Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Özerklik ve Egemenlik Krizi

12 Şubat 2013 Salı

Herkes gider Mersine, biz gideriz tersineözdeyişinin boş olmadığını, son İspanya röportajlarımda bir kez daha anladım. \n

\n

Sağnak takipçilerinin bildiği üzere, Türkiyeden olduğu gibi yurtdışından da zaman zaman gazetecilik yapıyorum. Yurtdışından yazdığım dönemlerde bana en çok acı veren, beni en çok çileden çıkaran konu; Türkiye ve Batı arasında hiç kapanmayan ve asla değişmeyen bir entelektüel zaman boşluğu/ zaman aralığıoluyor… \n

\n

Batının siyasi-entelektüel çerçevesini oluşturan ve Türkiyenin esinlendiği fikir düzlemleri, ülkemize hep kağnı hızıyla, büyük gecikmeler, zaman boşluklarıyla ulaşıyor. \n

\n

O süre zarfında şartlar değişiyor, dış dünyada yeni dinamikler ışığında geçmişten dersler çıkarılıp farklı arayışlara başvuruluyor ve bakıyorsunuz evren başka yere doğru gidiyor….\n

\n

Ancak biz o hiç telafi edilmeyen zaman boşluğu içinde, yeni keşfedilen dünün fikirlerini, neredeyse tekerleği keşfetme coşkusuyla ortaya atıyor ve mangalda kül bırakmıyoruz.\n

\n

Halihazırda yapılan özerklik tartışmalarındada olan bu.\n

\n

İspanyanın özerklik modelindenTürkiyede bahseden ilk gazeteci hasbelkader ben olmuştum. \n

\n

Bunun nedeni, İspanyanın demokrasiye geçiş döneminin tetiklendiği dönemde orada bulunmuş olmamdı. İspanya Bir Kanlı Gülisimli kitabımda anlattığım gibi, ardından uzun uzun Bask modelidizileri yapmış, demokrasiye geçiş başbakanlarından Adolfo Suarez başta olmak üzere, özerklikleri hayata geçiren aktörlerle doğrudan modeli konuşmuştum... \n

\n

Özerkliklerin İspanyanın demokratikleşme süreci içindeki yerini Madridden böyle ayrıntılarıyla yazdığım yıllarda, Türkiyede Kürt dili ve Kürt realitesi tanınmıyordu. \n

\n

Özerklik modeli bir yana,kültürel haklarıkonuşmak, tartışmak dahi zül sayılıyordu. \n

\n

Demokratikleşme kapsamında bu sert tabuları yıkmaktan yana hep taraf oldum. \n

\n

‘Özerklik yerine milliyetçilikler devleti’\n

\n

Ancak otuz yıl sonra bugün gelinen nokta bambaşka. \n

\n

Otuz yıl öncesinde AB üyeliği doğrultusundapupa yelken ilerleyen demokratikleşme sürecinde örnek aldığımız İspanya modelinde”, bugün ağır biregemenlik kriziyaşanıyor. \n

\n

Otuz yıl öncesinin demokratik özerklikler modeli”, öncelikle güçlü Avrupa şemsiyesi altında Brükselin çekim gücüne dayanıyordu. \n

\n

Avrupanın varlığının, İspanyanın yerel milliyetçiliklerinin panzehiri olacağı düşünülüyordu. \n

\n

Avrupa, demokrasinin ve İspanyanın bekasının garantisi sayılıyordu… \n

\n

İspanyada gerçekleştirdiğim son röportajlarda, Avrupa Birliğinin İspanyollar tarafından artık böyle geniş bir garanti şemsiyesi olarak algılanmadığını gördüm.\n

\n

Her şeyden önce Avrupanın kendi içinde bir egemenlik krizi baş göstermişti. \n

\n

Üyeler, Brüksele devretmiş oldukları egemenlik yetkilerinin bir kısmını tekrar ele geçirmek peşindeydiler. \n

\n

Brükselle ilişkileri tartışmaya açan Cameron göz önündeki en somut örnekti. \n

\n

Ancak Cameron buzdağının yalnız görünen yüzüydü. \n

\n

Madrid dahil, Avrupanın belli başlı başkentlerinin hemen tümünde ulus yetkilerini geri devralmakyönünde bir genel eğilim vardı. \n

\n

Avrupa sütunu yıkılınca\n

\n

Hal böyle olunca, Avrupanın, yerel milliyetçiliklerde yatıştırıcı/ farklılıkları geniş pota içinde eritici etkisi ortadan kalkmış oluyordu. \n

\n

Geçen yıllar içinde yerel milliyetçilikler buna karşın başını alıp gitmiş, özerk Katalonya bölgesi işi egemenlik bildirgesiilanına dek götürmüş, yeryüzünde 400 milyon insanın konuştuğu hâkim dil İspanyolca bu bölgede tehdit altına girmiş ve düşünür Fernando Savaterin bu gazetede yayımladığımız söyleşisinde dile getirdiği gibi milliyetçiliğin olmadığı bölgelere de milliyetçilikler bulaşmış”, İspanya devleti bir özerklikler devletiolmaktan çıkıp milliyetçilikler devletihalini almıştı. \n

\n

Derin ekonomik krizin boyutları özerklikler adına yapılan akıl almaz israflarla diz boyu yolsuzlukları ortaya çıkarmış, sistemin pahalıve ancak yüksek ekonomik konjonktüreuygun olduğu anlaşılmıştı. \n

\n

İspanyol devleti 17 özerk bölgenin açıklarını kapatmakta zorluk çekiyordu, buna karşın bölgeler ayrıcalıkları yitirmemek için sonuna dek bilek güreşi yapıyordu…\n

\n

Başka bir deyişle, Madrid ile özerk yönetimler arasında baş edilmesi güç bir egemenlik kriziyaşanıyordu. \n

\n

Madrid ve özerk yönetimler çerçevesinin bu şartlarda gözden geçirilmesi, hatta yeni bir anayasanın yapılması dahi konuşulmaya başlanmıştı. \n

\n

Savater gibi sol liberalbazı kesimler, bu bağlamda, bazı yetkilerin özerk yönetimlerdengeri alınarak”, tekrar merkeze bağlanmasının gerekliliğinden bahsediyordu… \n

\n

Diyeceğim o ki bugün özerk Kürdistana örnek gösterilen İspanya modeliartık bambaşka bir yerde. \n

\n

Köprülerin altından çok sular akmış!\n

\n

Kürtlere özerklik günümüzde İspanya örneği üzerinden konuşulacaksa, bu tartışmaya otuz yıl gerisinden değil, bugünden girmek gerekir. \n

\n

Sürecek.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Noel katliamı kâbusu 22 Aralık 2024
Emevi Camisi’nde namaz 15 Aralık 2024
‘Belle Époque’ bitti 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları