Olaylar Ve Görüşler

‘Anayasasızlaştırma’ tartışmaları - Kaan EROĞUZ

13 Aralık 2021 Pazartesi

Nazi Almanyası’nda Yahudi bir avukat olarak çalışan Ernst Fraenkel’in, avukatlık yaptığı dönemde kaleme aldığı “İkili Devlet (The Dual State)” isimli eseri, günümüzde tüm dünyada yükselişe geçen otoriter rejimleri tanımlama ve anlama noktasında sıkça başvurulan bir eser olma özelliği taşımaktadır. 2020 yılında Türkçeye de kazandırılan eserde Fraenkel, Almanya’da Nazi iktidarıyla birlikte kurulan faşist rejimin, “önlem devleti” ve “norm devleti” olarak adlandırdığı ikili yapısını açıklamaya çalışır.

Fraenkel, “önlem devleti” ile “hukuki güvencelerle sınırlanmamış kısıtsız keyfilik ve şiddetin egemen olduğu” bir sistemi anlatmaya çalışırken, “norm devleti” ile mevcut yasal düzenlemelere bağlı kalarak, mevzuatı yerine getiren, olağan yasaları uygulayan devlet sistemini vurgulamak istemektedir. Fraenkel’e göre bu “ikili yapı” Nazi Almanyası’nda iç içe geçmiş ve Almanya’da yükselen faşist rejimin temel dinamiğini oluşturmuştur. Önlem devletinin norm devletinin üstünde konumlanması diğer bir ifadeyle norm devletinin yalnızca önlem devletinin boşlukta bıraktığı alanlarda uygulanması, kurulan faşist rejimin hukuk dışı, keyfi mekanizmasının baskın konumda olduğunu anlamamızı sağlar.

ÖNLEM DEVLETİ

Geçen günlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, içinde uyuşturucu içildiği iddia edilen metruk binalarla ilgili söylediği, “Metruk binalarda uyuşturucu kullanılıyor. Muhtarlar diyor ki ‘Mahkeme kararı var yıkamıyoruz.’ Ya arkadaş sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin. Kim yıktı, biz nereden bilelim ya!" sözleri, bir yandan keyfiliği ve şiddeti barındırmasıyla “önlem devleti”nin, diğer taraftan arkadan “mahkeme kararı” yollamasıyla “norm devleti”nin bir aradalığını diğer bir ifadeyle, Türkiye’de kurumsallaşan “ikili devlet” yapısını görmemizi sağlayan güncel bir örnek olarak karşımıza çıkmıştır.

Parti-devlet ayrımının muğlaklaştığı, parti programının ve liderin açıklamalarının anayasal normların muadili haline getirildiği bu yapıda, önlem devletini norm devletine üstün kılan faktörlerin başında “anayasasızlaştırma” gelmektedir. Tekin’in ifade ettiği gibi anayasasızlaştırma, tek başına anayasanın bütünüyle ortadan kaldırılması veya anayasaya aykırı birtakım politikaların uygulanmasını değil, “anayasanın siyasal iktidarı sınırlandırma kapasitesinin bizzat anayasayla kurulmuş organlar tarafından aşındırılması ve nihayet ortadan kaldırılmasını” ifade eder.

AKP’nin yirmi yıla yaklaşan iktidar döneminde anayasa tartışmasını gündeme getirdiği her tarihsel uğrak, Türkiye’nin “anayasasızlaştırma” sürecini hızlandıran sonuçlar doğurmuştur. 2010 yılında Fethullahçı çete ile birlikte “ölüleri mezardan kaldırarak” yürürlüğe soktukları anayasa değişikliği, Türkiye’yi, özel yetkili mahkemelerin ve torba yasa gibi olağanüstü yasa yapma biçimlerinin olağanlaştığı, yüksek mahkemelerin artan üye sayılarıyla klientalist ilişkilerin yargı içerisinde hızlandığı bir sürecin içerisine sokmuştur. 

SON ÇIRPINIŞLAR

Cumhuriyet kurumlarının tasfiyesi bu sayede sağlanmış ve bu süreç, 2017 yılında Türkiye’de saray rejiminin kurulmasıyla nihayete erdirilmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere AKP kurmayları tarafından zaman zaman dillendirilen anayasa değişikliği tartışmaları, gün geçtikçe güç kaybeden iktidarın, iktidar olabilme şartı olan “yüzde 50+1” barajını aşağıya indirmek, seçim barajını düşürerek Cumhur İttifakı’nın meclis çoğunluğunu gerçekleştirmek, böylelikle otoriter yönetimini devam ettirebilme amacının, dolayısıyla “anayasasızlaştırma sürecinde” yeni bir basamağa tırmanma isteğinin yansıması olarak anlaşılmalıdır.

KAAN EROĞUZ


1-) Ernst Frankel, İkili Devlet, İstanbul, İletişim, 2021

2-) ilgili haber için bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/amp/siyaset/suleyman-soylu-insallah-cumhurbaskanimiz-kizmaz-diyerek-anlatti-1879856 

3-) Serdar Tekin, İkili Devlet ve Türkiye'de Siyasal Rejimin Dönüşümü, Turkey Beyond Borders, 27.09.2020



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları