Olaylar Ve Görüşler

Güçlünün egemenliği - Kadir Serkan Selçuk

10 Ocak 2024 Çarşamba

Güç, statü, sınıf farklarının olduğu her ülke için hukuk, gerekli koşullarda bireyler arasındaki dengeleyici etkenlerin başında gelir. Bir diğer deyişle ne kadar zengin, yüksek mevki sahibi veya iktidara yakın olunursa olunsun, hukuk önünde bütün bu kazanımlar, üstünlükler etkisizleşir. Zengin ile fakir, üst düzey bürokrat ile işsiz, patron ile emekçi eşit davranış görür, aynı kural ve koşullar altında dinlenir veya yargılanır.

HUKUK DEVLETİ

Bu evrensel gerçek bir ülkede ne kadar yozlaşmışsa, o ülke aynı oranda demokrasiden ve hukuk devleti olmaktan uzaklaşmış demektir. Yine bir ülkede yabancı biri konumu ne olursa olsun bir kişinin ölümüne neden olup elini kolunu sallayarak kaçabiliyorsa, seçilmiş bir milletvekili hem de iki kez verilmiş Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen ısrarla cezaevinde tutuluyorsa veya kamuoyunun dikkatini çeken bir davanın savcısı olay daha yukarılara tırmanmasın diye apar topar görevden alınıyorsa o ülke için yargı alanında uyarı zilleri çoktan çalmaya başlamıştır.

İktidar ve yandaşları her ne kadar yargının altın çağını yaşamakta olduğunu söyleseler de görünen köy kılavuz istemiyor. Yaşananlara bakıldığında, günümüz Türkiye’sinde ne acıdır ki hukuka adeta güçlünün egemenliği baskın ve etkindir. Skandallar, adam kayırmalar sıradanlaşmış, adaletsizlikler sosyal medya gücüyle giderilmeye çalışılır duruma gelinmiş, gücü olanın hesap vermeden istediği gibi at oynatabildiği bir düzen oluşturulmuştur.

YARGININ ETKİSİZLİĞİ

Bu durumun, yargıya olan güveni en aza indirdiği artık su götürmez bir gerçektir. Türkiye’de hukuk insanlar için zorunlu veya gerekli durumlarda sığınılacak değil adeta sakınılacak bir mekanizma haline gelmiş, sorunları hukuk dışı yollarla çözme isteği olağanlaşmıştır. Bu da mafya düzeninin ekmeğine yağ sürmekte, yasal çareler karşısında yasadışı ögeleri bir seçenek haline getirmektedir.

Bununla beraber, yargı erki hiçbir dönemde bu iktidarın başta bulunduğu yıllarda olduğu kadar etkisiz ve eli kolu bağlı duruma getirilmedi.

Erdoğan en başından itibaren kendine bağımlı bir yargı düzeneği istedi. İstediği kararlar çıkmadığında ise Anayasa Mahkemesi de dahil olmak üzere hiçbir kurumu dinlemedi ve hep bildiğini okudu.

YAPILAN HAKSIZLIKLAR

Bu şartlar altında ciddi bir yargı reformuna ihtiyaç duyulduğu ortadadır. Erkler ayrılığı ilkesinin gereklerine uygun bir biçimde yargı, diğer erklerden bağımsızlaştırılmalı ve güçlendirilmelidir. Fakat bu reformların bu iktidar eliyle gerçekleştirilmesini beklemek de hayaldir. Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi, yapılan haksızlıkların, kayırmaların ve yaşanan aksaklıkların baş sorumlusu bu iktidardır. Yargımızın tekrar güçlenmesi ve insanların adalete güven duyması için öncelikle iktidarın değişmesi olmazsa olmaz zorunluluktur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları