Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Diyabet, yoksulluk ile bağlantılı değil mi? - Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Yakın zamanda gazetelerde, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD), Türk Kardiyoloji Derneği (TKD), Türk Nefroloji Derneği (TND) ve Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği (THBHD) tarafından hazırlanan raporun sonuçlarının basın toplantısıyla açıklandığı haberi yayımlandı.
Basın toplantısında TEMD Diyabet Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Serpil Salman’ın, “Türkiye Avrupa’da diyabette birinci sırada. Aynı zamanda diyabet için en fazla para harcamak zorunda kalan ülkelerden biriyiz. Diyabet yaşı giderek düşüyor. Çocukluk çağında Tip 2 görebilir olduk. Kilo fazlalığı ve hareketsiz yaşam büyük bir sıkıntı... Sigaradan uzak durmalıyız. Yaşam şeklimizi değiştirerek diyabeti önleyebiliriz. Hareketsizlik ve yaşamın uzaması diyabeti artıran sebeplerin başında geliyor... Düzenli beslenerek ve spor yaparak diyabet sayısını yarı yarıya indirebiliriz” dediği belirtiliyordu.
Salman’ın düzenli beslenme ve spor yapma gibi önermelerine katılmakla birlikte konunun yoksulluktan kaynaklanan beslenme rejimimizle bağlantısını görmek zorundayız.
Diyabette Avrupa’da birinci olmamızın birinci nedeni ne?
Türkiye’de günlük enerjinin ortalama yüzde 50’si ekmek ve tahıl ürünlerinden sağlanmakta. Yıllar içerisinde gıda tüketim eğilimi incelendiğinde de süt-yoğurt, et, taze sebze ve meyve tüketiminin de azaldığı gözlenmekte.
Toplumun büyük çoğunluğunda gıda güvencesizliği ve hayvansal ürünlerin az miktarda tüketimine bağlı olarak makro ve mikro besin öğeleri eksikliği görülmekte.
Bu şu anlama geliyor: İnsanlarımız günlük enerjilerini büyük ölçüde ekmek ve tahıl ürünlerinden alıyor, bu beslenme rejimi diyabet hastalığının ortaya çıkmasını tetikliyor.
Diyabette Avrupa’da birinci olmamızın birinci nedeni bu.
MUTFAKTA YANGIN VAR!
Türk-İş’in, periyodik açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının sonuçlarına göre Kasım 2017’de açlık sınırı 3 bin 192 TL, yoksulluk sınırı 10 bin 396 TL olarak saptanmış. Raporda ayrıca mutfak enflasyonunun yıllık yüzde 26.82 olduğu da bildirilmiş.
Bunca işsizliğin yanında Türkiye’de çalışan sınıfın yaklaşık yüzde 46’sının asgari ücretle geçindiği biliniyor. 2021 yılında asgari ücret, brüt 3 bin 577 lira, net 2 bin 825 lira 90 kuruş. Bir başka deyişle asgari ücret açlık sınırının altına inmiş.
Şimdi gelin de insanlarımıza dengeli beslenmenin ve spor yapmanın gerekliliğini anlatın. Nasıl düzenli beslensinler, işlerinden yorgun argın eve gelenlerin spor yapma güçleri var mı?
Bırakınız diyabette Avrupa’nın birincisi olmamızı, giderek sağlık kalitesizliği açısından birinci olmamıza az kaldı.
ÇÖZÜM NE?
Sağlığımızda da ortaya çıkan sorunun, 1980’li yıllardan itibaren uygulanan Amerikan güdümlü ihracata dayalı neo-liberal politikalardan kaynaklandığını görmek gerekmiyor mu?
Şimdilerde de döviz kurunu yüksek tutulmasıyla bu süreç hızlanmış durumda. Bu politikalar büyük bir çoğunluğa yoksulluk getirmiştir.
Kısaca Türkiye, ekonomide ve onun bir kolu olan tarımda da bağımsızlığını yitirmiş ve yoksullaşmış. Tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesiyle kırsal kesim ve devlet arasındaki bağ zayıflamış ve devletin kamu yararı için kullanabileceği örgütler ortadan kaldırılmış. Bunun sonucunda kırsal nüfusun azalmasıyla tarımsal üretim sekteye uğramış, temel gıda ürünleri yanında en temel enerji kaynağımız olan buğdayda bile dışa bağımlı olmuşuz. Buğdayda dışa bağımlılık ekmek fiyatlarını da giderek yükseltmiştir. Bugünlerde yoksul kesimlerin ucuz ekmek kuyruklarına bakınız.
Sözü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e verelim. O, ekonomik ve mali egemenlik olmaksızın, milli egemenliğin olamayacağını vurguluyordu. Bir söylevinde şöyle diyordu:
“Türk tarihi incelenirse bütün yükselme ve gerileme sebeplerinin bir ekonomi meselesinden başka bir şey olmadığı anlaşılır. Tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler veyahut mağlubiyetler, çöküşler ve felaketler, bunların hepsi, meydana geldikleri devirlerdeki ekonomik durumumuzla ilgili ve bağlantılıdır.”
Evet, yukarıda da değindiğimiz üzere sağlığımızda da ortaya çıkan sorun, uygulanan neo-liberal politikalar ile yoksulluğun egemen olmasından kaynaklanıyor.
Bu durumu, sağlık alanındaki sivil toplum örgütleri dahil her sivil toplum örgütünün de görmesi gerekiyor.
Sonuçları söylemek ve uygulaması olanaksız öneriler yetmiyor.
PROF. DR. MUSTAFA KAYMAKÇI
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- CHP'den 'İmamoğlu' çağrısı
- İhraç talebi ile disipline sevk iddiası!
- 2 çocuk vurulmuş halde ölü bulundu!
- AKP'li başkandan 'torpil' savunması
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- 'Erdoğan' zirvesi sonrası MHP'den bir paylaşım daha!
- Çok konuşulacak 'Kabine değişikliği' kulisi
- Biberonla tiner içirilen bebek öldü
- 'İsrail'e petrol sevkıyatı' gerilimi!
- Ahu Tuğba'nın ölüm nedeni belli oldu!