Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İtalya'da 'Eski Rejim'in Zaferi
ROMA - Eski rejim ya da siyaset jargonunda bilinen ismiyle “ancien regime”, İtalya’nın oldubitti yaratan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde umulmadık bir zafer kazandı. Buna kısaca “kurulu düzeninin zaferi” de diyebiliriz.
90’lık Napolitano’yu ikinci kez cumhurbaşkanlığına çıkaran süreç, iki büyük siyasi partinin -Merkez sol ile Berlusconi partisinin- şeffaflıktan uzak “el sıkışmasıyla” gerçekleşti.
Son 24 Şubat seçimlerinin ana konusu oysaki, bu iki partinin temsil ettikleri değerlerin tam da zıtlığı üzerine kurulmuştu.
Merkez sol “Demokrat Parti” (DP) seçmenlerinin, bu partiye oylarını vermelerinin başlıca nedeni İtalya’yı özellikle Berlusconi’nin elinden kurtarmaktı...
Kıl payı olsa da sandıkta Berlusconi sağına fark atan ve 1. sırada çıkan DP’ye, oyların yüzde 25’ini alan Grillo’nun “5 Yıldız Partisi” de eklemlenlendiğinde; büyük çoğunluğun bu ülkede “değişim” istediği ve siyasetin “resetlenmesini” talep ettiği görülüyordu…
Napolitano’nun köşkte 2. dönem kalmasıyla son bulan cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana “siyasetin resetlenmesi” bir yana, eski düzenin kale gibi korunduğu ve önümüzdeki yıllarda da korunacağı anlaşıldı.
Berlusconi ileride köşke \tçıkabilecek
Teamüle aykırı biçimde 2. kez köşke çıkan yaşlı cumhurbaşkanı her şeyden önce yerinde kalmakla kalmamış, cumhurbaşkanı sponsorluğunda kurulan yeni hükümetin önceki hükümetlerden farklı olmayacağı anlaşılmıştı…
Piyasa direktiflerini uygulamaktan başka bir şey yapmayan son Monti hükümeti ne idiyse, Berlusconi işbirliğiyle oluşturulan müstakbel Enrico Letta hükümeti de muhtemelen aynı şeyleri yapacaktı...
90’lık devlet başkanı fiziki nedenlerle kendisini -7 yıllık dönemi sona ermeden- “erken emekliye ayırırsa”, Berlusconi’nin nicedir düşlediği “köşke çıkmak” planı da üstelik gerçek olacaktı...
Seçmenin hayalini kurduğu “Berlusconi’den Çizme’yi kurtarmak!” planı böylece havaya uçmakla kalmıyor, ülke altın tepside yeniden Berlusconi’ye sunulmuş oluyordu!
İki ay önceki seçimlerin ve temsili demokrasinin bu durumda hiçbir anlamı kalmıyor, zirvedeki iktidar odakları peşinen kotarılan planları ne pahasına olursa olsun uyguluyordu.
“Eski rejim”in zaferi işte tam da bu; her türlü değişime karşı, safları sıklaştırmaktan geçiyordu. Nitekim Washington başta olmak üzere Berlin-Brüksel hattı, bu zaferi sınırsız coşkuyla karşılamıştı.
Machiavelli’nin ‘Prens’i \t\t500 yaşında
Machiavelli’nin “Prens” isimli eserinin bu yıl 500. yılını kutlayan İtalya için; statükonun zaferi bir yanıyla hiç şaşırtıcı değil.
Machiavelli’nin yapıtının 500. yaşgünü onuruna örneğin bu hafta sonundan itibaren Roma’da çok önemli bir sergi açılıyor. Serginin adı da: “Prens ve Zamanı: 1513-2013”.
Prens, diğer deyişle dün… 1513’te olduğu denli 2013’te de güncelliğini koruyor.
“Sonuca giden her yol mubahtır!” sözüyle bilinen dünün “Prens”inin yerini günümüzde Napolitano, Berlusconi gibi yeni prensler almış durumda.
İtalya beri yandan sadece “prens”lerden ibaret bir ülke değil.
Bu ülkenin bir çehresi de, “prens”e karşı ezelden beri götürdüğü kararlı bilek güreşi ile öne çıkıyor…
Vatikan karanlığı karşısında ışık saçan Rönesans hareketinden tutun… 20. yüzyılın faşizm karşıtı direnişine dek… “değişimci güçlerin” statüko karşısındaki mücadelesi de, bu topraklarda hep iz bırakan zaferler getirmiş.
Ancak “değişim savaşı” adına, bugün kimse iyimser olamıyor. Neden?
Bu bağlamda dün okuduğum hayli çarpıcı bir yazı “(Mücadelenin en belirleyici öğesi olan) ‘bilincin’ yitirilmesinden” yakınıyor ve ekliyordu:
“İster ‘bireyin bilinci’, ister gruba aidiyetin bilinci olsun -bir zamanlar ‘sınıf bilinci’ denen- o bilinç yitirildiğinde; ortaya bir vizyon çıkarabilmek, o vizyon etrafında örgütlenmek ve oradan siyasi eyleme geçmek mümkün olmuyor. (Bilinç yitirildiğinde) sorumluluk -neden bağlantısı kurulamıyor. (Değişim getiren) ‘mücadele’ yerine bu durumda ortaya sadece tehlikeli bir tahammülsüzlük ve öfke çıkıyor!” (La Stampa, 23 Nisan)
İtalya’ya, “statükoyla değişimin savaşının”, büyük sahnesi gözüyle bakarsak; bugün “değişim mücadelesi” adına karşımıza çıkan tek paradigma bu: Kabaran ve gitgide tehlikeli bir hal alan bir “öfke sendromu!”
Son genel seçimde seçmenin dörtte birinin oyunu alan Grillo’cular da, hafta sonu cumhurbaşkanlığı seçiminde Berlusconi ile el sıkıştığı için liderlik kadrosuna küsen merkez solun tabanı da bugün yalnız o “öfke damarı” tarafından yönlendiriliyor.
İçi vizyonla doldurulmayan “öfke”, -heyhat!-yüzyılların tecrübesine sahip “eski rejimin” üstesinden gelemiyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!
- Kazaya müdahale eden polislerden biri şehit oldu!
- Enes'in cezaevi konuşmaları ortaya çıktı
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'
- Bakan Tekin skandal sözlerine sahip çıktı