Olaylar Ve Görüşler

Postmodern Darülfünun - Prof. Dr. Osman İNCİ

25 Temmuz 2022 Pazartesi

Laik eğitimin tabutuna Diyanet Akademisi kurulması ile bir çivi daha çakıldı. Diyanet Akademisi “Dini yüksek ihtisas, dini ihtisas ve eğitim merkezleri kuracak”. İlköğretimde ve ortaöğretimde de çalışmalar yapabilecek. Tasarı, TBMM Milli Eğitim Komisyonu’ndan 3 Mart 2022 günü geçti. 3 Mart 1924 Devrim Yasaları ile ikili eğitim, ikili hukuk sistemi ve hilafet kaldırılarak laik sisteminin temelleri atılmıştı. Rastlantının bu kadarına pes!

Türkiye’de dini eğitim veren okul sayısı 5 bin 138, medrese sayısı 2016’da 16 bini aşmıştı. İlahiyat fakültesi sayısı ise 105. Akademik değerlerden eser kalmadı. Bazı üniversitelerde bilimsel araştırma ve yayın bir yana, teorik bilgi ve meslek eğitimi verilemiyor. Yüzlerce bölümde öğretim üyesi yok. Yüksek lisans, doktora ve akademik makale yazım büroları kuruldu, para ile tezler yazılıyor ve unvanlar dağıtılıyor. Sahte yayınlarda dünya üçüncüsüyüz. Sınav sorularının çalındığı dönemdeki ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, intihalci (bilim hırsızı) çıktı. Rektörler, dekanlar akademik performansta “nal topluyorlar”.

Yabancı dili olmayan bazı “yakınlar” üniversitelere yerleşsin diye yasalar değiştirildi. Üst düzey atamalar için partili ve din eğitimli olmak temel koşul oldu. Üniversite kadrolaşmasında nepotizm (akraba ve adam kayırma, ayırımcılık) birinci seçenek. Rektörleri bilimsel yayın yapamayan üniversitelerden kimse bilimsellik beklemesin.

BİLİMSEL ZİHNİYET YARATMAK

Darülfünun yıllarını birkaç başlıkla anımsayalım. Darülfünun, Cumhuriyetin ilk 10 yılında bile üniversite olamadı ve yüksek meslek eğitimi veren bir kurum özelliğini sürdürdü. Devrimlere ve yeniliklere sahip çıkmadı, yazı ve dil devrimlerini protesto ettiler. İktisat ve hukuk alanında yapılan köklü değişiklikleri benimsemediler, dilin özleştirilmesine, tarih araştırmalarına yakınlık göstermediler, kabuklarına çekildiler. Milli eğitim bakanı, İstanbul Üniversitesi’nin 1933 eğitim yılı açılışında, “...Devrimin gerisinde kalmış olması üniversiteye skolastik bir karakter vermektedir” diyecekti. Özetle bilgiyi ve bilimi, dini inançla birleştirmeye çalışan bir ortaçağ anlayışı sürmekte diyordu.

Atatürk 15 Aralık 1930’daki Darülfünun ziyaretinde müderrislere can alıcı soruyu sorar: “Türkiye’de ilim adamları arasında ecnebi müellifler tarafından site edilen [alıntı yapılan] kaç kişi ve eser vardır?” Atatürk’ün bilimde çağdaşlık ve evrensellik anlayışını yansıtan bu sorusuna yanıt verilememiştir. Atatürk bugünkü akademik performans ölçütlerini sormuştu. Bilim insanlarında bilimsel araştırma anlayışı, uluslararası bilimsel çalışmalar yoktu. Darülfünun doktora vermiyordu, doktora için yurtdışına gidiliyordu. Yeterli yayın yoktu, öğrenci sayısı çok fazla ve pratik dersler yetersizdi. Profesörlüğe yükselecek kişiyi arkadaşlarından seçerlerdi. Prof. Dr. Albert Malche, “Esas sorun bilimleri nakil yoluyla değil, yaratıcı düşünceyi ortaya çıkaracak şekilde düşünmektir. Darülfünun bilimsel zihniyet yaratmakla sorumludur, bunun dışında kurtuluş yoktur” anafikrini raporuna yazmıştı.

‘SKOLASTİK KARAKTER’

2022 üniversitelerinden çoğunluğu özetlemeye çalıştığım Darülfünun anlayışından farklı değiller. Bir üniversitede İstiklal Marşı Arapça okundu. İslam Ülkeleri Konfederasyonu Anayasa Modeli toplantısında resmi dil olarak “Arapça”, başkent olarak “İstanbul” önerildi, sponsorları arasında üniversiteler var. Bazı üniversiteler tarikatlarla, “Yaratılış Kongresi” toplantılarının altıncısını yaptılar. Darülfünun’u tanımlayan “skolastik karakter” artık bazı üniversitelere yerleşti denebilir.

PROF. DR. OSMAN İNCİ

ESKİ TRAKYA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları