Olaylar Ve Görüşler

Tabutun son çivisi - Oktay EKŞİ

28 Haziran 2022 Salı

AKP iktidarının “düzenleme” iddiasıyla ele alıp da berbat etmediği konu bulmak artık olanaksız oldu. Bunun son örneği “Basın Yasası ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması” amacıyla Meclis’e sunulan yasa önerisiyle karşımıza çıktı.

‘YENİ BİR SUÇ YARATMAK’

Herkesin bildiği sırrı söylemek gerekirse bu öneri de iktidarın “icra gücü” tarafından hazırlanmış bulunuyor. En çok tartışılan 29’uncu madde ise Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un imzası kokuyor.

Sözünü ettiğim 29’uncu madde ile “yeni bir suç” yaratılıyor ve aynen şöyle deniyor:

“1- Sırf halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. 

2- Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”   

Madde yasalaşırsa, 2020 ve 2021 yıllarında yaşadığımız Covid-19 isimli gibi bir salgın daha yaşayacak olursak Sağlık Bakanlığı “ölüm” ve ”hasta” sayısı hakkında istediği rakamı verecek ama bunun doğru olmadığını söyleyen bir gazeteci veya bir tıp profesörü ise üç yıla kadar hapisle cezalandırılacaktır.

“Yeni bir suç yaratılması” sözleriyle ifade ettiğim gibi sadece yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Yasası değil, ta 1926’dan 2005 yılına kadar uygulanan 765 sayılı Ceza Yasası da böyle bir hüküm içermiyordu. O yasada sadece Türkiye’nin savaşması durumunda uygulanacak cezayı içeren bir hüküm vardı. Aslında bu veya benzeri bir ceza hükmü sadece bizde değil tüm ülkelerde vardır. 

Doğrusunu söylemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun son (13 Nisan 1909 tarihli) Matbuat (Basın) Yasa tasarısının 21. maddesi 2022’de AKP iktidarının getirdiği yasa önerisindekine benzer bir hükme sahipti.

AKP iktidarının her fırsatta eleştirdiği tek parti döneminde çıkan 1931 tarihli Basın Kanunu, özgürlükleri kısıtlayıcı hükümler içeriyordu. Hatta 19. maddesi Bakanlar Kurulu’na “ülkenin genel durumuna” ilişkin yayınlar nedeniyle gazeteleri geçici olarak kapatma yetkisi vermişti. Ama “Türk parasının değerini koruma” dışında yalan neşriyat gerekçesiyle cezalandırma yoktu. 

Bizim geçmişimiz yönünden durum bu da yabancı demokrasiler yönünden farklı mı?

YABANCI ÜLKELERDEKİ DURUM

İngiltere, ABD, Almanya ve İskandinav ülkeleri gibi gelişmiş demokrasilerde böyle bir yasal hükmün bulunmadığını söylemeye bile lüzum yok. Zaten pek çoğu Avrupa Birliği üyesi olan ülkeler bağlamında durumu topluca değerlendirmek mümkün. Çünkü Avrupa Birliği üyesi ülkelerin uyacakları “İnternet İçi ve Dışı İfade Özgürlüğü İçin Rehber” başlıklı bir metin var. Bu rehberin nerdeyse her maddesinde, ilgili ülkelerde devletin temel görevinin “yorum ve ifade özgürlüğünü koruma ve geliştirme” olduğu yazılı. Ancak 22 No’lu paragrafta:

“Yorum ve ifade özgürlüğünü kısıtlamayı amaçlayan tüm yasal düzenlemelerin siyasetten bağımsız (...) ve bu yetkiyi kötüye kullanma imkânı olmayan bağımsız bir yapı tarafından uygulanması” gerektiği ifade ediliyor.

Bu rehber de gösteriyor ki başta Avrupa Birliği ülkeleri ile AKP iktidarının Türkiyesi tam anlamıyla zıt yönlerde gitmeye çabalamaktadırlar.

Getirilen önerinin TBMM’den geçirilip yasalaşması, ülkemizi “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” haline getiren AKP iktidarının onunla da yetinmeyip ifade özgürlüğümüze ve halkın gerçekleri öğrenme hakkına ait tabuta son çiviyi çakması demektir.    

Buna izin vermemek, ülkemizde demokrasi olsun isteyen herkesin görevidir.           

OKTAY EKŞİ

BASIN KONSEYİ ONURSAL BAŞKANI 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları