Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Atatürk’ü Anarken... (10.11.2013)

10 Kasım 2013 Pazar

TIME, 29 Ekim’de Atatürk’le ilgili geniş bir pencere açtı. Mustafa Kemal’in geçmişte iki kez dergiye kapak olduğu anımsatıldıktan sonra kendisi hakkında söylenmiş sözlerden 8 seçkiye yer verildi.
John Kennedy, Charles de Gaulle, Franklin Delano Roosevelt, Wesley Clark, Douglas MacArthur, Andrew Mango, Winston Churchill’in söyledikleri tek tümce ile şöyle özetlenebilir:
Dünya liderinin tarifi budur.
Atatürk’e ilişkin tanımlamalardan bazılarını paylaşalım:
20. yüzyılın en büyük tarihi başarılarına imza atmış bir lider.
Türkiye’nin tarihini Batı’ya taşımış bir kişi.
Avrupa’nın en değerli devlet adamı, Ankara’da yaşıyor.
Modern zamanların en büyük ulus yaratıcısı.
Halkını ayağa kaldırmasını bilmiş, özgüveni yüksek bir özgürlükçü.
Onun ölümü sadece ülkesi için kayıp değildi...

***

TIME’da bu satırların yer aldığı gün Anıtkabir’de de adım atacak yer yoktu.
29 Ekim’de Tandoğan’da olanlar meydanı şöyle anlattılar:
“Çok büyük, kararlı ve meydandan ayrılmak bilmeyen bir kalabalık vardı. Bunu televizyondan anlamak çok zor. Orada yaşamak gerekir. İnsanlar Tandoğan’dan bir tek Anıtkabir yönüne doğru hareketleniyordu... En güzeli her yaştan insan vardı. Lise öğrencilerini görmeliydiniz; nereye geldiklerinin bilincinde, coşkuları da yerindeydi...
Rakamlar yukarıdaki anlatımı doğruluyordu. Resmi açıklamaya göre 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Anıtkabir’i 438 bin 451 kişi ziyaret etti.
Bu rakam bütün zamanların rekoru.
Tablo açık:
Atatürk’ün adı devlet katlarında her gün bir yerden silinirken toplumun kalbinde daha da derine kazınıyor.
Atatürk, her kuşakla birlikte yeniden diriliyor.
21. yüzyılda, 20. yüzyılın tarihini yazanlar, bu dönemin dünya liderlerini sıralarken iki elin parmağını geçmeyecek kadar isimden söz ediyorlar, biri Atatürk.
Bu anlamda 10 Kasım’lar Atatürk’ün ölüm günü olmaktan çok onun ölümsüzlüğünün altını çizme günü.
Dönemin koşulları içinde ekonomiden demokrasinin altyapısını oluşturan kurumlar üretmeye, bilim-eğitim adımlarından uluslararası alanda kabul görmeye kadar Atatürk’ü aşacağını ilan edenlerin önce ona ulaşabilmesi gerekiyor.
Öyle ki, Atatürk’ün yaptıklarını yıkmak bile yıllarını alıyor.

***

Bu konuda verilebilecek pek çok örnekten biri Atatürk Orman Çiftliği’dir (AOÇ).
Atatürk 1925 yılında bugünkü AOÇ arazisinde küçük bir gezinti yapar. Bölge yarı batak, yarı çorak bir alandır. Çevresine şöyle der: “Burada bir çiftlik kuracağım. Bu çiftlikte hayvanlar yetiştireceğim. Bir küçük ormanın kenarında tarım endüstrimize ait bacalar tütecek...
Dediğini yapar. İlk zamanlarda Gazi Çiftliği diye anılan bu bölgede hem toprak bereketlenir hem bacalar yükselir. 11 Haziran 1937’de de çiftliği Türk ulusuna emanet eder.
O günden bugüne orman çiftliği değil, talan çiftliği oldu desek abartmış olmayız. Atatürk çiftliği kurduğunda 102 bin dekarlık bir alandaydı. 2005 yılı kayıtlarına göre elde sadece 33 bin dekar kalmıştı. Geçen 8 yılda yağma artarak devam etti.
Atatürk’ü gerçek anlamda anmak; onun eserlerine sahip çıkmakla, daha da ileri taşımakla olur.
İçinde bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun, bunun için çaba harcamalıyız.
Mazeret değil, çözüm üretmeliyiz.
Ne diyor Atatürk:
“Hiçbir mazeret, başarının yerini tutamaz.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları