Olaylar Ve Görüşler

Barış, ama nasıl - Recep NAS

12 Mart 2022 Cumartesi

Savaş silahlanmayı, silahlanma da savaşı doğurur. Silah üretimi durmaz. Kazanacak olan da bellidir, silah üreticileri. Savaş, savaşa gidenin değil, gönderenin çıkarınadır. Varsıllar daha varsıl, yoksullar daha yoksul olurlar. Yoksulların içinde en çok acıyı çocuklar ve kadınlar çekerler. Savaşlarda ölen çocuklar... Ellerine zor kaldırdıkları silahlar verilip savaştırılan çocuklar... 

ÜRKÜTEN VERİLER

Savaş var. Demek ki daha çok silah üretilecek. Silahlanmaya daha çok pay ayrılacak. Yoksulluğun yok edilmesi için harcanması gereken para, çocukların beslenmesi, sağlığı, eğitimi için kullanılması gereken para, silaha gidecek yine. Birleşmiş Milletler raporuna göre, 2020’de 768 milyon insan açlık çekti, 3 milyar insan yeterli besine ulaşamadı. Beş yaşından küçük 16 milyon çocuk aç, öldü ölecek. Durum böyleyken, Uluslararası Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne göre, 2020’de dünyada silah harcamaları 2 trilyon dolara ulaştı. Dünya ekonomisi yüzde 4.4 küçülürken, silah satışları yüzde 2.6 arttı. 

Elbette barış... Ama barışçı olmak, teslimiyetçi olmak değil. Barışçı olmak, barış istersen hazır ol savaşa demek de değil. Güçlülerin oluşturduğu savaşsızlık durumu barış değil, ateşkestir sadece, o da geçicidir. Barışçıyım diyen, savaşı yaratan koşulları ortadan kaldırmak için savaşım verir. Bunun da önkoşulu Atatürk’ün sözleriyle, “Bizi yok etmek isteyen emperyalizme, bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı olmaktır”. Savaşsız, özgür bir dünya yaratmak için sömürüye, eşitsizliğe karşı savaşım vermektir. 

İNSANIN DÖNÜŞÜMÜ

Dünyanın her yerinde, savaş nedir bilmeden yaşayan ilksel (ilkel değil) topluluklara rastlanmıştır. Onlarda bireysel mülkiyet yok, toplumsal mülkiyet var. Sömürü yok, dolayısıyla bir elde birikmiş servet yok. Demek ki savaş hep vardı, hep de olacak demek aldatmacadır. Bilimsel değil. Eskimolar, Avrupalılarla ilk karşılaştıklarında, onların birbirlerini öldürmelerine, birbirlerinin topraklarını çalmalarına anlam verememişlerdir. İnsan doğuştan bireyci, çatışmacı değildir. Özel mülkiyete dayalı bir toplum çatışmacı bireyler üretir. Savaş da “sahip olma dürtüsüyle” başlamıştır. 

KÜLTÜR VE EĞİTİM

Saldırganlık, savaşkanlık, barışçıllık, insancıllık hep ekonomik, toplumsal, kültürel koşullarla ilintilidir. Kendilerine uygun koşullar oluştuğunda ortaya çıkarlar. Saldırganlık kapitalist toplumda kolayca etkinleşebilir. Barışçıllıksa hakça gelir dağılımının olduğu toplumlarda kök salar. Önemli olan barışçıl koşulları yaratmaktır. Kültür, güçlü biyolojik dürtünün bile üstesinden gelir. Barış, bir kültür işidir. Atatürk, sürekli barış için halkların durumunu iyileştirecek uluslararası önlemlerin alınmasını, dünyada insanların kıskançlıktan, açgözlülükten, kinden uzaklaşacak biçimde eğitilmelerini istemiştir. 

Atom bombasının Hiroşima’ya atılışını yaşayan çocuklardan biri olan Masataka Oseda yazdığı anısının sonunda şunu sormuştur: “Savaşı bitirmek için o korkunç atom bombası gerekli miydi?”

RECEP NAS
EMEKLİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları