Olaylar Ve Görüşler

Erol Tuncer - Seçmenin sorumluluğu

16 Mart 2024 Cumartesi

Bu yazıda, önce önümüzdeki seçimlerin önemine değinmek istiyorum. Kuşkusuz her seçim önemlidir. Ancak önümüzdeki seçimin, yerel yönetim seçimlerinin çok ötesinde bir önemi var. Ülkemiz ağır sorunlarla boğuşuyor, hafiflemek bir yana sorunlarımız her geçen gün hızla katlanıyor. Bu seçim, ağırlaşan sorunlarımız hakkında toplum olarak bir karara yönelmemizi gerektiriyor.

Türkiye tam bir dar boğazda. Ekonomi günbegün kötüleşiyor, enflasyon azmış durumda, paramız sürekli olarak değer kaybediyor. Derin yoksulluk altında ezilen işsizler, emekçiler, emekliler ağır bir yaşam mücadelesi içinde kıvranıyor. Tarikatlar, başta kamu yönetimi olmak üzere eğitim ve ekonomi alanlarında sürekli mevzi kazanmakta. Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı yok olmuş. TBMM’nin denetim yetkileri budanmış, anayasa, yasalar egemenliğini yitirmiş durumda. Laik Cumhuriyetimiz, demokrasimiz tehdit altında. Tek adamın tam yetkiyle yönettiği ülkemizde giderek bir rejim bunalımı içine yuvarlanıyoruz. Seçimlere işte böyle bir tablo içinde gidiyoruz.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Bu ağır tablonun sorumlusu olan iktidar için bu seçimler bir nevi güvenoyu anlamına gelecek. İktidar, yani cumhurbaşkanı bu seçimlerde başarılı olursa, bugüne kadar izlediği politikaları sürdürebilmek ve anayasa değişikliği başta olmak üzere, planladığı hususları gerçekleştirebilmek için istediği desteği almış olacak. Ya da beklediği güvenoyunu alamayarak, bir başka söyleyişle seçmenden sarı kart görerek kendine çekidüzen vermeye çalışacak. Tercih seçmenin. İçinde bulunduğumuz koşullarda seçmenin sorumluluğu bir kez daha gündeme geliyor. Her fırsatta belirtmeye çalıştığım gibi, her şeyi partilerden beklememek gerekiyor. Partiler kadar seçmenler de yetki ve sorumluluk sahibidir. Unutmayalım ki bu seçim ülkemizin, çocuklarımızın geleceği açısından büyük önem taşıyor. Her birimiz ülkemize, çocuklarımıza karşı ağır sorumluk taşıyoruz. Bu sorumluluğumuzun gereği olarak kaçınamayacağımız görevler var.

Çevremde hâlâ sandığa gitmeyeceğini dile getirenleri, üzülerek görüyorum. Oysa yukarıdaki tablo, kesinlikle sandığa gitmemizi ve oyumuzu ülkenin içinde bulunduğu tabloyu dikkate alarak kullanmamızı zorunlu kılıyor. Unutmayalım ki istenmeyen sonuçlar, partilerden önce bizleri, çocuklarımızı yaralayacak. O nedenle -haklı da olsak, haksız da olsak- duygularımızla değil aklımızla karar vermek zorundayız. Bu, kendimize, çocuklarımıza, ülkemizin geleceğine olan borcumuzdur. Kısacası partilere küserek, kızarak karar vermenin sırası değil. Kişisel, partisel sorunlarımızı, kırgınlıklarımızı kesinlikle seçim sonrasına ertelemek zorundayız. Haydi dostlar sandık başına. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları