Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Ertuğrul’lar Hakkında’… Okurların Yazdıkları

14 Ocak 2014 Salı

Yıldıray Erdener; “Ertuğrul’lar hakkındaki yazılarınız” diye söze girerken eklemiş: “Yazdıklarınızı çok büyük bir zevkle okuduğumu, yorumlarınızın, geniş kültürünüzün içimi-beni aydınlattığını bilmenizi istedim…”
Görsel Efekt Gazeteciliği ve Özkök” (12 Ocak),“Ertuğrul Günay’ın Pişmanlığı” (4 Ocak) yazılarıma öyle çok ileti geldi ki… posta kutum dolup taştı.
Tüm okurlara maalesef tek tek yanıt veremeyeceğim için, buradan önce toplu halde teşekkür etmek istedim…
Özetle “Nerede o AB ile bir bayram gibi yaşanan müzakereleri başlatan 2004 yılındaki ‘çağdaş şahsiyet’ Erdoğan; nerede bugün herkesi aşağılayan Erdoğan” tarzı makalelerle günah çıkarmaya koyulan Ertuğrul Özkök için; “Ne 2004’te öyle ‘çağdaşlık abidesi’ bir Erdoğan vardı; ne öyle bir AB bayramı… 2004’te çocuk olan bugünün 20 yaşındaki gençleri, bu yazılanları sahi sanabilir. Tarih nasıl böyle çarpıtılabilir?” diye yazmıştım…
Balıkesir’den Dr. Yavuz Beşorak, “2004’te ben Almanya’da yaşıyordum ve Türkiye’de çizilen o resim o kadar yapaydı ki, aynen sizin yazdığınız gibi… O nedenle Özkök’ü okumam, çünkü ne zaman gerçek yazdığını anlamak zordur” diyor.

‘Hatırlatmaya devam edin’
“Aklınıza, kaleminize sağlık” diyen Lale Sönmez; “Ne kolay kayıyorlar!” diye ekliyor: “Lütfen insanlarımıza hatırlatmaya devam edin!”
Oktav Koçyiğit de “Kaleminize sağlık” demiş; “Birilerinin âlemi aptal yerine koyan bu adama konumunu hatırlatması gerekiyordu.
Kennan Attar; “Doğru tespitlerimize tercüman olduğunuz için teşekkürler. Bugün özetlediğiniz Özkök örneği aslında birçok yazarda mevcut olan bir durum…” saptamasını yapıyor.
Nuriye Ege; “Bütün yazılarınızı zevkle okuyup bilgi ediniyorum. Özkök ancak bu denli çarpıcı anlatılabilirdi” diyor.
Bayram Yücel; “Ne güzel yazmışsınız” diye başlıyor: “Keşke o yıllarda bu sözde aydınlarımız gerçekleri görebilselerdi. İnanıyorum ki çok daha sert bir muhalefet olacak ve belki bugünlere gelmeyecektik. AKP gibi din şerbeti bol bir iktidardan çağdaş bir Türkiye çıkacağını düşünmek bile büyük aptallıktı. Umarım… zamanında en sıkı yalakalıkları yapan bu insanlar işledikleri günahı artık görüyordur.”

‘Pişmanlık değil yüzsüzlük’
“Aptal yerine konmaya sinirlenen” okurların Özkök tepkilerini -yerim artık yetmediği için- burada kesip; “Ertuğrul’ların”… “Günay” olanı için yazanlara geçiyorum…
Onlar da aynı şekilde gene özellikle “aptal yerine konmaya” içerliyorlar…
Meclis Başkanı Çiçek’in bile anayasanın yargı bağımsızlığını içeren “138. maddesi”ni alenen mevta ilan ettiği bir ortamda, Ertuğrul Günay’ın “âlemi uyandıran / whistleblower” ayaklarında “Hukuk devletimiz ölmek üzere!” demeçleri vermesinin traji-komikliğine ve Özkök Ertuğrul gibi gazozuna ilaç atılan genç kız edasında “Ne ummuştuk, ne bulduk? Biz kandırıldık!” çıkışları yapmasının sakilliğine işaret eden yazım için, Yalçın Bilgin; “Pişmanlık değil bu, yüzsüzlük” diyor: “Bu bitmeyen, tükenmeyen ortaoyununda kendine göre başarılı(!) amaaa Dümbüllü onu kapıdan içeri sokmazdı sanırım! Aptal yerine konulmaya isyan eden bir okuyucunuz olarak sevgilerimle.”
Murat Özmen ümitsizlikle; “Yüzde 50’yi enayi sanan Ertuğrul Beyefendi, yazdıklarınızdan belki(!) bir şeyler almıştır” serzenişini yapıyor…
Erdal Dedeoğlu “Duygularıma tercüman oldunuz” diye başlıyor: “Bahsi geçen şahsiyetleri gördüğümde benim de avazım çıktığı kadar bağırasım geliyor!”
Sevil Cengiz; “Hislerime tercüman olduğunuzu görmek ne yalan söyleyeyim beni mutlu etti. İkiyüzlülük ve riyakârlığın sona ermesi dileğimle” diye tepkisini koyuyor.
Bünyamin Filik; “Belki izlememiş veya unutmuş olabilirsiniz” hatırlatmasını yapıyor:
“Sn. Günay’ın AKP’den aday gösterildiği günlerde, bir gazetecinin, geçmişinizle şu anki adaylığınız bir çelişki oluşturmuyor mu sorusuna verdiği cevap: ‘Ne yapsaydım? CHP’den 7 yıldan beri milletvekili olamadım!’ şeklindeydi.”

‘Şafakla akşam ezanını karıştırmak’
Dinçay Tüfenk ise “Erasmus’tan ödünç deyimle (Yunan’da suskunluk/sessizlik tanrısı) Harpocrates’i anımsamak’ deyimini de mi anımsamaz koca (eski) Kültür Bakanı?... Demek ki ‘whistleblower’ sözcüğü mekân değiştirince şafakla akşam ezanı saatini karıştıran horozlar olabiliyor!
Şafakla akşamı karıştıranların… sayısal çokluğu nedeniyle bizde gerçek bir “whistleblower” geleneğinin olmadığını, bu nedenle kavramın Türkçe karşılığının bulunmadığını belirten yazıya gelen tepkilerde bu sözcüğe getirilen Türkçe öneriler de var.
Güneş Şen; “Belki tam karşılığı değil ama ‘oyunbozan’ diyor. Adnan Alagül; “Ön-uyaran, erken uyaran, ilk uyaran”karşılıklarını önermiş.
Erkan Manavoğlu ise “Sis çanı olabilir mi?” demiş.
Niye olmasın?
Ne diyordu şair: “Uyumayacaksın / Memleketinin hali / Seni seslerle uyandıracak / Oturup yazacaksın / Çünkü sen artık o sen değilsin / Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin / Durmadan sesler alacak / Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın / Düzelmeden memleketin hali / Düzelmeden dünyanın hali / Gözüne uyku giremez ki... / Uyumayacaksın / Bir sis çanı gibi gecenin içinde / Ta gün ışıyıncaya kadar / Vakur metin sade / Çalacaksın.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları