Olaylar Ve Görüşler

MEB Şûrası’nın ardından - Mustafa GAZALCI

08 Aralık 2021 Çarşamba

Üç gün süren şûrada eğitimin çeşitli alanlarında 128 karar alındığı duyuruldu. Biz bu yazımızda basına yansıyan iki karar üzerinde duracağız. 

Birincisi iktidara yakın bir sendikanın önce komisyonda gündeme alınmayan sonra usullere, geleneklere aykırı bir biçimde Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer tarafından okuyarak oylatılan okulöncesinde din eğitimi konusu. İkincisi de öğretmen meslek yasası önerisi.

OKULÖNCESİNDE DİNSEL EĞİTİM

Oyçokluğu ile kabul edilen ve tartışmalara yol açan okul öncesiyle ilgili birinci öneri şu: “Okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır.”

Komisyonda “Beş yaş okullaşma oranının kısa vadede yüzde 100’e ulaştırılması için gerekli fiziki, beşeri ve mali imkânlar sağlanmalıdır. Ayrıca 3-4 yaş için de eğitime erişim imkânları artırılmalıdır” diye karar alınırken Sayın Bakan oyun yaşındaki bu küçücük çocuklara soyut “din, ahlak ve değerler eğitimi” verilmelidir diye katılımcıları karar almaya zorluyor. Böylece şûrada iyi niyetle alınan kararlar da gölgeleniyor. Huylu huyundan vazgeçmiyor, bildiği yoldan ayrılmıyor. 

Çocuğun sağlıklı kişiliğinin gelişmesi için bu oldubittiyle alınan dinselleştirme kararının, Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne, anayasaya, yasalara, eğitbilim ilkelerine aykırı olduğu ortada. 4-5 yaşındaki çocuklara din ve değerler eğitiminin nasıl verildiği ortada. 

AKP 20 yıldır Cumhuriyetin laik, bilimsel eğitimini yasaları, yönetmelikleri, kadroları değiştirerek dinselleştirdi. Hele 2012’de bir oldubittiyle getirdiği “4+4+4” düzenlemesiyle okul öncesini zorunlu eğitim dışında bırakırken ilk ve orta öğretimde seçmeli dinsel dersleri artırdı. Öte yandan ilkokul beşinci sınıftan sonra verilen Kuran kurslarında yaş sınırı kaldırıldı.

İnsan kişiliğinin büyük bir bölümünün oluştuğu okulöncesindeki boşluğu Diyanet İşleri Başkanlığı ve tarikatlar doldurdu.

ÖĞRETMEN MESLEK YASASI

İkinci öneri de öğretmenlerin yıllardır söylediği, ana muhalefet başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da iktidara geldiklerinde yapacaklarını belirttiği öğretmen meslek yasası konusu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şûradaki ilk günkü konuşmasında sanki büyük bir müjde veriyormuş gibi bu konuyu dile getirdi. Sayın Cumhurbaşkanı, yasanın kısa zamanda TBMM’ye getirileceğini, sözleşmeli öğretmenlikle kadrolu öğretmenler arasındaki ayrımın giderileceğini, 10 yıl sonra uzman ve başöğretmen olunacağını söyledi. 

Sanki öğretmenler arasındaki bu ayrımı AKP getirmemiş gibi. Neden 10 yıl bekleniyor? Öğretmen zaten 1739 Sayılı yasaya göre uzmandır.

Öte yandan karın tokluğuna çalıştırılan yaklaşık 100 bin ücretli öğretmen var. Onlara yönelik ayrımcı tutum sürecek mi? Sayıları 500 bine yaklaşan atanmayan öğretmenler ne olacak yine belirsiz.

İÇİ DOLU BİR MESLEK YASASI

Öğretmen meslek yasası öğretmenlerin yetişmelerini, meslek içi eğitimlerini, örgütlenmelerini kısaca bütün haklarını içerecek bir biçimde bütün öğretmen sendikalarının, uzmanların ortak görüşüyle hazırlanmalıdır. 

5 Ekim 1966’da imzalanan ILO-UNESCO’nun hazırladığı, Türkiye’nin de imzaladığı “Öğretmen Statüsü Tavsiyesi” hakları bu yasada yer almalıdır. Bir türlü verilmeyen grevli toplusözleşmeli sendika hakkı olmalıdır Öğretmen kendi yöneticisini kendisi seçmelidir. Partilere, sendikalara verilen Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) malları öğretmenlere geri verilmelidir. İLKSAN’ın yönetimi yeniden öğretmene verilmelidir.

Geçen 20 yıl gösterdi ki AKP’nin öğretmenlere, laik Cumhuriyet eğitimine vereceği yeni iyi bir şey yoktur. Bir hak yarım ve çarpıtılarak verileceğine hiç verilmesin daha iyi.

MUSTAFA GAZALCI

16. VE 22. DÖNEM DENİZLİ MV., EĞİTİMCİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları