Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kâğıt üstünde kalan ESK
2016 yılında emekçileri, emeklileri, esnafı, çiftçiyi, işvereni yakından ilgilendiren önemli başlıklar gündeme gelecek, birtakım düzenlemeler, değişiklikler yapılacak.
Yıllardır tartışılan kıdem tazminatı ile sendikaların “Modern Kölelik” olarak nitelendirdiği kiralık işçilik, 657 sayılı devlet memurları yasasında yapılacak değişiklikler çalışma yaşamında öne çıkacak. Yaşamsal öneme sahip bu düzenlemelerin hayata geçirilmesinde toplumsal uzlaşmanın sağlanması çalışma barışı adına kaçınılmaz. Uzlaşmanın sağlanacağı en üst organ ise Ekonomik ve Sosyal Konsey.
ESK toplanamıyor
İşçi, memur, işveren, esnaf, çiftçi ve işadamları örgütü temsilcilerinin katıldığı Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK), ne yazık ki beş yılı aşkın süredir toplanamadı. Aradan geçen bu uzun sürede geniş kitleyi yakından ilgilendiren sorunlar yeteri kadar ne tartışılabildi, ne de çözüm önerileri masaya yatırılabildi. Oysa 12 Eylül 2010’da yapılan anayasa değişikliği referandumuyla ESK, anayasal bir kurum haline getirilmişti. Bir yıl içinde yasası çıkarılacak, Başbakan’a bağlı düzenli toplantılar yapılacaktı. Konsey hem hükümete öneriler sunacak hem de alınan kararların geniş toplumsal kesime sağlıklı şekilde ulaşmasını sağlayacaktı. Yani ESK’de kararlar uzlaşıyla alınıp uygulanacaktı. Ne var ki referandumla anayasal bir organ haline getirilen ESK’ye ilişkin yasal bir düzenleme bile yapılamadı. ESK, çalışma barışı adına Avrupa ülkelerinin çok önemsediği kurum niteliğinde. Hükümetler bu konseyin kararını çok önemsiyor, ciddiye alıyor, aldığı kararları eksiksiz uyguluyor. Ülkemize baktığımızda ise çok büyük iddialarla kurulan, anayasal statüye kavuşturulan ESK, nedendir bilinmez 2009’dan bu yana toplanamadı, varlığı kâğıt üzerinde kaldı. Ekonomideki öncelikli temel başlıklar yeni hükümetin 3, 6 ve 12 ay içerisinde hayata geçireceği düzenlemeler arasında yer alıyor.
Görmezden gelmek
Ekonomik öncelikli konular gündemdeki yerini korurken, hükümet nedendir bilinmez işçi ve işverenlerin çağrısını görmezden gelerek Ekonomik ve Sosyal Konsey’i 2009 yılından bu yana, yani beş yıldır toplantıya çağırmıyor. Oysa kesimler arasında diyalog sağlamak, uzlaşma ortamı yaratmak, sağlanan uzlaşma ile başta ekonomi olmak üzere toplumsal bir mutabakatla ülke sorunlarına çözüm bulmak amacıyla 2001’de kurulan, yılda en iki kez toplanması gereken ESK bugüne dek sadece sekiz kez toplanabildi. Yılda dört kez toplanması gerekirken, kurulduğundan bu yana sekiz kez toplanabilen konsey bir anlamda işlevini yitirdi, hedeflenen iş barışı yeterince sağlanamadı, çözüm bekleyen sorunlar katlanarak arttı. Ekonomik ve Sosyal Konsey, Avrupa’da sosyal diyaloğu sağlamak amacıyla İkinci Dünya Savaşı sonrası hayata geçirildi. Türkiye, 2001 yılında kurulan, 2010’daki referandumla yasal statüye kavuşan ESK’ye Fransa’nın ardından anayasal statü kazandıran ikinci ülke olmasına karşın, uygulamada başarılı olunamadı, yeterli diyalog, uzlaşma sağlanamadı. Bu arada, 2001’de 4641 yasa ile kurulan ESK kaldırılarak, mevcut yapısının genişletilmesiyle yeni bir konsey kurulmasını amaçlayan yasa tasarısı TBMM Başkanlığı’na sunulmuştu. Tasarıda mevcut konseydeki işçi temsilcisi sayısının azaltılması öngörülüyordu.
Acil toplanmalı
Komisyon üyesi sivil toplum örgütlerinin “ESK toplanmalıdır’’ çağrılarını duymayan hükümet, bu konuda doyurucu bir açıklama bile yapmıyor. ESK, işçiyi, memuru, emekliyi, esnafı yakından ilgilendiren yasal düzenlemeler gündemdeyken toplanmayacak da ne zaman toplanacak? 64. Hükümetin bir önceliği de ekonomik yaşamda çok önemli işlevi bulunan, uzlaşıyı, toplumsal mutabakatı sağlayacak Ekonomik ve Sosyal Konsey’i acilen toplantıya çağırmasıdır. Toplumsal uzlaşmaya çok gereksinim duyulduğu bugünlerde konsey neden toplanmıyor, yasası neden çıkarılmıyor? İki yılın ardından geçen günlerde toplanan Çalışma Meclisi gibi Ekonomik ve Sosyal Konsey de acilen toplanmalı.
ŞÜKRÜ KARAMAN Gazeteci
-
Yeni düzende ne yapılmalı?
Düzen, her türlü mekanizmayı hunharca yıkarken bu yıkımın ideolojik gerekçesini bizzat kurulmakta olan yeni düzenden hiçbir pay ve talepte bulunamayanlar üzerinden yürütüyor. Bu bir reçete yazısı, kolaydan bir kurtuluş manzumesi değil. Mademki sorunlar derine indi; baskının, ikiyüzlülüğün, yalancı kabullenişlerin, adaletsizliğin giderek üstümüze yerleştiği, üstelik toplum olarak bunu kendilerine yakıştıran bir dolu adamla çevrili etrafımız, o zaman üstümüze çöken karanlıktan kurtulmak için zahmetli, dönüşümcü, kökten bir idealleşme üzerinde temellenmek zorunda tartışmalarımız. Başka yolu da, şansı da yok. Zamanı da değil.
O zaman, köşe yazıları da makaleler de genel ‘goygoy’ dilek ve temennilerin ötesine geçerek, doğrudan konuşmalı. Türkiye’de sorun baskıcı bir iktidarın hayali algılarla yönettiği bir yaşama şeklinin ötesine geçip, bu baskıcı mekanizma ile ilgisi olmayan, sıradan vatandaşların zihinlerinde yeniden türettikleri bir sahte cennet haline geldi. Yaşamı yeniden kurması gerekenler, buna hakkı olanlar bu haktan feragat etmişlerse eğer, onları bu haktan bizzat mahrum edenlerin kurdukları bu eşitliksiz, adaletsiz mekanizmayı Yeni Türkiye, anayasa değişikliği, reform paketi vs. adı altında, alkışlamaya, onamaya başladılarsa eğer, zamanın ünlü sorusunu yeniden hatırlamalı: Ne yapılmalı?
Düzen, her türlü mekanizmayı hunharca yıkarken bu yıkımın teorik ve ideolojik gerekçesini bizzat kurulmakta olan yeni düzenden hiçbir pay, hak ve talepte bulunmayanlar, bulunamayacaklar üzerinden yürütüyor. Can Dündar ve Erdem Gül gibi iki değerli gazeteci sorgusuz sualsiz, iddianamesi hatta isnadı bile olmayan bir casusluk suçlaması ile üstelik ilk kırk bir günü ayrı ayrı tecrit hücresinde geçiriyorlar, bu tecrit haber dahi olmuyor olamıyor da iktidar kalemşoru iki köşe yazarının tartışmaları boy boy manşetlere çıkıyorsa, çare angaje kalemşorların kazara ters tarafa dönmelerinin sahte sinyallerinden çıkarılmaya başlanır hale geldiyse... Güneydoğu’da, şehirlerdeki ağır müdahaleler altında, 16 gün sokağa çıkma yasağı ile roket ve havan mermisi sesleri altında şehirleri, ailelerini, işlerini terk edip yokluğa, yoksulluğa mahkûm oluyorsa, ölümlere katlanıyorsa insanlar... Mültecilere sahte şişme bot üreterek onları ölüme iten merdiven altı şirketlerde gene o mülteci çocuklar üstelik kölelik koşulları altında çalışıyorlarsa, bu durumları yüksek sesle ısrarla anlatan ve acilen bunları bertaraf edebilecek bir sosyal, siyasal yapıyı talep etmeyen, öngörmeyen bu insanların haklarını talep etmeyen hiçbir arayışın siyasal gelecek üzerine, bir yenidünya üzerine söz alma, sahiplenme imkânı da hakkı da kalmıyor artık.
Dahası var
Ama dahası da var. Bir tarafta acımasız güç savaşının muzaffer ama geçerliliğini yitirmemek adına her yolu mubah sayan bir sistem yürütüyor, öte yandan bu “mubah” olmayı “makul” görerek çekilmiş, eski “orta” ya da siyasal merkez denen, yaşam kavgasını bile “ hemen” ve “şimdi”nin kaybedilme tehditline bağlı duran, bir yaşam alanı var. Bu eski “Orta”, İşsizlik” ve “Borç” sarmalının mutlak baskısı ile daha uzaklara bakamaz, baktırılmaz olduğundan özünde onamadığı bir durumu erteleyerek zımnen onama durumuna düşürülmüş. Aldous Huxley”1932’de yazdığı, “Cesur Yeni Dünya”da her türlü vahametin dengelendiği tasasız, uysal ve rahatına düşkün insanlardan bahseder. Orada şöyle bir tekerleme vardır: “Geçmiş ve gelecek/ beni hasta edecek/Bir gramını alırım/Öyleyse varım.”
Asıl ihtiyaç
Geride kalanlar, güvencesini kaybeden o eski merkezdekiler haklarını, taleplerini yeniden istemezler, oyuna bir siyasal aktör olarak katılmazlarsa değişen hiçbir şey olmayacak. Siyasal muhalefetin onları yeniden siyasal alana, ısrarla çağıracağı bir arzuya ihtiyacı var.
Sol muhalefet, arzusu ve idealini kaybetmiş olamaz. Bu arzunun yitirilmesi sahiden kalıcı ise eğer, o zaman hak ve kazanım zannedilen payların gelip geçiciliğinde, adaletten, servetten, eşitlikten sadece bir gramını alarak bu sistemi sonsuza dek çevirecekler, geride kalanların yıkımına tanıklık ederek hem de.
Ö. İskender Özturanlı
Toplumcu Düşünce Enstitüsü,
Y.K Üyesi
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- MSB'den açıklama geldi
- İki jandarmanın davası görüldü
- Hakim, savcı eşini Ağır Ceza Başkanı’yla yakaladı
- Bu zamdan 10 milyon yurttaş etkilenecek
- İmamoğlu'ndan Bakan Tekin'e sert tepki
- Teğmenleri değil yargıçları konuşalım
- Saat verildi, sayı istendi
- CHP'li isimden Cevizoğlu'nun sözlerine tepki
- TCMB ve TBB'den açıklama
- İstanbul'da sahilde 2 ceset bulundu