Olaylar Ve Görüşler

Eksen değişikliği mi? - Dr. Abdullah KEHALE

15 Mart 2022 Salı

Türkiye yıllardır sorun yaşadığı Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, İsrail, Suudi Arabistan gibi ülkelerle son dönemde farklı bir yaklaşım içine girdi. Bu ülkelerle yeniden sıcak ilişkiler kurmaya çalışıyor. BAE ve İsrail’le bir derece yakınlaşma olduysa da Mısır ve Suudi Arabistan Türkiye’ye halen soğuk yaklaşıyorlar. Anımsayalım, Türkiye ve Katar, Libya’da Trablus’ta bulunan, İslamcı grupların desteklediği Sarraj hükümetini desteklerken Mısır, Suudi Arabistan ve BAE, General Hafter’i destekliyordu. Türkiye’nin Sarraj’la 2019 da “Münhasır Ekonomik Bölgelerin (MEB) Paylaşılması” anlaşması yapması Akdeniz’de birçok dengenin bozulmasına yol açmıştı.

BÜYÜK REZERVLER

MEB, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamında, karasularının ölçülmeye başlandığı hatlardan itibaren en fazla 200 deniz mili genişlikte bir alanda, bir devletin deniz kaynaklarının araştırılmasında su ve rüzgâr enerjisi de içinde olmak üzere, özel haklara sahip olduğu deniz bölgeleridir. Akdeniz’de bulunan devletler, karşılıklı MEB anlaşmaları imzalayarak bu alanları genişletmek  Akdeniz’in enerji kaynaklarını paylaşmak isterler. 2010’da ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nin yayımladığı raporda Kıbrıs Adası, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan Levant Havzası’nda tahminen 3.45 trilyon metreküp doğalgaz, 1.7 milyar varil petrol bulunduğu belirtilmiştir. Doğu Akdeniz; İtalya, Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin, Mısır, Libya ve Tunus kıyılarını kapsamaktadır. 

AĞIR MALİYET 

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) imzaladığı anlaşmalara bakıldığında, Türkiye’nin yaptığı yanlış işbirliklerinin maliyeti daha iyi anlaşılır. GKRY, MEB ilanında bulunarak Mısır, Lübnan ve İsrail’le anlaşmıştır. Oysa Mısır; GKRY yerine Türkiye’yle MEB imzalasaydı, 11 bin 500 kilometrekare daha fazla deniz alanına sahip olurdu. Mısır- GKRY arasındaki anlaşmanın iptali için yasa tasarısı hazırlanmış olsa da, sonraki siyasal gelişmeler ve yeni yönetimle bu konu gündemden düşmüştür.

Keza İsrail, GKRY yerine, Türkiye’yle yetki sınırları anlaşması imzalasaydı, çok daha fazla alan İsrail’in olurdu. GKRY’nin bu girişimleri, Yunanistan, AB, ABD, Fransa ve İtalya tarafından desteklenmekte, çeşitli şirketlere, bu şirketlerin oluşturdukları konsorsiyumlara sondaj izni verilmektedir. Türkiye’ye sadece Antalya Körfezi’yle sınırlı çok az bir kıta sahanlığı ve MEB alanı bırakılmak istenmektedir. Yunanistan- Mısır ve Yunanistan- GKRY arasında deniz yetki alanlarının paylaşımına dair anlaşmalar imzalanırsa, Türkiye’nin öngördüğü 189 bin kilometrekare alan, 41 bin kilometreye inecektir. 

DEĞİŞİMİN NEDENİ

Tüm bu nedenlerle, Türkiye’ye ait sondaj arama gemileri Akdeniz’de rahat hareket edememekte, limanlara çekilip bekletilmektedir. Türkiye, yukarıda belirtilen ülkelerle tercihlerini doğru kullansaydı, şimdikinden çok daha avantajlı durumda olurdu. Acaba Türkiye’yi yönetenlerin söylemedikleri söz bırakmadıkları BAE, Mısır ve İsrail’le barışma çabaları, sonunda ulusal çıkarların önemini anlamalarından mı kaynaklanıyor? 

DR. ABDULLAH KEHALE
ÖĞRETİM ÜYESİ, TARİHÇİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları