Birkaç soru

19 Ekim 2024 Cumartesi

Şimdi karşı karşıya olduğumuz sorun:

- Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı’nda ilanihaye kalmasını temin etmek mi?

- Klasik ifadeyle “Kürt sorunu”nu çözmek mi?

Açık konuşmak gerekirse TBMM’nin yeni yasama yılına başladığı gün Genel Kurul salonunda DEM Partililerle el sıkışıp “kardeşlik” ve “samimiyet” kavramlarına sığınan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de Erdoğan’ın da temel sorunu birinci olandır. 

DEM Parti’ye yönelik gülücüklerin de muhabbet ve kardeşlik sözlerinin de gerisinde yatan basit gerçek budur.

Kadere bakın ki DEM Parti ile medeni ilişkiler içinde olan öteki partileri her fırsatta “DEM’lenmek”le suçlayan MHP lideri Devlet Bahçeli, şimdi “DEM’lenme”nin baş aktörü oldu.

Eee... Eskiler, “Büyük lokma ye ama büyük laf söyleme” diye boşuna dememişler.

Neyse... Biz gelelim öteki konulara:

Bahçeli, Tayyip Erdoğan’ın isteği üzerine başlattığı bu “muhabbet” sürecinin hemen ardından, bildiğimiz üslubunu kuşanarak DEM’in adını anmadan “teslim” şartlarını da ilan etti:

Öcalan hemen PKK’yi feshetsin ve silahlarını da Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri’ne teslim etsin!”

İyi de -bildiğimize göre- Öcalan uzunca süredir “tecrit”te yani kimseyle temas imkânından yoksun bir yerde tutuluyor. Böyle bir insan nereden ve nasıl olaylardan haberdar olup da Bahçeli’ye yanıt verecek?

Kaldı ki PKK’yi yıllardır Kandil’den yönetenler acaba “Öcalan istedi” diye kırk yıllık terör örgütünü fesheder mi, silahlarını hemencecik teslime razı olur mu?

Sonra, bu duruma Kandil ne der?

Dahası... Kendisini Kürt sayan insanlarımızın kulak verdiği üçüncü adres de Edirne Cezaevi’nde hukuksuz bir biçimde yıllardır alıkonan Selahattin Demirtaş. O ne diyor biliyor muyuz?

Bu konuda konuşan başkaları da var:

2013-2015 tarihli “çözüm süreci”nde rol üstlenmiş isimlerden Orhan Miroğlu, bu konuları ele almak için “siyasi iklimin olgunlaşması gerektiğini” vurguluyor. Yine o dönemde aktif görev yapanlardan şimdi AKP genel başkanvekili olan Efkan Ala, “Çok farklı alanda yapısal reforma ihtiyaç duyuluyor” diyor. 

Bunları ancak anayasa değişikliğiyle yapmak mümkün olur. O da gerçekten demokratik bir anayasayla ile düşünülebilir.

Peki ama 6-7 aydır sadece namını duyduğumuz ama hâlâ tek bir maddesi hakkında bile tek bir kelime bilmediğimiz bir metne ve bugünkü iktidar erbabının sözüne bakarak kim inanır?

Sık tekrarlanan haklı bir itirazı ben de tekrarlayarak sorayım:

Bugünkü anayasanın açık hükümlerini pervasızca ayaklar altına alan ve temel insan haklarını ve özgürlükleri yok sayan bir iktidarın ülkeye gerçekten özgürlük getireceğini iddia etmek için insanın aklını peynir ekmekle yemiş olması gerekmez mi?

Bir an için, öteki muhalefet partilerinin bu ne idüğü belirsiz anayasa değişikliğine “Evet” demeye ikna edildiklerini düşünelim. Sonunda sadece Erdoğan’ı ilanihaye cumhurbaşkanı yapmayı amaçlayan bir anayasa projesine destek vermesi için DEM Partili milletvekillerinin akıl ve izanlarını topluca yitirmiş olmaları icap etmez mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Birkaç soru 19 Ekim 2024
Oyunun iç yüzü… 12 Ekim 2024
İyi de sorumlu kim? 5 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları