Olaylar Ve Görüşler

Emperyalizmin ‘din hürriyeti’ silahı ve gerçekler - Birol Güger

22 Mart 2023 Çarşamba

Türkiye, bundan tam 30 yıl önce, çalkantılı bir siyasi-ekonomik süreçte emperyalizmin aba altından gösterdiği “din hürriyeti” silahını ve o silahın dumanında iktidara yürüyen “siyasal İslam”ı tanıdı. Emperyalizm, sistemsel boşlukları tespit edip saldırma konusunda ustaydı; Türk devlet teşkilatının en korunaklı odalarına “siyasal İslam” virüsü ile sızdı.

2000’lerin başında ABD tarafından yayımlanan din hürriyeti raporları ile Türkiye’nin hedef tahtasına oturtulduğuna şahit olduk. Nesnel koşullar hiçe sayılarak iç işlerimize yapılacak müdahalelerin zemini hazırlanıyordu. Aynı raporlarda FETÖ elebaşı için “ılımlı İslami lider” ifadesi kullanılıyordu. Bugün de durum farklı değil; fakat din hürriyeti silahı artık en azından Türkiye’ye karşı pek “kullanışlı” değil. Yine de başta Çin olmak üzere, “çifte standartlı Atlantik koruma kalkanı” dışındaki pek çok ülke bu silahın hedefinde. Irkçılık ve İslam karşıtlığının giderek kurumsallaştığı Avrupa menzilin dışında. Silahı elinde tutan ABD ise bu konuda tartışmasız sicili en bozuk ülke.

"ORTAK DÜŞMAN"

Kaliforniya’daki Berkeley Üniversitesi bünyesinde faaliyet yürüten Ötekileştirme ve Aidiyet Enstitüsü’ne göre, son yirmi yılda federal düzeyde artan Müslüman karşıtı politikalar, Trump yönetiminin, çoğunluğu Müslüman olan yedi ülkenin vatandaşlarına uyguladığı seyahat vizesi yasağı ile taçlandı. Biden döneminde bu politikalardan kısmen geri adım atılsa da özgürlükler ülkesi ABD’de Müslümanlara yönelik ayrımcılık her geçen yıl katlanarak arttı.

Son olarak, ABD'nin İsveç'te aşırı sağcı siyasetçi Rasmus Paludan'ın "Kuran yakma" eylemine verdiği yanıt kafaları epey karıştırdı. Öyle ki Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price gazetecilere verdiği demeçte, "Bir şey yasal ama korkunç olabilir" diyerek söz konusu eylemi meşru bulduğunu ifade etmişti. Zira ABD makamları da konuyla ilgili herhangi bir kınama yayınlamadı. 

Price basın toplantısında, ABD'nin örgütlenme özgürlüğünü ve barışçıl toplanma hakkını demokrasinin unsurları olarak desteklediğini vurguladı; dernek kurma ve ifade özgürlüğünün insanlara "saygısız ve tiksindirici olabilecek eylemlerde bulunma hakkı" verdiğini savundu. Aşırılık yanlısı siyasetçi Paludan, İsveç hükümetinin izniyle, polis koruması altında, üstelik Stockholm'deki Türkiye Büyükelçiliği önünde Kuran'ın bir nüshasını yakarak skandal bir eyleme imza atmıştı. Anlaşılan ABD makamları bunu da "özgürlükler" kapsamında değerlendiriyor. Aynı olay rakip ülkelerden birinde gerçekleşmiş olsaydı takınacakları tutumu tahmin etmek hiç de zor değil.

11 Eylül 2001, “ortak bir düşman” arayışında olan Amerikan halkı ve hükümeti için mükemmel bir fırsattı. Bu sayede İslamofobi sosyal olarak kabul edilir hale getirildi. Aynı yıl Afganistan, iki yıl sonra da Irak işgal edildi. Bu coğrafyalarda yaşanan savaşlar neticesinde sayıları milyonlara ulaşan insan katledildi. Düşünün, bir yandan ülke içinde nefret, ülke dışında ise ölüm makinesi bütün şiddetiyle çalışıyor. Diğer taraftan da sivil örümcek, “din hürriyeti” silahı ile rakip ülkeleri dizayn ediyor. Kabul edelim, kusursuz bir illüzyon.

DEMOKRASİ ZİRVESİ

2021 yılında, ABD çapında seyahat özgürlüğü, polis şiddeti, nefret ve önyargı olayları, velayet hakları, eğitim ve ifade özgürlüğü gibi bir dizi başlığı içeren toplam 6 bin 720 İslamofobik şikâyet kaydedildi. Bu, son 27 yılda bildirilen en yüksek vaka sayısını temsil etmekteydi. Uzmanlara göre, "İslamofobi Amerika'da artık ana akım haline geldi. Yasalar, politikalar, siyasi retorik ve diğer tezahürler yoluyla devlet kurumlarına ve kamusal alana girdi." Fakat en son beş gün önce güncellenen ve periyodik olarak yayınlanan ABD Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Din Özgürlüğü Ofisi'ne ait 'Küresel Dini Özgürlük İhlalleri' raporlarına göre Çin, Küba, Kazakistan, Özbekistan, Irak ve Suriye, "din özgürlüğüne yönelik sistematik ve korkunç ihlallerin" odağındaki ülkelerdi.

Kendisini dünya çapında bir ‘demokrasi modeli’ olarak sunan ve Batı’yı ‘demokrasi’ anlatısı üzerinden bir arada tutmaya çalışan Amerika Birleşik Devletleri, ülke içindeki ırksal ve dini azınlıklara karşı uzun süredir devam eden ayrımcılığı görmezden geliyor. Boşa topladığı Demokrasi Zirvesi, demokrasinin zamanla cazibesini yitirecek bir siyasi araca dönüşmesine neden oluyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları