Olaylar Ve Görüşler

Buradalar, biz buradayız - Prof. Dr. Osman İNCİ

14 Mart 2022 Pazartesi

İstanköylü Hipokrat ve Bergamalı Galen’den beri bu topraklardayız, buradayız ve burada olacağız. Tıp bir bilim olduğu kadar sanat ve felsefedir. Doktorlar, toplumsal bilinçlenme ve aydınlanmada öncü görev üstlenmiş bir mesleğin elemanlarıdır. Hekimlik, hastalıkları önleme bilimi ve sanatı olarak tanımlanır. Bizim dört temel etik ilkemiz vardır: Özerklik, zarar vermeme, yararlılık ve adalet. Doğruluk, dürüstlük, hak ve adalete, uygunluk ana çalışma prensibimizdir.

 Tıbbiyeli “..diploma almış bir hekim değil, bir seçkindir”. Tıbbiyelilik bir ruhtur, onurlu kalıtı taşımaktır. Kuvayı Milliye ruhu Tıbbiyelinin tarihi sorumluluğudur. Hekimler toplumsal saygın yerlerini korumak istiyorlarsa tarihini bilmelidir. Tıbbiyeli geçmişinden kopamaz. Ülkemizde modern tıp eğitiminin kuruluşunun 195. yılı anısına iki Tıbbiyeliyi anarak yaşamlarından bir kesit sunmak istiyorum. 

ZOR ŞARTLAR

Önce Çanakkale destanından bir Tıbbıyeli örneği: Dr. Tarık Nusret. Çanakkale Savaşı’nda siper gerisinde yaralı askerlerin en çok gereksinim duyduğu ilaç ağrı kesici Morfini bulmakta zorlanılıyordu. Doktorlar yaşama olasılığı olan ve ameliyatla iyileşeceğine karar verilen askerlere ağrı kesici veriyorlardı. Duygusal karar vermemek için hastaların yüzüne bakmıyorlardı. 

SİVAS KONGRESİ

Dr. Tarık nöbetinde getirilen 16-17 yaşlarında ağır yaralı çocuk askere ağrı kesici yapmadan yaralıyı almalarını söyledi. Çocuk asker çok kısık ve acılı bir sesle “Baba, benim ben, Tahsin” diye seslenince yüzüne baktı ve oğlunu gördü. Sarıldı, ağladı ama ağrı kesici yapmadı, bir ağacın altına gönderdi, işler hafifleyince oğlunun yanına gitti ama oğlu ölmüştü. “Affet oğlum. O senin hakkın değildi” dedi. Hakkı olmadığı için oğluna ağrı kesici vermeyen Tıbbiyeli.

İstanbul 13 Kasım 1918 de İngilizler tarafından işgal edilir. İşgalciler Tıbbiye-i Şahane binasına el koyarlar. Tıbbiyeliler bu duruma sessiz kalmazlar ve 14 Mart 1919 sabahı okulun iki kulesi arasına Türk bayrağı asarlar. İngilizler eyleme katılan Tıbbiyelileri tutuklar. Oysa 14. Mart modern tıp eğitiminin başladığı gündür, her yıl kutlanırdı, 92. yıl kutlaması amacıyla yapılmıştı. Bu savunma İngilizler sineye çeker ve Tıbbiyelileri serbest bırakırlar. 

Sivas Kongresi hazırlıkları sürecinde Mustafa Kemal Sivas’a üç öğrenci katılımı ister. Askeri Tıbbıyeliler 3 delege göndermek ister. Hikmet (Boran) ve Yusuf (Balkan) delege seçilir. Aralarında yol parası olarak ancak 9.5 lira toplayabilirler, bir kişinin yol parasıdır ve Tıbbiyeli Hikmet gönderilir. 

ATATÜRK’ÜN ARADIĞI GENÇLİK

M. Müfit Kansu’nun notlarına göre, mandacılık konusu görüşülürken Hikmet ayağa kalkar ve Mustafa Kemal’e şöyle der “..Delegesi bulunduğum Tıbbiyeliler beni buraya bağımsızlık davamızı başarma yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsunlar, şiddetle reddeder ve karşı çıkarım. Manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddederim. Mustafa Kemal’i vatan kurtaran değil, vatan batıran olarak adlandırır ve lanetleriz.” Mustafa Kemal bu sözler üzerine: “Evlat sakin ol. Gençlerle gurur duyuyor ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir, değişmez: Ya bağımsızlık ya ölüm.”

BASKILAR YILDIRAMAZ

Tıbbiyeli Hikmet tifüs aşısının ilk deneklerindendir. Bu topraklarda Sabuncuoğlu Şerafettin, tifüs aşısını bulan Dr. Reşat Rıza Kor, Hulusi Behçet ve Refik Saydam ve diğer büyüklerimize yakışır çalışma, hizmet ve uygulamayı yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. Tıbbiyeli, geçmişinden kopamaz, cehalete, gericiliğe, ezilmişliğe, yoksulluğa, her türlü baskıya karşı durmuş, savaşmış ve savaşacaktır.

 İnsanca yaşamak, çocuklarına gelecek kurmak, çalışma koşullarının iyileştirilmesini, emeğinin karşılığını ve en önemlisi de görevi başında iken can güvenliği istemek suç mu? Daha iyi koşullarda sağlık hizmeti sunmak, bilimsel çalışma ortamı ve koşulları aramak insan olarak hakkımız. Yaklaşık 55 yıllık Tıbbiyeli sürecimde çok muktedirler gördük. Biz buradayız ve burada olacağız. 

PROF. DR. OSMAN İNCİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları