Olaylar Ve Görüşler

Avrupa’nın stratejileri ve Türkiye - Taner BAYTOK

02 Mart 2022 Çarşamba

Türk- İngiliz rekabet, çok eskiye dayanır. Son 400 yıl, hep bu iki ülkenin çekişmesiyle geçmiştir. 20. yüzyıldaki iki dünya savaşı, doğu imparatorlukları olan Osmanlı İmparatorluğu’nu ve Avusturya- Macaristan Devleti’ni tarihten silmiş, iki savaşın galibi olmasına rağmen İngiltere’yi de 2. sınıf küçük devlet konumuna düşürmüştür. Buna karşın İngiltere, askeri gücü, müzakere yoluyla kazanılan başarılarla tamamlama kabiliyeti sayesinde, hep dünya siyasetinin önemli ülkelerinden biri olmuştur. 3. doğu devleti Çarlık Rusyası’nı ise komünizm ortadan kaldırmıştır.

NATO İLİŞKİLERİ

Mustafa Kemal Atatürk, otokrat bir din devletinden laik cumhuriyete geçişe önderlik etmiş, 20. yüzyılı şerefle yaşayan demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti, haritalarda şerefli, barışsever bir devlet olarak kendini bütün dünyaya kabul ettirmiştir. Türkiye, kuruluşundan itibaren barışsever, yönünü batıya çeviren politikalar izlemiştir. Eskiden savaştığı ülkelerle bile dostluklar kurmuştur. Arap devletlerinin 1. Dünya Savaşı’nda bize karşı kalleş, hain tutumlarının da etkisiyle olsa gerek, güneyindeki ve doğusundaki Müslüman devletlere yönelik politikalarında, 2000 yılına dek mesafeli olmuştur. 2. Dünya Savaşı’ndan ABD’yle birlikte galip devlet olarak çıkan SSCB’ye karşı ise daima temkinli davranmıştır. Boğazlarda üs, Doğu’da Kars ve Ardahan’ı isteyen SSCB karşısında ABD, Türkiye’nin yanında yer almıştır. Avrupalı bir ülke olmadığı gerekçesiyle Türkiye’nin NATO’da yeri olmadığını iddia eden İngiltere’ye karşı, Türkiye’nin Avrupa ülkesi olmasa da  Avrupa’nın savunması için çok önemli olduğunu savunmuştur. Sonuçta Türkiye, NATO’ya girmiştir. 1970’lere dek Türkiye, NATO’nun savunma stratejilerinin temel taşı olmuş, üzerine düşen sorumluluğu çekinmeden almıştır.

İLK SEÇİMDE KURTULMALI

NATO ve Varşova Paktı arasında yumuşama havasının ortaya çıktığı 1975 sonrası, ABD ve SSCB arasında, Stratejik Nükleer Silahların İndirimine Yönelik Anlaşmalar (SALT), Karşılıklı ve Dengeli Kuvvet İndirimleri (MBFR), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) gibi, yumuşamaya yönelik gelişmeler yaşanmıştır. Bunun üzerine İngiltere’nin ezeli siyaseti yeniden hortlamıştır. İngiltere, MBFR müzakerelerine Türkiye’nin tam yetkili üye olarak katılmasını engellemiş, AGİT konferansında Türkiye’nin konferans dışı bırakılmasını sağlamıştır. 

1980’ler dünyaya sözde barış ve dostluk getirirken Türkiye için hiç de hayırlı olmamıştır. Dışarıda farkına varmadığımız sinsi projelerle, ülkemiz mensup olduğu anlaşma ve anlaşma tasarıları dışına itilmiştir. Darbeye, başta ABD, yabancıların kirli elleri bulaşmıştır. İngiltere’yle birlikte hareket eden ABD, Kıbrıs’ta haksız taraf olan Yunanistan’ı desteklemiştir. Türkiye, Avrupa’nın savunmasında önemli bir ülke iken, yumuşama müzakerelerinde ve hareketlerinde ülkemizin rolü küçümsenmiş, ABD ve İngiltere’nin büyük çıkarlarının bulunduğu Ortadoğu’da, onların projelerinin bekçisi durumuna itilmiştir. ABD’nin bu projelerine büyük bir hevesle sarılan Turgut Özal’ın bu konulardaki affedilmez hataları, daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın takip ettiği yanlış politikalar, Türkiye’yi savaş ve kargaşanın hüküm sürdüğü Ortadoğu’nun içine çekmiştir. 

Türkiye’nin bu politikalardan uzaklaşması, eski güvenli ve saygın politikalarına yeniden dönebilmesi için, içte ve dışta acısını çektiği AKP iktidarından ilk seçimde kurtulması gerekir.

TANER BAYTOK

EMEKLi BÜYÜKELÇi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları