Olaylar Ve Görüşler

Enflasyon ve marketler - Kubilay GÜLSEM

12 Ocak 2022 Çarşamba

Ülkemizde perakende (gıda) sektörünün ürün tedarik ve satış sürecinin nasıl işlediğine kısaca göz attığımızda, marketleri çok genel tanımlamayla iki gruba ayırabiliriz. Ulusal zincir marketler (ülkemizin tamamına yayılmış, birden fazla şubesi olan, her ildeki dış görünümü, iç tasarımı, raf fiyatları kendi gruplarında aynı olanlar) ve yerel zincir marketler (belli bir ilde ve yakın olan komşu illerde birden fazla şubesi olan ve ulusal zincir marketlerde olduğu gibi dış görünümü, iç tasarımı, raf fiyatları kendi gurupları içinde aynı olanlar). Bunlar da kendi içlerinde indirim marketler olarak ayrılırlar. İndirim marketlerle zincir marketler arasındaki en büyük fark, işletme giderlerindeki, eleman sayılarındaki, metrekarelerindeki, ürün marka ve çeşitliliğindeki farklılıklar ve doğal olarak da fiyat yapılarındaki ucuzluktur. 

HER AYRINTISI BİLİNİR

 Satın alma yani ürün tedarikinde, bu marketlerin hemen hemen tamamı satın alma sürecini tek bir merkezden, ürün çeşitlerine göre (şarküteri, temizlik malzemeleri, manav, atıştırmalık ürünler vb) uzman satın almacılar aracılığıyla, üretici veya satıcı firmalarla doğrudan görüşerek yürütürler.  Üretici firmalarla görüşürken ne oranda kâr payı istediklerini, raf fiyatlarının ne olacağını, haftalık, aylık, yıllık yapacakları pazarlama faaliyetlerini ve bunun yaratacağı maliyeti karşılıklı görüşüp sözleşmeyle imza altına alırlar. Hemen hemen tüm marketler kimin hangi üretici firmayla hangi koşullarda çalıştıklarını en küçük ayrıntısına dek bilirler. 

İFLASA KADAR GİDEBİLİR

Peki, bunu nasıl öğrenirler? İki basit yöntemi vardır. Ürünlerin marketlerdeki raf fiyatından tahmin edebilecekleri gibi, zamanla satın alma elemanlarının marketler arasında geçiş yapmalarıyla (iş değişikliği) firma uygulama bilgilerini market yetkililerine aktararak öğrenirler. Yani satın alma koşulları sır değildir. Bu durumda hiçbir market sattığı ürünlerin fiyatını gelişigüzel artıramaz. Çünkü rekabetçi piyasa koşulları böyle bir serbestliğe asla izin vermez. Rekabetçi ortamda müşteri sayısını artırmak, pazar payını büyütmek isteyen marketlerin en önemli silahı ürün fiyatlarıdır. Son derece örgütlü ve pazar hâkimiyeti olan bu marketlerin üretici firmalara kendi koşullarını kabul ettirme gücü de vardır. Raf fiyatlarının belirleyicisi marketler değil, üretici firmaların marketlere satış fiyatlarıdır. Marketlerin kâr oranları ürün çeşitlerine göre farklılık gösterse de ortalama yüzde 25-30 seviyelerindedir. Genel giderleri de, ciroya göre değişmekle birlikte, ortalama yüzde 20’ler seviyesindedir. Bir marketin bürüt  kâr oranı yüzde 5-10 düzeyindedir. Piyasadaki durgunluk, raf fiyatlarının yükselmesi nedeniyle talep azalması, market cirolarını doğrudan etkileyeceği için kârlılıkları düşebileceği gibi zarar ederek iflasları bile söz konusu olabilir. 

İndirim marketleri olarak anılan marketler tüketiciye kendi markalarıyla da hizmet sunarlar. Bu uygulamalarının nedeni, daha ucuz ikame ürün satma ihtiyacından kaynaklanır. Bu maketlerin çalıştırdığı eleman sayısı göreceli olarak daha azdır, metrekare olarak daha küçüktürler. O nedenle işletme maliyetleri daha düşük, dolayısıyla fiyatları daha ucuzdur. Kâr marjları da daha düşüktür.

KİMİN İŞİNE GELİYOR? 

Sorunu çözmenin ön koşulu ‘Tanı’yı doğru koymaktır. Enflasyonun sebebini faize bağlamak, raf fiyatlarının yüksekliğinin sebebini marketler olarak görmek tanının yanlışlığının göstergesidir. Sebebi sonuç olarak gördüğümüz takdirde sorunun çözümü bulunamaz. Yapılması gereken ivedilikle tanının doğru saptanarak akılcı çözümlerin üretilebilmesidir. Bunun dışındaki çözüm yolları kapitalist sistemin ruhuna aykırıdır. Kapitalist sistemden yana olanların kapitalizme ihaneti mümkün olamayacağına göre, acaba kapitalist sistemin açmazı, çelişkilerini gizleyerek mi çözülmek istenmektedir?

KUBİLAY GÜLSEM 

YAZAR 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları