İsrail’in 11 Eylül’ü: Bundan sonra ‘Tufan’!

10 Ekim 2023 Salı

Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin büyük bir toz bulutu ve bilinemezlikle çökmesinden sonra dünyadaki kriz noktalarının üçte ikisi Türkiye’nin etrafında derinleşiyor.

NATO-Rusya çatışmasına dönüşen Ukrayna-Rusya savaşının uzayacağı kesinleşmişken...

Azerbaycan’ın Ermenistan’la yaşadığı gerilim sonrasında bölge haritasında koridorlar oluşurken...

Türkiye’nin Suriye sınırında terör örgütleri çatışmasının arkasında hangi küresel güçlerin hangi hedefleri güttüğü sorgulanırken...

Etrafımızdaki bu gerilimlerin tümünün Türkiye’ye etkileri “görünenler-görünmeyenler” arasında gidip gelirken...

7 Ekim sabahı İsrail-Filistin hattında Hamas’ın “Aksa Tufanı” adını verdiği operasyon haberi ile sarsıldık.

Tufan deyince akla, “Benden sonra tufan” deyiminden Nuh Tufanı’na kadar her şey geliyor. İki gündür Ortadoğu’dan gelen haberler için “Bundan sonra Tufan” demek de uygun düşer!

***

Son birkaç yıldır İsrail kaynaklı haberler genellikle şu yöndeydi:

- İsrail’le Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri’nden sonra Bahreyn de ilişkileri geliştirdi...

- Suudi Arabistan usul usul İsrail’le normalleşmeye gidecek...

- İsrail, Arap ülkeleriyle turizm, bankacılık ve benzer alanlarda işbirliğini geliştirecek...

7 Ekim’den itibaren bütün bu haberler geride kaldı. Hamas’ın İsrail’e saldırı şekli, saldırıya hazırlığı, İsrail’in buna karşı koyamama ortamı iki yorumu öne çıkardı:

1- İsrail gafil avlandı. Dış istihbarat kurumu Mossad, iç istihbarat kurumu Şabak çuvalladı. Böylesine büyük bir saldırıyı önleyemedi, anında karşılık veremedi.

2- İsrail bu saldırıya yol verdi. Hamas’ın sivil hedefleri de vurmasına izin verip daha büyük bir operasyon başlatmanın zeminini hazırladı.

Ortadoğu’nun onlarca gerçeğinden ikisi şudur:

- Bütün olasılıklar sıralansa, en kötü olanı yaşanır.

- Gücü ne olursa olsun, kimsenin hesabı tam tutmaz.

Bunlar ışığında değerlendirmek gerekirse İsrail ordusundan iki üst düzey yetkililinin yaptığı, “Bu bizim 11 Eylül’ümüz” yorumuna geliyoruz.

11 Eylül 2001 saldırıları sonrası ABD, Afganistan ve Irak’ı işaret etmişti. Hemen Afganistan’a, ardından da Irak’a yönelmişti. Her iki ülke de kan gölüne dönmüştü. 11 Eylül saldırıları üzerindeki gölge ise bugün bile tam olarak ortadan kalkmadı. ABD, uğradığı büyük saldırıyı büyük bir fırsata çevirmişti. Bu fırsat Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adıyla şekillenmişti.

ABD’nin BOP planı daha sonra 2011’deki “Arap Baharı”nın ardından Kuzey Afrika liderlerinin art arda devrilmesiyle kısmen yaşamaya devam etti.

***

Türkiye, AKP iktidarına dek bölgemizdeki tüm çatışmalı ülkelere karşı şöyle bir pozisyona sahipti:

Bütün taraflarla görüşebilen tek bölge ülkesi!

İran-Irak savaşında da İsrail-Filistin çatışmalarında da hep böyle oldu. AKP ilk yıllarda, bu tür olaylarda ülke tutmak bir yana ülke içinde taraf tutmayı bile “siyaset” saydı.

Bunun acı sonuçlarını yaşadık...

Ukrayna-Rusya savaşında bu tutumunu değiştirdi. Erdoğan Montrö’ye gönderme yapıp “Biz tarafsız ve dengeli hareket edeceğiz” dedi. Bu Türkiye’nin geleneksel politikasına daha yakındı.

7 Ekim sonrası ilk açıklamalar da sağduyuya işaret ediyordu. Erdoğan dedi ki:

“Ateşe körükle gitmenin kimseye faydası yok. Sorun uluslararası hukukla çözülmeli...”

Bu yaklaşımı bozmamak gerekiyor.

Savaş bizim savaşımız değil...

Tarafların bir adım sonra neyi hedeflediği belli değil...

Ne yazık ki yıllar önce kaleme aldığımız BOP yazılarını yeniden gündeme getirmek gerekecek!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları