Olaylar Ve Görüşler

‘Düşünün! Neden buradayım?’

05 Ekim 2016 Çarşamba

Kerbela’nın Alevilerin hafızalarında hâlâ canlı olmasının sebeb-i hikmetine akıl sır erdiremeyenler, Kerbela’nın onların acılı tarihini anlattığını bilmek istemeyenlerdir. Kerbela, bu tarihin yaşayan ruhudur. Kuyucu Murat Paşalardan, Yavuz Sultan Selim’lerden, Alevilerin katline ferman veren padişahlar ve onların uşağı şeyhülislamlardan Koçgiri’ye, Dersim’e, Maraş’a, Sivas’a değin yaşayan bir tarih...

Hz. Hüseyin, Kerbela’da kendisini, ailesini ve yoldaşlarını kuşatan Yezid’in ordusuna, “Düşünün!” diye seslenmişti, “Düşünün! Ben neden buradayım?”
Düşünmediler ve göremediler, görmek istemediler; Hüseyin’in ölümün üzerine üzerine yürüyen inancı ve kararlılığının, nasıl insan olmanın büyük erdemi ve ayaklanışı olduğunu...

Hüseyin’i anlamadılar
Hüseyin’in duruşunda dile gelen büyük manayı anlamadılar...
Gözlerini, kalplerini, vicdanlarını körelten güç, beyinleri ve sözde inançları üzerinde de koyu karanlık bir gölgeydi ve onlar, kötülük nedir, alçaklık nedir, vahşet nedir, bütün zamanlarında tarihin, Kerbela’yı bunun sembolü yapmak için vardılar ve oradaydılar...
Nasıl ki İmam Hüseyin, sözcüğün en geniş ve en gerçek manasında insanlığın zulme, zalimliğe, kötülüğe karşı baş eğmeyen direnişini unutulmaz kılmak için orada idiyse...
Hüseyni duruş, sadece Aleviler ve ehli beytin maruz kaldığı büyük zulme itirazı olanlar için değil, o gün bugündür zulme karşı direnen bütün mazlumların ilham kaynağı ve manevi gücüdür.

Hüseyin biat etmedi
İmam Hüseyin ve ailesi, ona inananlar, yoldaşları, muharrem ayının 10. günü, on gündür aç susuz bırakılarak kuşatıldıkları Kerbela’da hunharca şehit edildiler. Yezid’in gözü dönmüş askerleri Hüseyin’in Hz. Muhammed’in sevmeye kıyamadığı, doyamadığı bedeni üzerinde tepiştiler. Ondan, içten içe duydukları büyük korkudan cansız bedenine işkence ederek kurtulmaya çalıştılar. Başını bir mızrağın ucuna takıp günlerce halk arasında teşhir ettiler. Ama ne yaparlarsa yapsınlar Hüseyin biat etmemişti ve direnişini unutturmaları asla mümkün olamayacaktı.

İktidar kavgası değil
Kerbela vahşetini Google’dan edinilen yüzeysel bilgiler veya kulaklarına o şekilde üflendiği için bir “iktidar kavgası” zannedenler var. 100 yıldan fazla hüküm sürdüğü yıllar boyunca İslamı bir egemenlik, yayılma, güç, iktidar ve zenginlik bayrağı haline getiren Emevilere içten içe sempati duyan, “Ama onlar da İslamı yedi düvele yaydılar” diye düşünenler olduğu gibi. Ve camilerde Muaviye’nin emriyle ehli beyte küfürler, hakaretler edildiğini bilerek ya da bilmeyerek, unutarak...
Kerbela’yı ve Hüseyin’in direnişini bir “iktidar kavgası” olarak görmek yanlış ve yanılgılıdır, gerçeğin acımasızca tahrif edilmesidir.

‘Kibrimden değil...’
İmam Hüseyin, canını kurtarması ve refah içinde yaşamını sürdürmesi için Yezid’e biat etmesi gerektiğini söyleyen, kendisine dil döken Yezid’in satılık komutanlarından Ömer’e şöyle demişti: “...Nedir ki biat etmek? Eğilirsin olur biter. Her isteyen istediğine boyun eğdirirse, boyun eğmeyenlerin hali nice olur? Sanılmasın ki boyun eğmemek bir kibir işidir. Ben de boyun eğerim. Ama bilirim ki, Yezid’in önünde eğilirsem eğer, zalimlik azalmaz, çoğalır. Bana ‘inat etme’ dersiniz. Peki, Yezid biat etmem için neden bu kadar inat etmektedir? Çünkü o güçlüdür. Gücünü de senin gibi kumandanların ordularından almaktadır. Sanılmasın ki kibrimden dolayı boyun eğmiyorum Yezid’e. Ben, benden sonra gelecekleri düşünerek, bir insanın ne kadar güçlü olursa olsun, yine de gücünü kıracak birilerinin şu dünyada var olabileceğini göstermek istiyorum.”

Yas orucudur
Alevilerin 12 İmam orucu, bir yas orucudur. Kerbela’ya ağıttır. Ve bu yas, bir “yas” değildir sadece. 1336 yıldır yinelenen bir kavilleşmedir. Hak, adalet, iyilik ve doğruluk değerleri için yaşamak sözüdür.
Kerbela’nın Alevilerin hafızalarında hâlâ canlı olmasının sebeb-i hikmetine akıl sır erdiremeyenler, Kerbela’nın onların acılı tarihini anlattığını bilmeyenler, bilmek istemeyenlerdir. Kerbela bu tarihin yaşayan ruhudur. Kuyucu Murat Paşa’lardan, Yavuz Sultan Selim’lerden, Alevilerin katline ferman veren padişahlar ve onların uşağı şeyhülislamlardan Koçgiri’ye, Dersim’e, Maraş’a, Sivas’a değin yaşayan bir tarihtir bu. Kerbela, zulmün, kötülüğün hafızasıdır ve günümüzde IŞİD ve türevlerinin şahsında yaşatılmaktadır. Kerbela nasıl “tarihin eski devirlerinden birinde...” yaşanmış bir olay olabilir ki bize?

Aşure: Son aş
Aleviler 12 İmam orucunun ardından kaynatıp “lokma” niyetine dağıttıkları aşureyi, ölümünde başucunda Kuran okunmayan, namazı kılınmayan, cesedine dahi işkence edilen İmam Hüseyin’in “son aşı” olarak yaparlar. Aşurenin Kerbela şehitlerinin erzaklarından kalıntılarla yaptıkları son yemekleri olduğuna inanırlar. Asla Sünni kardeşlerimizi rahatsız etmek değil niyetim, ama düşündürmek: Alevilerin aşuresinin muharremin 10. günü Nuh’un “selamet çorbası” hatırına yapılan aşure ile hiçbir ilgisi yoktur. Muharrem ayı, 2 Ekim Pazar günü başladı ve 31 Ekim Pazartesi günü bitecek, Aşure Günü ise 11 Ekim’de.
İmam Hüseyin 1336 yıl öncesinden Yezid ordularına sesleniyor hâlâ: “Düşünün! Ben neden buradayım?”
Yaraların bizde kanıyor ya Şah-ı Şehid İmam Hüseyin...

 

CAFER SOLGUN
Araştırmacı, yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları