi önümüze sürdüğünüz “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nde görülen yalnızca kavram karmaşasıdır. “İyi insan” yetiştirmek üzerine kurulan sözde model, bize eski modelin “kötü insan” yetiştirdiğini mi anlatmak istemektedir?
İyi ile kötü neye ve kime göredir? Bu felsefenin işidir. Bilimsel, “akıldan” beslenen bir model nerededir?
Oysa değişmesi gereken eğitim ve öğretim programı değil eğitimin temel ilkeleri ve metotları olmalıdır. Önce anlayış değişmelidir. Dünün aklıyla bugünün sahnesinde rol alınamaz. Üstelik zamanın ruhu başka bir şey yapmamızı istiyor. Çocuklar annebabalarına benzerliklerinden daha çok yaşadıkları döneme benzediklerinden yeni dünyanın dilini öğrenmemiz ve davranış geliştirmemiz çok gerekli artık. Bu yıl ilkokula başlayan çocuklar 2040 yılında işe başlayacak. Çocuklar 2040 yılının dünyasına ve şartlarına göre nasıl hazırlanıyor peki?
Eğitimde en önemli ilke somuttan soyuta, yakından uzağa gitmek olmalıdır. Daha doğrusu söz eğitimi yerine öğrencilere çağa uygun beceriler kazandırılması, atölyelerin, laboratuvarların makinelerin etkin kullanılması ve yaygınlaştırılması ile iş eğitimine daha fazla önem verilmesi gerekiyor.
Montaigne, “Ezber bilmek, bilmek değildir” der. Montaigne bu sözü söyleyeli beş yüz yıla yakın zaman geçmiştir. Bu söz ortaçağın eğitim, öğretim sistemine karşı çıkış, isyan ediştir. Montaigne yüzyıllarca tekrarlanan kalıplaşmış bilgilerin yenileşmesini gelişmesini istiyordu. Ve şöyle diyordu: “İyi kafa dolu kafa değil, işleyen bir kafa...”
O zaman sorulması gereken soru şu olmalı: Peki, ne öğreteceğiz? İşleyen kafayı harekete geçirecek bilgiyi aktarmalıyız yeni kuşaklarımıza. Nasıl ki bir otomobil benzinsiz yol alamazsa beyin de bilgi depolamadan bir adım ileriye gidemez. Bir şey üretemez. Evet, bilgi gereklidir ama önemli olan nitelikli bilgidir, kafayı işletecek nitelikli bilgi.
İşte günümüzde de değişen müfredatlar, işleyen kafalı insan yetiştirmek için yapılmalıdır. Yeni müfredat; kendini, evreni, doğayı kavrayan, kötü talihini değiştirebilen, düşünen, soru soran, sorun çözen, bilime yönünü çevirmiş insanlar yetiştirebilmek için hazırlanmalıdır. Programın amacı belli bir düşüncenin kulu, kölesi, hamalı yapmak değil, insanı özgürce düşündürmek olmalıdır.
EZBERCİ EĞİTİM
Bugün ortaçağ karanlığından kurtulanlar, özellikle Batı toplumları herkesi aynı düşünmeye zorlamak yerine özgür düşündürmeye yönelen okul müfredatları sayesinde olmuştur. Doğu kültürlerinin ezberciliğe ve bilgi nakline gittiği ölçüde gerilemeye mahkûm kalıyor.
O zaman yol belli; okulların gelişmiş ülkelerdeki yaşanan gerçeğe uygun, içinde bulunduğu zamanla tokalaşabilecek, bugünden geleceğe projeksiyon tutabilen insanlar yetiştirmeye uygun donanımda olmalıdır.
Yeni müfredat ödev yerine keşfetmeye, ezber yerine düşünmeye, yorum yerine gözlem yapmaya, yargılama yerine anlamaya, zorlama yerine içsel motivasyona değer veren bir eğitim anlayışını esas alan içerikte olmalıdır. Program fanatikliği, radikalliği ve cehaleti törpüleyecek rasyonel akıl ışığında hazırlanmalıdır.
Sonuç olarak yeni müfredat öğretimle eğitimin ayrılmazlığı ilkesinden yola çıkarak insanı bir bütün olarak ele almalı. Öğrenci öğrendikleriyle, kendisine kattıklarıyla içinde bulunduğu çağı değil gelecek çağı da kollayacak şekilde öğrenim görmeli. Müfredat yaşanan çağa ait yeni bir duygu, bilgi ve hafıza vermek için hazırlanmalıdır.
ABDULLAH YÜKSEL
EĞİTİMCİ-YAZAR
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!