Olaylar Ve Görüşler

Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde dostluk - Hakan ERCAN

16 Haziran 2023 Cuma

1999 Marmara deprem felaketinden sonra iki ülke siyasi ilişkilerinde “dostluk” jargonuyla başlayan ılık rüzgârlar, 6 Şubat 2023 Anadolu deprem felaketinden sonra tekrar esmeye başladı. 

Ege’nin karşı kıyısının Türkiye ve Türklere bakışı “iki temel eksen” üzerinden değerlendirilebilir: “Sosyo-psikolojik ve politik.” Yunan toplumunun Türklere karşı duygularını; içinde yer yer komşuluk hissi ve sempati de olabilecek ancak daha çok aşağılık kompleksi, üstünlüğünü kanıtlama, korku, nefret ve intikam hislerinin/hırslarının yer aldığı geniş ve fakat olumsuz bir tabloda resmetmek sanırım yanlış olmaz. Yüzyılların yoğurarak şekil verdiği “atomdan güçlü önyargıları” dostluk motifleriyle törpüleyebilmek denemeye değer olmakla beraber iğneyle kuyu kazmak gibidir. Beklentileri yüksek tutmak ise ihtiyatsız bir iyimserlik olur. 

Türk-Yunan ilişkilerine yön veren diğer değişken ise kuşkusuz politik eksendir. Yunan politikası, yönünü ve kaynağını yayılmacılıktan, sözde “Megali İdea”dan almaya devam etmektedir. Yani, sözde “büyük Yunanistan’ın” coğrafi sınırları, ülkemizin bir kısmını ve Kıbrıs’ın tamamını içine almaktadır. Ülkemizde ne yazık ki “günümüzde Megali İdea diye bir şey kalmadığını” iddia eden, maksatlı değilse talihsiz ve gafil söylemlere dahi rastlanabilmektedir. Bu noktada, tarihten birkaç kerteriz almakta fayda var: “Batı Anadolu’yu yakıp masum binlerce Türkü katlettikleri halde ‘yavuz hırsız’ misali 14 Eylül gününü sözde küçük Asya soykırımı olarak kabul eden; Lozan Barış Antlaşması’na sadık kalamayan, Ege Denizi’ni Yunan gölüne dönüştürme hevesi güden; GKRY’nin AB üyeliğine atfen, başbakanı ‘Kıbrıs’ta Enosis’i gerçekleştirdik’ diye itirafta bulunan” bir ülke, Megali İdea’dan vazgeçmiş olabilir mi? İlişkilerin en iyi durumda olduğu Atatürk döneminde bile yayılmacı emellerini dizginleyemeyerek ilan ettiği, dünyada eşi benzeri olmayan “karasularından fazla hava sahası (10 mil) iddiası” bozuk niyetin somut sembolü olarak yaklaşık bir asırdır orta yerde durmaktadır. Ayrıca, Türk kelimesini kullanmamak için “Yunan Müslüman” olarak tanımlamaya çalıştıkları Batı Trakya Türk azınlığına (ve Türk kökenli Yunanistan vatandaşlarına) karşı uyguladığı baskı ve haksızlıkları da unutmamak gerekir.

Türk ve Yunan halkları elbette barış ve huzur içinde yaşamalıdır. Hatta zaman zaman gündeme getirildiği gibi Ege Denizi’nin nimetleri iki ülke tarafından yarı yarıya paylaşılabilir. Ancak Yunan’ın zihnindeki Türk kimliği henüz ne yazık ki pek de iyimser/olumlu değildir. Bu tabloyu iyileştirebilmek adına -resmi veya gayri resmi- olumlu çabaların sürdürülmesinde kuşkusuz fayda var. Ancak dostluk rüzgârlarına kapılarak iki tehlikeli yöne sürüklenmekten sakınmak gerekir: “ihtiyatı elden bırakmak”, “tavize meyletmek.” 

HAKAN ERCAN

(E) TUĞAMİRAL



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları