Olaylar Ve Görüşler

Doğru mu, gerçek mi? - Burak KETMEN

07 Mart 2022 Pazartesi

Felsefenin temel çıkmazlarından, tartışma konularındandır; doğru ve gerçek arasındaki fark. Bilgi felsefesi ve varlık felsefesi terminolojileriyle açıklansa da aslında yaşanılan anda saklıdır o fark. Günlerdir Ukrayna- Rusya Savaşı’nı, gerek ana akım medyada, gerekse sosyal medyada, her kriz “anında” uzmanlaşan kadrolardan dinliyoruz. İnsan ülkesinin bu kadar yetişmiş beyni olduğuna sevinirken bir yandan da hayret ediyor. Bunca laf kalabalığının arasında doğruları arıyor kimileri. Peki, gerçeğin peşinde olanlar?

Mevcut kapitalist sistem ve yerleşik kurumları, geçmişte olan ve güncelliğini de koruyan herhangi bir soruna çare olamıyor. Çare olamadığı gibi o sorunun kaynağı oluyor. 1980 sonrası ülkemizde, 1991 sonrası dünyada şiddetini giderek artıran bu gerçekliğin temelini, popüler söylemle “neoliberal politikalar”, Samir Amin’in deyimiyle “Sürekli savaşla dünyanın liberal virüse” teslim edilmesi oluşturuyor. Sömürü sisteminin ve kurumlarının, dünya nüfusunu bir yandan hızla yoksullaştırması, diğer yandan sürekli bir çatışma ortamına terk etmesi, bu düşünceyi doğruluyor.

Ukrayna- Rusya Savaşı’nı da politik, jeopolitik, ekonomik, toplumsal yönden inceleyen uzmanlarımız, nedense, sistemin ve kurumlarının işlevsizliğine değinmiyorlar. Hatta bunların çoğu, NATO ve BM güzellemeleri yapmayı sürdürüyorlar. 

"DAHA İYİ UYGULARIZ"

Dışarıdaki sorunun içeriyi, içerideki yangının dışarıyı bağladığı günümüzde, herkesin, her şeyden, rahatça haberinin olduğu dijital dünyada mevcut kurumların işlevsizliğini, akademide verilen liberal demokrasi ışığındaki uluslararası hukuk güzellemeleriyle aklayamazsınız. Bunları aklayamadığınız gibi anlayamazsınız da. O nedenle de, dünyayı gerçekçi bir bakış açısıyla kavrayan Cumhuriyetin kurucu kadrosunun var ettiği Montrö’ye, sadece 10 ay önce darbecilikle ya da zevzeklikle saldırır, günümüzde ise gölgesine sığınır, gerçekçiliğini anlatırsınız. Reçetenin, ülkemizi ve dünyayı çıkmaza sokan neoliberal politikalarda olduğunu, “Biz bunu mevcuttan daha iyi uygularız” diyerek, savunursunuz. 

İSMET PAŞA’NIN YANITI

İsmet Paşa’nın, Kahire Konferansı’nda, Türkiye’yi savaşa sokmak isteyen, üs talep eden, karşılığında da askeri yardım ve bir filo uçak desteği öneren İngiliz Başbakanı Winston Churchill’e verdiği yanıt geliyor aklımıza. Tartışmanın hararetli bir yerinde İsmet Paşa, konferansın yapıldığı yeri kastederek “Burası ne kadar boğucu, amma çok asker koruyor burayı” der. Churchill de Almanların Girit’ten gelip bombalayabileceğini, 20 uçak filosu ve 10 bin askerin orayı koruduğunu söyler. İsmet Paşa’nın tarihi yanıtı gecikmez: “Demek şu futbol sahası kadar alanı 20 filo koruyor. Ama bizim İstanbul’a bir filo yeter diyorsunuz ha?”

Konferansın diğer katılımcısı ABD Başkanı Roosevelt gülümser, “Yakalandın Winston, yakalandın”

Evet, günümüzde de yakalanan yakalanana.

BURAK KETMEN

ARAŞTIRMACI 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları