Olaylar Ve Görüşler

Sessiz değil sesli işgal! - Sadettin TANTAN

06 Mayıs 2022 Cuma

Türkiye çevre ülkelerden gelen göç akınlarını geçmişten bugüne kadar yaşayan, bu konuda tecrübeli bir ülke olmasına karşın Arap Baharı’ndan sonra gerçekleşen göç akınından işgal düzeyinde etkilendi. Resmi verilere göre,

- 1988’de Irak-İran Savaşı nedeniyle 51 bin 542,

- 1989’da Bulgaristan krizi nedeniyle 345 bin,

- 1991’de Körfez Savaşı nedeniyle 460 bin,

- 1992-1997 yılları arasında Yugoslavya iç savaşı nedeniyle 20 bin,

- 1999’da Kosova olayları nedeniyle 17 bin 746,

- Ahıska Türklerinin muhtelif zamanlarda yaşadıkları zulümler nedeniyle 32 bin 577 kişi olmak üzere Cumhuriyet tarihinin AKP iktidarı öncesi dönemlerinde ülkemize 934 bin 354 “yabancı” göç etmiş. Çoğunluğu Türk soyundan gelen göçmenlere doğrudan vatandaşlık verilmemiş, ikamet ve çalışma izni verilerek topluma adapte edilmeleri sağlanmıştır. 

EKSİK VERİLER

Göç İdaresi Başkanlığı’nın resmi verilerine göre 28 Nisan 2022 tarihi itibarıyla ülkemizde 3.7 milyon Suriyeli “geçici sığınmacı” bulunuyor. Bunun haricinde de çeşitli nedenlerle ülkemizde bulunan yabancı sayısı resmi verilere göre yaklaşık 1.5 milyondur. Ancak bu verilerin içinde Taliban’ın Afganistan işgali sonrası İran sınırından akın akın gelen Afgan ve diğer yabancılar bulunmuyor. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 Ağustos 2021’de ülkede 300 bin kayıt dışı Afgan olduğunu bildirmişti. Cumhuriyet tarihinin ilk 80 yılında 1 milyonun altında olan göçmen/sığınmacı/mülteci sayısı AKP döneminde resmi verilere göre en az 5 milyon. Resmi olmayan bazı verilere göre bu sayının 10 milyona yakın olduğu kamuoyu gündeminde sıkça yer alıyor. Özellikle son 20 yılda gelenlerin büyük çoğunluğunun Türkiye’ye uyum sağlayamadığı ise bilinen bir gerçek. 

RASTLANTI OLAMAZ

Suriye lideri Beşşar Esad’ın “genel af” niteliğindeki kararnameyi imzaladığı ve ülkedeki iç savaşın artık sona erdiği gerçeğini gözeterek Türkiye sığınmacı sorununu çözmelidir. İç hukukumuzda da sığınmacıların durumunu belirleyen yasa ve yönetmelikler geri dönüş için gerekli yetkiyi “siyasi irade”ye vermiştir. 30.11.1994 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğin 29. maddesine göre İçişleri Bakanlığı’nın yetkisinde olmak üzere “milli emniyet veya kamu düzeni” sebebi ile sığınmacıların sınırdışı edilebileceği hüküm altındadır. Türkiye ile Suriye arasında “yasadışı göçmenler”in geri kabulüne ilişkin 24.06.2003’te 4901 sayılı yasa ile yürürlüğe giren “geri kabul” anlaşması uygulanarak da “geçici sığınmacılar” Suriye’ye yasal zeminde iade edilebilir. İltica ve Göç Alanındaki Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Planı, 2005 yılında son halini alarak AKP hükümeti döneminde hazırlandı. Henüz 2005 yılında sanki Arap Baharı’nın yaratacağı göç dalgası bilinerek  Türkiye’nin göç politikasına müdahale edilmesi tesadüf olabilir mi?

Cumhuriyet tarihimizde eşi benzeri görülmemiş bu göç akını, artık sessiz işgal olmaktan çıkmış sesli bir işgale dönmüştür. Türkiye, AB tarafından kendisine dayatılan eylem planını yırtıp atarak yerli ve milli bir “Göç ve Sığınmacı Eylem Planı”nı uluslararası hukuk çerçevesinde yeniden oluşturmak zorundadır. Sessiz işgalin sesli işgale dönüşmesine dur demek hepimizin; bu ülkenin kurucu iradesine, milletimize, tarihimize karşı bir sorumluluğudur.

SADETTİN TANTAN

ESKİ İÇİŞLERİ BAKANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları