Olaylar Ve Görüşler

Kadınlarla değişir!

12 Haziran 2018 Salı

16 yıllık eziyete, şiddete, baskıya, zulme, ötekileştirilmeye, yok sayılmaya TAMAM! Bugüne getirdiğimiz kadın mücadelesi her yerde taptaze umutlarla büyümeye devam ediyor.

 

O günü hâlâ dün gibi yaşıyorum, büroma Minteha Beybur adında bir anne geldi. Kaygılı olduğu her halinden belliydi. Soluklanmadan konuşmaya başladı, tedirgindi. Damadının, kızını onlarca bıçak darbesiyle yaraladığını, kızını yoğun bakıma kaldırdıklarını anlattı. Karşımdaki bir anneydi. Saçının teline zarar gelmesinden imtina ettiği, uykusuz gecelerde kim bilir ne şartlar altında büyüttüğü yavrucağı kan revan içinde ölüm kalım savaşı veriyordu. Tüm bunları anlatırken can güvenliklerinin olmadığını da ekledi. Kendi can güvenliği de yoktu. Ancak kızının hastanede kanlar içinde yatıyor oluşu, kızının ölmesinden duyduğu korku kendini unutturmuştu. Minteha Beybur, kızının bu şiddete ilk kez maruz kalmadığını, eşi tarafından sürekli dövüldüğünü, tehdit edildiğini de anlattı. Tüm bunlar için onlarca suç duyurusunda bulunduklarını ancak savcılıkların, mahkemelerin kısacası hukuk mekanizmasının sessiz kaldığını, hiçbir netice elde edemediklerini de ekledi.
Aklım almıyordu; ortada bu denli ciddi bir hadise vardı ancak yargıdan bir karar çıkmıyor, Minteha Hanım’ın kızı Nahide’nin kocası elini kolunu sallayarak etrafa korku saçmaya devam ediyordu. Derhal boşanma davası ve gerekli şikâyet mekanizmalarını devreye soktum.

Minteha ve Nahide
Aradan çok değil ancak birkaç gün geçmişti... Diyarbakır’ın yerel gazetelerini okuyordum ki, Minteha Beybur’un ölüm haberini gördüm. Kalbim sıkıştı! Bana birkaç gün evvel can güvenliğinin olmadığını söylemişti, ben de gerekli başvuruları yapmıştım ama ne fayda! Minteha anne damadı tarafından vurulmuş yatıyordu öylece... Nahide yoğun bakımda, annesi öldürülmüş... Nahide kurtulacak mıydı acaba? Peki kurtulsa bile kocasının zulmünden kaçabilecek miydi? Benim ve daha önce yapılan nice şikâyete rağmen elini kolunu sallayarak dolaşan Hüseyin Opuz bu kez cinayetten tutuklandı. Gerçekten çok mu zordu Minteha annenin can güvenliğinin sağlanması, elinde bıçağıyla, silahıyla dolaşan Hüseyin Opuz hakkında hukuki mekanizmaların işletilmesi... Çok mu zordu bir can yitmeden önlem almak! Türkiye’de yaşıyorsanız canın kıymeti yok, hele de kadınsanız hiç yok!

AİHM süreci
Bu acı olay, beni davaya daha da bağladı. İnançla hukuk mücadelesini sürdürdüm. Ancak hakkında 36 ayrı şikâyet başvurusu olmasına rağmen Hüseyin Opuz hakkında iç hukukta bir sonuç alamadık. İç hukuk yollarından bir sonuca varamayacağımızı anladığım noktada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapmaya karar verdim. Yıllarca süren yazışmalar ile süregiden dava neticesinde AİHM’den bir karar çıktı. AİHM, aile içi şiddet konusunda açılan bu ilk davada, Türkiye’yi 36 bin 500 avro ödemeye mahkûm etti. Mahkeme, eski eşinden şiddet gördüğü için savcılığa başvurduğu halde korunmayan Nahide Opuz’un ayrımcılığa uğradığına hükmetti. Bu karar ile Türkiye, AİHM’de aile içi şiddete karşı vatandaşını koruyamadığı gerekçesiyle ceza alan ilk ülke oldu. Böylece Avrupa’da ilk defa bir devlet AİHM önünde kadın vatandaşlarına ayrımcılıktan hüküm giydi.
Avrupa’da da bir ilk olan bu davanın Türkiye için önemi ise artık benzer davalara emsal teşkil etmesiydi. Mücadele sonunda haklı bir zafer ile neticelenmişti. Ben de Minteha anneye verdiğim sözü tutmuş oldum. Bu karardan sonra rahat uyuduğundan emin oldum. Karar ile Nahide’nin de yaşamı kurtulmuş oldu. Artık şiddet görmeyecek, ölüm korkusu ile yaşamayacaktı. Ve hatta Nahide şahsında şiddete maruz kalan tüm kadınlar...

İktidar hoşlanmadı
Ben böyle düşünüyordum ancak Türkiye’nin bu davaya bakışı şiddeti görmezden gelen bir biçimde seyretti. Dönemin hükümeti panikle yaklaştı meseleye. O zamanki TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Güldal Akşit bu karara ilişkin “Sevindirici bir karar değil. AİHM’nin ilk kez bir ülke hakkında böyle bir karar vermiş olması ve onun da Türkiye olması bizim için üzücü. Ancak şunu belirtmek isterim ki bu müracaat 2002’de yapılmış ve o günkü şartlara göre değerlendirilerek verilmiş bir karar. 2002’den bu yana kadın hakları konusunda hükümet olarak çok şey yapıldı. Bence itiraz edilmesi gereken ve düzeltilmesi gereken bir karardır” biçimindeki talihsiz yorumu yaptı. Dönemin Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ise AİHM kararını değerlendirirken, Türkiye’deki yasal düzenlemelerin birçok Avrupa ülkesinden ileri olduğunu ifade etti ve “Olayın gelişme şeklini okursanız, söz konusu davayı açan Nahide Opuz, defalarca şikâyetini geri çekmiş” diyerek her zaman olduğu gibi kadın mücadelesini oturduğu koltuğa kurban etmeyi tercih etti.
Hükümet kanadında bunlar yaşanırken ve ben pek çok televizyon kanalında bu davayı izah etmeye, kadına yönelik şiddeti görünür kılmaya çalışırken diğer taraftan tarafımıza yönelik tehditlerle de uğraşmak zorunda kaldık.
Ancak haklı mücadelemiz kadın mücadelesine önemli katkılar sağlamış oldu. Bugün erkek şiddeti konusunda tüm dünyada içtihat niteliğinde görülen Opuz vs. Türkiye Davası kararı, İstanbul Sözleşmesi’nin temelini oluşturdu.

Umutla devam
Kuşkusuz bu dava Türkiye’de kadınların maruz kaldığı mağduriyeti sonlandırmaya yetmedi. Çünkü erkek egemen zihniyetin cisimleşmiş hali olan mevcut hükümet 16 yıllık iktidarı boyunca kadınların kazanımlarına dair her şeyi yerle bir ederken mahkemelerin erkek şiddetine yönelik cezasızlık uygulamalarını da meşrulaştırdı. Fakat artık TAMAM! 16 yıllık eziyete, şiddete, baskıya, zulme, ötekileştirilmeye, yok sayılmaya TAMAM! Son kullanma tarihi çoktan dolmuş olan bu hükümeti sandıkta yeneceğiz ve 16 yılın hesabını soracağız.
Bugüne getirdiğimiz kadın özgürlük mücadelesi her yerde, her alanda taptaze umutlarla büyümeye devam ediyor. Mücadele yolları taşlı dikenli ancak bizler bu yolda inançla yürümeyi en iyi bilenleriz. Bu yüzden kadınla değişir dedik ve az kaldı bu düzeni değiştirecek ve yolumuzu ışıklarla bezeyeceğiz.  

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
HDP Grup Başkanvekili



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları