Olaylar Ve Görüşler

Boyun eğmeyenler - Işıl NEBİOĞLU

31 Mayıs 2022 Salı

Dokuz yıl önce bugün hayatlarımızın en müthiş randevusuna katılıyoruz. Üç gündür bir parkı ve ağaçları korumak için nöbet tutanlar saldırıya uğruyor. Hani o parkta büyüyen meşhur ilk üç gün. Buna tepki vermek ve dayanışmak için şehirlerde sokakları dolduruyoruz. Dördüncü gün, taşan bardağın büyüklüğünü, taşıranlarla beraber şaşkınlıkla karşılayacağız. Ama onlardan farklı olarak, gururla... Henüz mide ilacından solüsyon yapmayı bilmiyoruz. Baretimiz, deniz gözlüğümüz, maskemiz yok. Bazılarımızın tek güvenliği çantasındaki limon. Biber gazına iyi geldiğini biliyoruz artık.

O HALK...

Neydi o bardağı dolduranlar? Neydi bir halka yeter dedirtenler? Kimdi o halk?  On bir yıllık bir iktidara ve ortaklarına, insanın en ilkel ve masum yerinden, doğa ile ilişkisinden patlayan tepkisi, birikim sonucu olmalıydı. Tehlikenin en başından beri farkında olanlar, zamanla uyananlar, bu kadarı da fazla diyenler, sürekli azarlanmaktan usananlar, yağmadan talandan canı yananlar, cumhuriyet kazanımlarını kaybettikçe kavrayanlar, demokrasi treninin hayali vagonlarının uçuruma itildiğini anlayanlar, üniversitelerinde polisle tanışanlar, Silivri mahkemelerinden ve nöbet çadırlarından yurt sevgisini ve adalet arayışını, Tekel işçilerinden ekmek kavgasını izleyenler, kırk yıldır gariban evlerinde bayrak astıran terörün davul zurnayla karşılanmasını hazmedemeyenler, emperyalist işgallerle komşularımızda akan kanı görenler, Türkan Saylan’ın penceresinden, Hrant’ın tedirginliğine, kumpas davalardan Reyhanlı’ya cehennemi yaşayanlar, “iki ayyaşın” çocukları. Halk! Hani o ikonik yazıyla “Korkma la, biziz halk” diyenler. 

Cumhuriyet tarihinde devrimci kuşaklar yaşadı. Sonuncusunun üzerinden geçen o meşhur silindir, en az yirmi yıl gösterdi etkisini. Kitlesellik düşü nostaljide kaldı anı diye. O silindirin geçtiği yerden bir karanlık doğdu. Ve o karanlığa karşı yeniden kitlesellik... Çünkü bu toprakların geleneğidir boyun eğmemek. 

‘BİZİM HAZİRANIMIZ’

AKM’den sallanan “Boyun Eğme” çağrısı, kim olduğunu hatırlatıyordu iç içe içi geçmiş kuşaklara. Şairler haklı çıkıyordu onlarca yıl sonra. Nâzım’ın hür ve kardeşçe ormanı, Attilâ İlhan’ın dip dalgası gerçek oluyordu. Turgut Uyar geçmişten ilan ediyordu; 

“Ve bizim bir Haziranımız / Bir yıl kadar yetecektir dünyaya / Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış”

Gezi barışçıydı, ama devrimciydi. Solcuydu, eşitlikçiydi çünkü. Kendiliğinden ama köklüydü. Türk aydınlanmasının bir kesitiydi. Ölümü yüceltecek değiliz. Fakat ölümü göze alan cesareti yüce bir yere koyacağız tarihimizde. İlk kaybını veren barışçı bir halk hareketinin, o gün evlere çekilmeyip  aksine büyüyüşüne dikkatli bakmak gerekir. Bakamadılar, anlamadılar. Kendinde olmayanı anlamak için empati bile yetmez bazen. Empatiye bile başvurmadılar zaten. Her şeyle suçlandı Gezi. Yıllardır yargılanıyor. Milyonların davadan sonra duyduğu  isimler üzerinden müebbetlik bile oldu. Oysa kimseden emir almadık, özgür ruhumuzdan, onurumuzdan, yurt sevgimizden başka. Yargılananlardan büyük, bir halkın kardeşçe saf tutuşuydu. Bursa Nutku’nun, Gençliğe Hitabe’nin, devrimci kuşaklardan sonra yeniden güncelleşmesiydi Gezi. Dayanışmaktı, akıldı, cesaretti, gülmekti, ağlamaktı. Halk olmaktı.

OMUZLARDA YÜKSELDİ

Ne çokmuşuz. Ne güzelmiş çok olmak. Dünyaya ülkemizin en güzel yüzünü göstermek. Aydınlık, özgür, dimdik, sazlı sözlü. Sonraki kuşaklara mirastır direnişimiz. Büyüklüğünü tarih gösterecek. Hâlâ içindeyiz ya da o içimizde. Filmleri çekilmedi, romanları yazılmadı, sosyolojisi tahlil edilmedi henüz.

Cumhuriyet ve Silivri mitinglerinin, Tekel direnişinin omuzlarında yükseldi Gezi. Her yaştan gencin tertemiz ellerinde... Anlı şanlı bir yazdı. Yargılanamaz, unutulamaz. Savunacağız. 

Direnenlere, kayıplarımıza, bizi yetiştirenlere, aydınlık geleneğimize saygıyla...

IŞIL NEBİOĞLU

UYGULAYICI YAPIMCI / SİNEMACI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları