Olaylar Ve Görüşler

Okullar kapanırken - Nazım MUTLU

17 Haziran 2022 Cuma

Geride bırakmak üzere olduğumuz öğretim yılına, 2020 başlarında yayılmaya başlayan Covit 19 salgını koşullarında başlamıştık. Salgın, 2019-2020 öğretim yılının son üç ayıyla 2020-2021 öğretim yılının bütününü doğrudan etkiledi. Okulların çoğunlukla kapalı kaldığı, “uzaktan öğretim”in gündemde olduğu o süreçte Türkiye, OECD ülkeleri içinde okulların en uzun süre kapalı kaldığı ikinci (birincisi Meksika) ülkeydi. Uzaktan öğretime erişimin yolu bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi araçlarla ülkenin her köşesini kapsayacak bilgisunar (internet) ağını gerektirince buna hazır olmadığımız da kısa sürede anlaşıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) bir araştırmasına göre okul çağındaki çocuklarımızın bulunduğu yoksul evlerde bilgisunara erişim oranı yüzde 39’dur. Bu oranın çok çocuklu evlerde yüzde 20’lere düştüğü de bir gerçek. 

En güç koşullarda durum böyle olunca MEB’in on yıl önce başlatıp iktidar temsilcilerinin seçim alanlarında propaganda aracı olarak bolca kullandıkları “FATİH Projesi” kapsamında dağıtıldığı savlanan milyonlarca tabletin ne işe yaradığı sorusu askıda kaldı.

HER DÖNEMİN SORULARI

Eğitim-öğretime harcanan çabalarla yatırımların ürününü kısa sürede almanın olanaksız olduğu gerçeğini unutmadan, okulların yaz dinlencesine girdiği şu günlerde, her dönem için geçerli olan şu soruların altını çizmekte yarar var:   

1. Okul çağındaki nüfusumuzun ne kadarı gerçek anlamda örgün eğitim olanaklarından sonuna dek yararlanabiliyor? 

2. Örgün eğitimdeki öğrencilerimiz ne ölçüde bilimsel eğitim-öğretimden yararlanabiliyorlar?

3. 18 milyonu aşkın okulöncesi, ilköğretim ve ortaöğretim öğrencisiyle 8 milyon dolayındaki yükseköğretim öğrencisinin kişiliklerine, gerek kendi gelecekleri gerekse ülkemizle dünyamızın geleceğine ilişkin hangi tohumlar ekilmiştir?

YAŞAMI İYİLEŞTİRMEYEN EĞİTİM!

Bu soruların yanıtları önemli, çünkü:

- Bugün ülkemizde hiç örgün eğitimden geçmemiş 4 milyona yakın kadınımız (yüzde 13), 1 milyon da erkeğimiz (yüzde 3) vardır.

- Bugün ülkemizin okullaşma oranında ilkokul çağında olduğu halde kayıtlarda hiç görünmeyen yüzde 5’lik bir kitle vardır. 

- Bugün ülkemizde 2 milyon dolayında çocuk işçi vardır.

- Bugün ülkemizde 15-24 yaş arası 3 milyon 65 bin dolayındaki gencimiz (yüzde 45) ne okulda ne de iştedir.

- Bugün ülkemizde her gün en az 1 kadın (2021’de toplam 367) öldürülmektedir.

- Bugün ülkemiz “iş kazası” diye adlandırılan kıyımlarda dünya üçüncüsü, Avrupa birincisidir.

- Bugün ülkemizde 600 bini ataması yapılmayan öğretmen olmak üzere aralarında hukukçu, mühendis, işletmeci, teknik eleman gibi yükseköğrenimlilerin de bulunduğu 8.5 milyon işsiz vardır.

- Bugün ülkemiz, 202 ülkenin yer aldığı 18 yaşından önce evlendirilen çocuk oranları listesinde yüzde 14.7 ile 87. sırada; 15 yaş ve öncesinde evlendirilen çocuk sıralamasında ise yüzde 2 ile çocuk evliliklerinde Avrupa’da ilk sıradadır.

“EĞİTİM”LE “ÖĞRETİM”İN NİTELİĞİ

Yıllardır hakları olan atanmayı bekledikleri halde atanmayıp onların yerine çoğu asgari ücretin de altında çalıştırılan yaklaşık 90 bin ücretli öğretmenin çalıştırıldığı okullarımızda bu ve buna benzer birçok yaşamsal sorunun karşılığı yoksa, yapılan ya da yapıldığı sanılan “eğitim”le “öğretim”in niteliği tartışılmaz mı?

Niteliği tartışılan böyle bir “eğitim”le “öğretim”in başındakilerin, “çözüm” bir yana, “sorun”u görebilecek birikimi taşıdıkları söylenebilir mi?

Her şey bir yana, aynı yetkililer, arada bir kendilerine bu tür sorular sorabiliyor, yine kendilerine vicdanlarını rahatlatacak yanıtlar verebiliyorlar mı?

NAZIM MUTLU

EMEKLİ ÖĞRETMEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları