Olaylar Ve Görüşler

Bir ‘mucize’nin sonu! - Muhammed NUREDDİN

01 Ocak 2022 Cumartesi

Pek çok insan Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizin nedenlerini merak ediyor. İç faktörlerden mi, yoksa dış baskılardan mı kaynaklanıyor? Türkiye’den uzakta olmak, belki de Türkiye’de olup bitenleri daha net okumamızı sağlayabilir. 

AKP 2002 yılında Türkiye’de iktidara geldiğinde Batı ve İslam dünyası tarafından olumlu karşılandı. Batı, 11 Eylül 2001 terör eylemleri ve ardından Afganistan işgali sonrasında, Batı’yı, İslama düşman olmakla suçlayanlara karşı, savunmak istediği “ılımlı” bir model istiyordu. Arap dünyası ise uzun yıllar denediği çeşitli modernleşme projelerinin başarısız olmasının ardından, İslamı daha demokratik hale getirecek bir model bulmaya hevesliydi. 

‘SIRF SORUN’

AKP, ilk yıllarında özgürlükleri, demokrasiyi teşvik etmeye, sorunları çözmeye, Kopenhag kriterlerine uymaya söz verdi. 2005 yılında, Avrupa Birliği’yle üyelik müzakerelerine başladı. Aynı zamanda, dönemin başdanışmanı Ahmet Davutoğlu’nun girişimiyle Suriye, Ermenistan, Yunanistan ve Arap dünyasıyla “komşularla sıfır sorun” sloganı gündeme geldi.  

Bütün bunlar Türkiye’yle dış dünya arasındaki ticaretin güçlenmesine ve sözde “Türk mucizesi”nin ortaya çıkmasına neden oldu. Ancak sözde Arap Baharı’nın patlaması, Türkiye’nin tüm kazanımlarına sırt çevirmesine yol açtı. “Sıfır sorun” politikası, “sırf sorun” politikasına dönüştü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Yeni Osmanlıcılık” politikasını yükseltti bu kez. Suriye’yi Türkiye’nin “iç meselesi” olarak gördü, Şam’daki rejime karşı silahlı muhalefetin yanında yer aldı. 

Erdoğan, Emevi Camisi’nde namaz kılacağına söz verip Müslüman Kardeşler gruplarını her yerde, özellikle de Mısır’da destekledi. Ermenistan’la anlaşma bozuldu. 15 Temmuz 2016’da FETÖ’nün darbe girişiminin ardından, Türkiye ve Körfez ülkeleri arasındaki gerilim zirveye ulaştı. Türkiye, Libya’da iç çatışmaya taraf oldu. Yeni Osmanlıcılık politikasında yeni ve tehlikeli bir aşamaya geçti.  

MUHALEFET DEVRE DIŞI

“Sıfır sorun” politikalarının etkisi nasıl ekonomiye olumlu yansıdı ise “sırf sorun” politikaları da ilişkileri her açıdan bozdu. Türkiye’nin son dönemde yaşadığı ekonomik sorunlarda bunun da etkisi var. İç siyasetteki gerilim de ekonomik krizi tetikliyor. Parlamenter sistem, Türkiye’nin yapısına ve birikimine çok daha uygundu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilince, özellikle Meclis’in siyasi denklemdeki rolü azaldı. Muhalefet, siyasi karar alma sürecinin tamamen dışında kaldı. Tek adam, tek parti rejimi öne çıktı. AKP dışında kalan tüm çevrelerde huzursuzluk arttı. Bunlara, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bilimsel gerçekleri dikkate almadan, Türkiye’ye istediği ekonomik sistemi de dayatabileceğine olan inancı eşlik etti.   

YENİ FORMÜL ŞART

Kamuoyu yoklamaları, AKP’nin oylarında büyük düşüşe işaret ediyor. İttifak ortağı MHP’yi de yüzde 10’un altında gösteriyor. Erdoğan’ın Beştepe’deki sarayında daha uzun süre oturması için, “mucize”ye ihtiyacı var. Tek adam rejimi, ülkenin içinde ve dışında yalnızlık getiriyor. Bu da ekonomik ve siyasi açıdan çöküşü kaçınılmaz kılıyor.  

Türk muhalefetinin tarihsel görevi, Erdoğan’ı yenebilecek ortak bir aday üzerinde anlaşarak AKP’nin ve liderinin baskılarına karşı koymak olmalı. Türkiye içinde özgürlükleri, demokrasiyi, yargının bağımsızlığını, Türkiye dışında ise iyi komşuluk ilişkilerini güvenceye alan, Yeni Osmanlıcılıktan uzak duran yeni bir formül şart. Aksi halde muhalefet, Türkiye’nin geleceğine, yakın ve uzak komşularına karşı büyük günah işlemiş olacak. 

MUHAMMED NUREDDİN

LÜBNANLI AKADEMİSYEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları