Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

90. Yıl Ruhu...

02 Kasım 2013 Cumartesi
29 Ekim günü sabahtan akşamın ilerleyen
saatlerine dek, hangi kanal, neyi,
nasıl verecek diye kumanda aleti üzerinde
tepinmekten parmaklarım dolama olacaktı
desem, abartmış sayılmam.
Görünen meydan yorumcu istemez.
90. yılı kutlamak için buluşma yeri olarak
seçilen tüm meydanlar doluydu. Tabii
polisin kapattıkları hariç!
Kutlamalar üç büyük kentle de sınırlı değildi.
O nedenle mitinge dönüşen kutlamaların
“taşıma” olduğu da söylenemez.
Klasik bir haber girişi olan şu cümle
gerçek oldu:
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı bütün
yurtta coşku ile kutlandı.
***
Ulusal bayram kutlamalarının büyük bir
kitlesellik kazanıp mesaja dönüşmesi 19
Mayıs 2012 ile başlamıştı.
O günün bir rastlantı ya da dönemsel
refleks olmadığı 29 Ekim 2012’de, ardından
10 Kasım 2012’de görüldü. 2013’ün
ulusal bayramları da aynı ivme ile devam etti.
90. yılı onlardan biraz daha farklı kılan
ise güç birliğiydi. Başta Ankara Tandoğan,
İzmir Gündoğdu, İstanbul’un Taksim’den
Kadıköy’e tüm kutlamaları olmak üzere
29 Ekim her yerde güç birliği anlayışı ile dalgalandı.
Yine bütün bu süreçlerin ürünü olan
Gezi ruhu 29 Ekim’in de bünyesindeydi.
29 Ekim, araya giren yazdan sonra hazirandaki
büyük Gezi buluşmasının devam
edeceğini de gösterdi.
Şimdi sıra 90. yılda oluşan birlikteliği
kalıcı hale getirmek.
Bayramlar, büyük kutlamalar özünde
sonuçtur. Ancak Türkiye’nin geldiği noktada
bunları sonuç değil, başlangıç yapmak gerekiyor.
Hükümet koalisyonu önümüzdeki 20
ayda yapılacak üç seçimde ana planlamasını,
“karşıtlık üretmek” üzerine kurmuş görünüyor.
Plana göre, millet hükümetin, devlet hükümetin,
devletle millet buluşmuş ilerliyor,
bir de buna karşı olanlar var!
Olmasa bile yaratmak gerekiyor ki,
hükümetin etrafında örülen koalisyon kenetlensin.
Bu planın parçası olmamak gerekiyor.
90. yıl ruhunun hedefi ve işlevi bu olamaz.
90. yıl ruhu öncelikle şu soruyu sorup
yanıtını bulmalı:
100. yılda nasıl bir Türkiye olacak?
Belki de işe soruyu şu şekilde değiştirerek başlamalı:
100. yılda nasıl bir Türkiye istiyoruz?
Bir başka deyimle, ne yapacaksak kendimiz yapacağız.
Artık, sadece yaptıklarımızdan değil,
yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.
Artık, “Bu halkla mı hedefimize ulaşacağız?”
bahanesi kalmamıştır.
Artık, “Bir yerden başlamak lazım” aşaması
geçilmiştir. 29 Ekim’de oluşan “hedef
ortaklığı” somut bir başlangıçtır.
***
İbn Haldun, Mukaddime’de şöyle bir tez
ortaya atıyor:
İslam coğrafyasında kurulan devletler
ortalama 100 yıl yaşar. Bir devlet kurulduğunda,
şehirleşmiş medeni unsurlar
yönetir, onun dışındaki bedeviler devlete
karşıdır. Şehirleşenler zamanla mücadele
etmeyi bırakır ve bedevilere yenilirler.
Devlet yönetimine gelen bedeviler zamanla
medenileşir, onların dışında yeni bedevi
gruplar oluşur. Sonra yönetime yeniler
gelir. Bu döngü her 20-25 yılda bir tekrarlanır.
En çok 4 ya da 5 kez sürer, devamında devlet çöker.
Yeniden altını çizelim, bu tez bir bilim
kurucusu olarak dünyada da kabul görmüş
İbn Haldun’a ait.
İbn Haldun’a hak veren kimi kuramcılar,
Osmanlı’nın da kuruluşunun 100. yılı hemen
sonrasında, 1402 Ankara Savaşı’nda
Timur’a yenilerek çöktüğünü, bölgede
üzerine devlet kuracak başka bir yapı
olmadığı için yenilenerek devam ettiğini söylerler.
Sözümüz bütün bunlardan dışarı; diyalektik
işliyor, sorunlar beraberinde fırsatları da getiriyor.
Cumhuriyetin pek çok kazanımının erozyona
uğradığını düşünenler ayağa kalktılar.
Artık oturmak olmaz.
Hedef bellidir:
Üç seçim çok önemli basamaktır.
100. yıl tüm Türkiye’nindir...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları