Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Susmayı Bilmek
MAHKEME arka arkaya iki gerekçe açıkladı, herkes konuşmaya başladı.
Oysa, konuşanların başında, susması gerekenler var: Gerekçelere zemin oluşturan Anayasa Mahkemesi kararlarının öznesini oluşturan AKP’liler.
Onlar, mahkeme kararlarının, yalnız partileri değil, devletin en yüksek organlarını bile bağladığını bile bile, Mahkemeye “saygı” sunmakla birlikte, kararların ve gerekçelerin kendilerini bağlayamayacağını ima edercesine, gelecekte de aynı anlayışı sürdüreceklerini vurgulamaktalar.
Geçerli olduğuna ve herkesi etkileyeceğine inandıkları kanıt şu: “Onlar (yani 11 üyeli Mahkeme’nin ‘AKP laikliğe karşı oluşun odağı olmuştur’ diyen on üyesi) sadece on kişi, oysa TBMM’de söz konusu anayasa değişikliklerine oy vermiş olan Meclis üyelerinin toplam sayısı dört yüzün üzerinde!”
Ayrıca, şunu eklemekten de geri kalmıyorlar: “Bu ne biçim demokrasi?”
Evet, bu başka biçim bir demokrasi; aritmetik işleminden ibaret olmayan.
Yani, Londra’daki meclis sarayının adıyla “Westminster demokrasisi” diye anılan İngiliz sistemindeki ya da bizim 1924 Anayasası’ndaki demokrasiden farklı olarak, seçimle işbaşına gelen meclisi ulusal egemenliğin tek temsilcisi saymayan bir demokrasi.
Beğenelim beğenmeyelim, Cumhuriyetin temel ilkesi olarak bilinen ve başlangıçtan beri “milletindir” denen ulusal egemenlik, 1961’den beri yapılan iki anayasanın da gereği olarak, “Anayasanın koyduğu esaslara göre” ve “yetkili organları eliyle kullanılır”.
Anayasa’daki anlatımla “yetkili organlar” değil de “yetkili organları” dendiği için, hemen sormak gerekir: Kimin, kimlerin organları? Herhalde rastgele yazılmamış olan anayasanın o maddesindeki tümce ancak “milletin” ya da “anayasanın” diye yorumlanabilir. Her iki yorumda da Anayasa Mahkemesi “milletçe” veya “anayasaca” yetkilendirilmiş organlardan biridir.
Yine her iki anayasanın Başlangıç bölümündeki anlatım gereği, herhangi bir “üstünlük sıralaması” yapmaksızın şunu söylemek yanlış olmaz: Yasama TBMM’nin yetkisidir ama, yasamanın anayasaya uygunluğunu denetlemek biçimindeki yargı yetkisi de Anayasa Mahkemesi’nindir. Mahkeme bu yetkiyi kullanırken, “laikliğin değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek” ilkelerden oluşuna dayanıp bu ilkeyi değiştirici saydığı bir anayasa değişikliğini geçersiz saymıştır.
Değişikliği yapmaya kalkışmış olanların bu durum karşısında “millet”e ve “anayasaya” saygılı olup susmaları gerekmez miydi?
Hele şunu düşünürlerse: İlkelere sahip çıkmış bir mahkemenin de sözü dinlenmeyecekse, “Dinletmeyi biliriz” diyenlerin işe elkoymasına ne diyeceklerdir?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!