Olaylar Ve Görüşler

Rusya, Suriye ve Kürtler

18 Ağustos 2016 Perşembe

Ankara açısından Suriye’de söylenilenle yapılan epeydir birbirini tutmuyor. Rusya Federasyonu ile ilişkilerin yoluna girmesi, Suriye siyasetinin değişmesi demek. Bunun yolu ise gerçeklerle barışmaktan geçiyor.

                       Batı ve Rusya’nın Ankara’dan Suriye konusundaki talebi aynı: Suriye sınırının başta
                       IŞİD cihatçı akımına kapatılması, cihatçıların lojistik nefes borusunun kesilmesi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, St. Petersburg’da Rus mevkidaşı Putin ile 9 Ağustos’tgörüştü. Görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında iki lider Suriye konusuna girmedi. Bilahare münhasıran Suriye konusunda iki heyetin en üst düzeyde iki buçuk saat süreyle görüşmeye devam ettiğini öğrendik. Görüşmelere katılan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Rusya Federasyonu (RF) ile savunma alanında işbirliğinin derinleştirileceğini, özellikle Füze Savunma Sistemi (FSS) konusunda işbirliği olanaklarının araştırılacağını açıkladı. Keza, RF ile Dışişleri-MİT-TSK temsilcilerinin üçlü temaslara derhal başlayacaklarını belirtti.
Yine görüşmelere katılan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “PYDYPG konusundaki pozisyonumuzun dikkate alınarak burada adımların atılması konusunda mutabık kalındığını” ifade etti. Başbakan Yıldırım ise “Altı ay içinde Suriye’de gelişmeler yaşarsak şaşırmayın” dedi.
Öte yandan, İran Dışişleri Bakanı Zarif, 13 Ağustos’ta Ankara’yı ziyareti sırasında, Çavuşoğlu ile birlikte yaptıkları basın toplantısında, “PKK, PJAK ve PYD birbirinden farklı değil” ifadesini kullandı.

Cephenin farklı yanlarında
RF ile İran, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Ankara’ya en kısa süre içinde, en güçlü desteği veren ülkeler. Ancak her iki ülke de Suriye’de, Türkiye ile cephenin farklı yanlarında yer alıyor. Ayrıca Türkiye 1952 yılından bu yana NATO üyesi. Suriye’de IŞİD ile mücadele için kurulan koalisyonun da, özellikle jeopolitik konumu ve İncirlik dolayısıyla, belki en kritik parçası.
Cumhurbaşkanı’nın St. Petersburg ziyaretinin ardından, Türkiye’nin Batı ile ittifakının gevşemeye hatta kopmaya dek gidebileceği yönünde yorumlar da yapıldı. Oysa Batı (veya kısa yoldan ABD) ile RF’nin Ankara’dan Suriye konusundaki talebi aynı: Suriye sınırının başta IŞİD cihatçı akımına kapatılması, cihatçıların lojistik nefes borusunun kesilmesi. Esasen, RF ile ABD Suriye’de bir süredir eşgüdümlerini güçlendirmiş durumda.

Kesişim alanı
Soli Özel, “Türkiye’nin kendine Atlantik İttifakı (NATO) içinde daha geniş bir manevra alanı açmak için Suriye’de oyuna tekrar dahil olmasının yolunun, RF’nin pozisyonlarına biraz daha yakınlaşmaktan geçtiğini” yazdı. Bu yakınlaşma, Ankara’nın Suriye’deki Kürt Akraba Toplulukları’na bakışı değişmeden mümkün mü?
Kürtler ve Kürt sorunu Ortadoğu’da Ankara için dış ile iç siyasetin kesişim alanı. Bu bağı kopartmak mümkün değil.
ABD Özel Kuvvetleri, Suriye sınırımızın hemen öte yanında hem Kobani (eski Lafarge çimento fabrikası) hem Cezire’de (eski Rimelan zirai ilaçlama amaçlı uçuş pisti) konuşlu. Almanya ve Fransa özel kuvvetleri de yine mevcut. Omurgasını YPG’nin oluşturduğu SDG Mınbiç’i IŞİD’den 13 Ağustos itibarıyla kurtardı. Böylece, Afrin-Kobani kantonlarının muhtemelen Türkiye’yle sınır boyundan değil ama obüs menzili dışından Bab ve Rai hattı üzerinden birleşmesinin de önü açıldı.
O arada, PKK Dış İlişkiler Sorumlusu Rıza Altun, Lübnan’da yayımlanan As Safir ile söyleşisinde “Rojava’nın Suriye’nin ayrılmaz bir parçası” olduğunu vurguladı. ABD’nin IŞİD’le mücadeleden sorumlu temsilcisi Brett McGurk ise 14 Ağustos’ta tamamladığı Bağdat- Erbil temaslarının ardından Ankara’ya gelmedi.

Eylem ve söylem makası
Ankara açısından Suriye’de söylenilenle, yapılan epeydir birbirini tutmuyor.Eylem ile söylem makası açık. Dış siyasetin varsayımlar, niyet okumalar üzerine bina edilmesi sakıncalı. Hamasetten kaçınmak şart. Aynı biçimde, diplomasinin tamamlayıcı bir unsuru olan halkla ilişkiler (PR) ve algı yönetimi işin özü haline getirilmemeli.
Kısaca, RF ile ilişkilerin yoluna girmesi, Suriye siyasetinin değişmesi demek. Bunun yolu gerçeklerle barışmaktan geçiyor. Türkiye’nin Ortadoğu’da ağırlık sahibi olması ve ulusal güvenliğini güçlendirmesi de ancak Suriye ve Irak’taki Kürt Akraba Toplulukları’yla, onlar kendilerini hangi siyasi oluşumlar aracılığıyla temsil ederse etsin, doğru ilişkiler kurmakla mümkün. Buna yönelik bir emare ise Ankara’da henüz görülmüyor.

 

AYDIN SELCEN
Eski Erbil Başkonsolosu



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları