Olaylar Ve Görüşler

Türk tarihçiliğinde Özlem Kumrular - Salih Özbaran

05 Haziran 2024 Çarşamba

29 Mayıs 2024’te Türk tarihçiliği, alanında çok önemli yeri bulunan, gelecekte eserleriyle etkisinin daha iyi anlaşılacağına inandığım genç, dinamik ve evrensel boyutlarda dolaşabilmiş olan bir tarihçisini, Özlem Kumrular’ı yitirdi. Avrupa’da Türk Düşmanlığının Kökeni: Türk Korkusu (Doğan Kitap, 2008) başlığı altında Özlem Kumrular’ın kitabına uzun bir “Önsöz” yazmış olan ünlü tarihçimiz Halil İnalcık’ın ilk sözleri şöyleydi: 

“Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılma yolunda karşısına çıkan en önemli engellerden biri, kuşkusuz, Türkler ve Türk devleti üzerinde tarihten gelen yaygın kötü imgedir. Dr. Özlem Kumrular, bu kitapta özellikle İspanyol literatürü ve arşivlerinden topladığı bu imgeyi çeşitli yönlerinden yansıtmakta, Batı’da ‘Türk düşmanlığının kökenlerini’ açıklamakta; böylece, XXI. yüzyılda Batılıların tarihten gelen hangi art düşüncelerle, Cumhuriyet Türkiye’si Türklerine baktıklarını sergilemektedir”.

Cumhuriyet Bilim Teknoloji dergisinde de 2013’te “Batı’da İslam ve Türk Algısı” başlığı altında yazdığım bir makalemde ise şunları dile getirmiştim: 

“Batı yakasında ortaya konan -İber Yarımadası’nın Müslüman kuşatmasıyla başlayan ve Osmanlılar ile 15, 16, 17. hatta 18. yüzyıllarda yaşanan- travmayı, korkuyu, antipropagandayı, kıyıda köşede tanık olunan olayları, kimi zaman da takdirkârlığı yansıtmaya çalışıyor; Türk tarihçiliğinde -bazı öncü çalışmalara rağmen- pek geri kalmış olan bir sorunlu alana giriyor; olağanüstü bir iş yapıyor”. 

GERİDE İZ BIRAKTI

En iyisi, kendi söylemiyle tanıtayım Özlem’i, imgebilimin gerektirdiği özellikleri hatırlatarak “Muhteşem Süleyman” (2007) derlemesinin önsözünde yazdığı dizelerle:

“16 ve 17. yüzyıllarda Türklerle ilgili haber toplama ve dinleme çılgınlığını görmek için, gerçek veya kurgu bir olay üzerine yazarın hayal gücünü kullanarak ve uygulamalar/eklemeler yaparak renklendirdiği bir tür olan vaka anlatımlarının (relación de sucesos) İspanya’daki örneklerini ele almak yeterli olacaktır [...]. Emilio Sola’nın flor de flores (çiçeklerin çiçeği) olarak tanımladığı, neredeyse edebi bir dille yazılan avisolar, İstanbul’dan başlayan uzun bir yolculukla adadan adaya, şehirden şehre atlayarak deniz, anakara ve adalar arasında macera dolu bir güzergâh takip eder ve ‘Büyük Türk’ün her adımını izleme ihtiyacı çekenlere ulaşır. Bu kaynaklar resmi Osmanlı tarihleri, vakayinameleri ve arşiv kaynaklarıyla yan yana getirildiğinde bir yapbozun parçaları gibi birbirini tamamlar”.

Özlem, tarihçiliği -olağanüstü bir iz bırakarak- sonsuzluğuna bırakarak göçüp gitti dünyamızdan. Mesleğini yürütürken gelecek kuşaklara yol gösterdi, dünya vatandaşı oldu. Türk tarihçiliğinin sesini duyurdu, başka dünyaları dışlamadan, “öteki” yaratmadan. Yukarıda işlediğim konu gereği andığım birkaç kitap dışında gerek tarih gerekse edebiyat/sanat dallarında birçok kitap yazdı, medyada düşüncelerini yaydı. Tarihçilikte şimdiden ayrıcalıklı yerini aldı. Onu özleyeceğiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları