Olaylar Ve Görüşler

Betonlaşma politikası - Av. Murat Fatih Ülkü

18 Aralık 2024 Çarşamba

Soğuk Savaş’ın bitmesi, sosyalist blokun çökmesi ile birlikte, kapitalizmin farklı bir evresi olan küreselleşmenin hız kazandığını biliyoruz. Çok boyutlu irdelenmesi gereken bu evrede; gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada, birey konfora yönelik bir yaşam biçimine sıkıştırılıp müşteriye çevrilirken sorgulayan yaklaşımdan uzaklaştırılmak istendi, ne yazık ki epey de başarılı olundu.   

Küreselleşme, -kapitalizmin doğası gereği- kalkınmanın işlevsel boyutunu ve bölüşümü tamamen göz ardı ederek; üretimin yanına çok irileşen finans sektörünü koyarak, toplumların gözünde sihirli/sahte bir büyüme kavramı ile çok ciddi bir alalama süreci yarattı. Özellikle 2008 krizinde, toplam üretilen değerle finans sektörünün oluşturduğu yapay değer arasındaki farkın korkutucu boyutlara ulaştığı iyice görünür hale gelince yaşanan tedirginlik sonrası da çözüm konusunda bağımlılık yaratan aynı yöntem denenmeye devam ediliyor.

AKP’NİN YIKIM GETİREN PROJELERİ

Ülkemize yansımaları 1980 darbesi ile başlayan, gittikçe yoğunlaşarak günümüzde de devam eden bu sürece büyük istekle eklemlenen siyasal İslamcı gelenek; kamucu politikalar, işlevsel ve planlı kalkınma, sosyal adalet, hakça bölüşüm gibi tüm kavramları dışarıda bırakan, ülkemizi kontrolsüz, vahşi bir piyasa ekonomisi ve kapitalizmin dayatıldığı bir yaklaşıma teslim etti. 

Üretimden uzak, finans oyunları ve siyasal İslam geleneğinin en iyi anladığı betonlaşma yaklaşımıyla, sisli ve yapay büyüme görüntüsünün arkasına saklanarak ekonomide mucize yaratıldığı iddia edilirken aslında bugün yaşanan yıkım derecesindeki ekonomik krizin yolunun taşları döşenmiştir.

SAHTE BÜYÜME RAKAMLARI

Bugün dillere pelesenk olan “AKP’nin özellikle ilk on yılında özgürlükçü bir yaklaşımı vardı, ekonomi iyi yönetiliyordu” biçimindeki dayanaksız ve ezbere söylemi ortadan kaldırmak gerek. O dönemde de sisli ve sahte büyüme rakamlarının arkasında; altyapı yatırımı, proje gibi süslü söylemler ile kamuoyu ikna edilmeye çalışılırken AKP’nin betonlaşma politikasının yansımaları yaşanıyordu. Kamu eliyle yapılması gereken gerekliliği de tartışmalı projeler, “kamu özel işbirliği” adı altında yandaş sermayeye yaptırılarak toplumun sırtına ağır bir borç yükü bindiriliyor; inşaat sektörünün kısa vadede getirdiği hareketlilikten yararlanarak, bir süre sonra patlayacak balonu izlememiz isteniyordu. 

İşte yaklaşık beş yıldır konuşulan Çeşme projesi tam da böyle bir projeydi. Yüz binlerce dönüm alanı kapsayacak, içinde her türlü koruma alanını barındıran bir bölge, yine tatlı ve süslü kapitalist söylemler ile yapılaşmaya açılmak isteniyor. Su fakiri bir bölgede golf sahaları yapmak gibi akla ziyan bölümler içeren, on binlerce yılda oluşmuş bir ekosistemi yok edebilecek, “turizm bölgesi ilanı” olarak adı konan Çeşme projesi, AKP’nin ve küreselleşmenin bu yazıda açıklamaya çalıştığımız özelliklerini bire bir taşımaktaydı.

Projenin sakıncalarını ortaya koyan bilirkişi raporu sonrası, yargı sürecinde Danıştay, Çeşme projesine ilişkin işlemi iptal etti. Ama deneyimliyiz, projenin biraz makyajlanarak yine gündeme gelme olasılığı var. Peki biz ne yapacağız?

İzmir kent merkezi, yoğun ve çarpık yapılaşmanın yıkıcı etkilerinden kurtulamadı, Çeşme’nin büyük kısmında, Karaburun Yarımadası’nın bir bölümünde de yıkıcı etkiler epey yol aldı, şimdi sıra Urla ve Çeşme’nin güney kıyılarına geldi. Kapitalizmin gelişme diye yutturmak istediği zenginlik, tüketim, büyüme sarmalına feda mı edeceğiz yarımadayı, yoksa tarihine, kültürüne, coğrafyasına, doğal dengeye uygun biçimde koruyacak mıyız?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları