Olaylar Ve Görüşler

Partili cumhurbaşkanı - Nuri ALAN

07 Haziran 2022 Salı

1982 Anayasası’nın 101. maddesi 6771 sayılı kanunla yeniden düzenlendi; maddenin “nitelikleri ve tarafsızlığı” olan başlığı “adaylık ve seçimi” olarak değiştirildi; son fıkrasında yer alan “Cumhurbaşkanı seçilenlerin, varsa partisi ile ilişiği kesilir” hükmü de kaldırılarak cumhurbaşkanının siyasi bir partiye üye olabilmesinin yolu açılmak istendi. Bu uygulamanın yerindeliği konusu eleştirilmekle birlikte hatırladığım kadarıyla hukukiliği konusunda herhangi bir tartışma açılmadı; muhalefet partileri dahil toplum uygulamanın hukuka aykırılığı konusunda herhangi bir tepki göstermedi. 

Partili cumhurbaşkanlığı uygulaması, iktidar partisinin ayakta kalıp siyasete devamını sağlamakla birlikte niteliğinin zorunlu sonucu olarak, esasen denetim yolları çok daraltılmış olan yürütmenin yasama organı üzerindeki baskısını artırmış, ülkemizde siyasetin giderek artan bir gerginlik ortamına girmesinde, ayrımcılığın ve kayırmacılığın güçlenmesinde ve toplumun siyaseten bölünmesinde önemli bir etken olmuştur.

Bu uygulamada cumhurbaşkanı seçilen kişi iki ayrı statü (hukuki durum) içinde bulunuyor: Cumhurbaşkanlığı ve üyesi olduğu siyasi partinin genel başkanlığı. Bu nedenle cumhurbaşkanının siyasi parti lideri olarak yaptığı konuşmaları cumhurbaşkanlığı statüsünden ayırmak, bunların diğer siyasi parti genel başkanlarının yaptığı konuşmalardan farklı olmadığını, verilen cevapların da cumhurbaşkanına değil bir siyasi parti liderine yönelik olduğunu kabul etmek gerekir. Cumhurbaşkanının yaptığı konuşmanın içeriği ve üslubu konuşmanın hangi sıfatla yapıldığını ortaya koyacaktır. Bunun tipik bir örneğini kısa süre önce yaşadık: Erdoğan, demokratik bir toplu karşı koyma niteliği taşıyan Gezi olaylarına karışan ve destekleyen milyonlarca insana, bu yazıda yer vermek istemediğim sözcüklerle, ağır bir şekilde hakaret etti; sözlerini düzeltmesi veya yumuşatması beklenirken yineledi. Şimdi bu sözcükleri Türk milletinin birliğini temsil eden cumhurbaşkanı sıfatı ile söylediğini kabul etmek mümkün müdür? Bu sözcükler tartışmasız olarak iktidar partisi genel başkanına aittir. Ancak uygulamada bu hayata geçirilemedi. Özellikle savcı ve mahkemeler bu statü ayrımını değerlendirerek görüş ve karar verebilselerdi, örneğin cumhurbaşkanına hakaret suçları bu büyüklüğe ulaşmaz; Erdoğan tarafından açılan tazminat davaları farklı sonuçlanabilirdi. (Nuri Alan, Cumhuriyet, 15 Ocak 2019.)

ANAYASAYA GÖRE HUKUKİ DURUM

Anayasanın 104. maddesine göre cumhurbaşkanı devletin başıdır; bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder; anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder. 103. maddeye göre cumhurbaşkanı göreve başlarken, üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücüyle çalışacağına büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, namusu ve şerefi üzerine ant içer. Cumhurbaşkanının 104. maddede belirlenen konumu ve bu sıfatla kendisine yüklenen görevler, 103. madde gereğince namusu ve şerefi üzerine yaptığı yeminle güvence altına aldığı tarafsızlık ilkesi her şeyden önce kendisinin siyasi bir parti ile ilişkisinin kesilmesini gerektirir. 

1982 Anayasası’nın düzenlenmesinde egemen olan askeri yönetim, siyaset müessesine olan güvensizliği nedeniyle 101. maddenin sonuna “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir...” hükmünü getirmiştir.  Söz konusu fıkranın yeni düzenlemede kaldırılmasının amacı, cumhurbaşkanına partisiyle ilişkisini sürdürmenin yolunu açmaktır; dolayısıyla partili cumhurbaşkanlığının hukuki temeli pozitif bir anayasa kuralı değil esasen gereksiz yere anayasaya konulmuş olan bir hükmün kaldırılması ve gerekçede buna ilişkin olarak yer alan açıklamalardır. 

Anayasa, cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini ilgili maddelerinde ayrıntılı olarak açıklamıştır. Burada cumhurbaşkanının hukuki durumunun, statüsünün belirlenmesi söz konusudur. Cumhurbaşkanının görev ve yetki alanı içinde, bu alanla ilişkisi olan her durumun anayasada düzenlenmiş olması zorunludur. Anayasa açıkça izin vermedikçe, cumhurbaşkanının partisi ile ilişkisinin kesileceğini öngören hükmü kaldırmakla partili Cumhurbaşkanlığı yolu açılamaz. “Anayasada yasaklanmamış; şu halde olabilir” mantığına dayalı bir yorum tarzı cumhurbaşkanının hukuki durumunu anayasada yasaklanmamış olan her olguya, her konuya açık hale getirir. 

Yorum kuralları da bizi aynı sonuca ulaştırmaktadır. Kural (norm) getiren metinler usulüne uygun olarak yürürlüğe konulduktan sonra, hukukilik kazanmalarından önceki süreçten ayrılarak bağımsız bir varlık kazanırlar ve öncelikle sözü ve özü (lafzı ve ruhu) değerlendirilerek yorumlanır ve uygulanırlar. Yukarıda açıkladığım nedenlerle 1982 Anayasası cumhurbaşkanının bir siyasi parti ile ilişkisine izin vermemektedir. Anayasa kurallarının bir konuyu açıklıkla düzenlediği durumlarda, metni bir yana bırakarak gerekçesine bağımlı olarak yorumlar ve uygularsanız anayasanın gelişmesini kilitlemiş olursunuz; onu toplumun gerçekliğinden uzaklaştırırsınız. 

2023 senesinde yapılacak seçimde bir siyasi parti mensubunun cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, yeni cumhurbaşkanının partisi ile ilişkisini keserek anayasa ihlallerinden birini sonlandırması hukuk devletine yaklaşımın ilk adımlarından biri olacaktır.

NURİ ALAN

E. DANIŞTAY BAŞKANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları