Olaylar Ve Görüşler

Avrupalıların sığınmacı tutumu - Umut KAFTANCIOĞLU

11 Mayıs 2022 Çarşamba

Ukrayna’nın Batı dünyasına yaklaşmasından son derece rahatsız olan Rusya, önce diplomatik yollarla bir çözüm aradı. Diplomasinin tıkandığı noktada ise Putin’in tabiriyle “özel askeri operasyon”un düğmesine basıldı.

Savaşın başladığı 24 Şubat‘tan bugüne kadar 10 milyondan fazla Ukraynalı evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bunların neredeyse 4 milyonu ülkeyi terk etti. Ülkenin toplam nüfusunun 41 milyon olduğu göz önünde bulundurulursa, rakamın ciddiyeti daha iyi anlaşılabilir. Birleşmiş Milletler Yüksek Komisyonu’na göre bu, 2. Dünya Savaşı’ndan beri Avrupa toprakları üzerindeki en büyük insan hareketi.

Ukrayna hükümeti savaşmaya niyetli ve kolay kolay pes etmeyecek. 18-60 yaş arası tüm erkekleri zorla askere alıyorlar. Kadınların ve çocukların ülke dışına çıkması ise serbest. Bu sebepten ötürü, Avrupalıların bu mültecilere son derece insani davranması daha anlaşılır bir hal alıyor. Bu durum 2015’teki mülteci kriziyle zıtlık gösteriyor. O dönemde var olan söylem, Afrika ve Ortadoğulu göçmenlerin kendi ülkelerinde savaş olmamasına rağmen refah düzeyi ve yaşam kalitesi yüzünden AB ülkelerine gelmeleriydi. Buna, gelenlerin ezici çoğunluğunun genç erkekler olması da eklenince, mülteciler Avrupa’da istenmeyen adam ilan edilmişlerdi.

Avrupa’da son günlerde yeni yeni söylemler türedi. Mültecilerin amaçlarından ziyade, ırk ve kimliklerinin önemini vurgulayan bu söylemlerin çarpıcı örneği, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Kiril Petkov’un 1 Mart 2022’de söylediği “Bunlar bizim alışık olduğumuz göçmenler değil... Bunlar Avrupalılar” sözü...

İşgal harekâtının başlamasından bir gün sonra Avrupalı devletlerin Polonya-Ukrayna sınırına yardım kampları açması, tüm Avrupalıların yardım toplamak için seferber olmaları, hatta Amerikalıların dahi bu kamplara lojistik destek sunmaları, göçmenlere karşı tutumdaki ırk etkisini gözler önüne seriyor. Bu tutumda politikacıların ve halkın, toplanan milyonlarca dolarlık bağışlara ve alınan iktisadi-politik kararlara bakılınca, aynı çizgide olduğu fark ediliyor.

Her şeyi ırka bağlamak tabii ki doğru olmaz. Gelenlerin büyük bölümünün kadınlar ve çocuklar olması da mültecilere olan bakışı etkiliyor. Avrupa kamuoyunda iyi eğitimli oldukları, topluma faydalı olacakları ve tehlike arz etmedikleri düşünülüyor.

Savaştan önce Polonya, yurtdışında çalışan yaklaşık 1 milyon Ukraynalıya ev sahipliği yapıyordu. Ukraynalılar için diğer başlıca ülkeler Romanya, Macaristan, Moldova ve Slovakya idi. Savaş devam ederken, insanların sınırlardaki geçici barınaklardan taşınmaları muhtemel görünüyor. 21 Mart itibarıyla, 225 binden fazla Ukraynalı mülteci Almanya’ya geldi.

BELİRSİZ BİR SÜRE...

Şu aralar Fransız Marine Le Pen gibi aşırı sağcı göçmen karşıtı milliyetçiler bile sıcakkanlı bir yaklaşım sergiliyor. Ancak tüm mültecilere eşit davranılmıyor. Ukrayna’da çalışan veya okuyan Afrika, Ortadoğu ve Asya kökenli insanlar, sınırları aşmaya çalışırken ayrımcılığa ve yabancı düşmanlığına maruz kaldı ve Uluslararası Göç Örgütü’nün alarm vermesine neden oldu.

Bu sıcakkanlılığın daha ne kadar süreceği belirsiz. Ülkelerini terk eden milyonlarca insan, şu anda gittikleri ülkelerin ekonomileri için ağır bir yük durumunda. Özellikle görece daha fakir olan Doğu Avrupa ülkelerinin bu yükü ses çıkarmadan ne kadar taşıyabilecekleri merak konusu. Zaman içinde bu insanları Batı Avrupa ve Kuzey Amerika devletlerinin devralacağı konuşuluyor. Belki de bu vaatler sayesinde Ukrayna’nın komşuları bu kadar sessiz, şimdilik...

Sol tarafta “Ukraynalı mülteciler için Almanya’ya yerleştirme programı oluşturulmasını destekliyor musunuz” sorusuna Almanların verdiği cevap görülüyor: Yüzde 62 destekliyor, yüzde 23 reddediyor ve yüzde 15 bilmiyor.

Sağ tarafta ise “Almanya’nın Ukraynalı mültecilere sığınma hakkı verme konusunda ahlaki bir sorumluluğu bulunuyor mu” sorusuna verilen cevaplar: Yüzde 55 evet, yüzde 31 hayır ve yüzde 14 bilmiyorum.

UMUT KAFTANCIOĞLU

ARAŞTIRMACI/GAZETECİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları