Mümtaz Soysal

Susmayı Bilmek

26 Ekim 2008 Pazar

MAHKEME arka arkaya iki gerekçe açıkladı, herkes konuşmaya başladı.

Oysa, konuşanların başında, susması gerekenler var: Gerekçelere zemin oluşturan Anayasa Mahkemesi kararlarının öznesini oluşturan AKPliler.

Onlar, mahkeme kararlarının, yalnız partileri değil, devletin en yüksek organlarını bile bağladığını bile bile, Mahkemeye saygı sunmakla birlikte, kararların ve gerekçelerin kendilerini bağlayamayacağını ima edercesine, gelecekte de aynı anlayışı sürdüreceklerini vurgulamaktalar.

Geçerli olduğuna ve herkesi etkileyeceğine inandıkları kanıt şu: Onlar (yani 11 üyeli MahkemeninAKP laikliğe karşı oluşun odağı olmuştur diyen on üyesi) sadece on kişi, oysa TBMMde söz konusu anayasa değişikliklerine oy vermiş olan Meclis üyelerinin toplam sayısı dört yüzün üzerinde!

Ayrıca, şunu eklemekten de geri kalmıyorlar: Bu ne biçim demokrasi?

Evet, bu başka biçim bir demokrasi; aritmetik işleminden ibaret olmayan.

Yani, Londradaki meclis sarayının adıyla Westminster demokrasisi diye anılan İngiliz sistemindeki ya da bizim 1924 Anayasasındaki demokrasiden farklı olarak, seçimle işbaşına gelen meclisi ulusal egemenliğin tek temsilcisi saymayan bir demokrasi.

Beğenelim beğenmeyelim, Cumhuriyetin temel ilkesi olarak bilinen ve başlangıçtan berimilletindir denen ulusal egemenlik, 1961den beri yapılan iki anayasanın da gereği olarak, Anayasanın koyduğu esaslara göre ve yetkili organları eliyle kullanılır.

Anayasadaki anlatımla yetkili organlar değil de yetkili organları dendiği için, hemen sormak gerekir: Kimin, kimlerin organları? Herhalde rastgele yazılmamış olan anayasanın o maddesindeki tümce ancak milletin ya da anayasanın diye yorumlanabilir. Her iki yorumda da Anayasa Mahkemesi milletçe veya anayasaca yetkilendirilmiş organlardan biridir.

Yine her iki anayasanın Başlangıç bölümündeki anlatım gereği, herhangi bir üstünlük sıralaması yapmaksızın şunu söylemek yanlış olmaz: Yasama TBMMnin yetkisidir ama, yasamanın anayasaya uygunluğunu denetlemek biçimindeki yargı yetkisi de Anayasa Mahkemesinindir. Mahkeme bu yetkiyi kullanırken, laikliğin değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek ilkelerden oluşuna dayanıp bu ilkeyi değiştirici saydığı bir anayasa değişikliğini geçersiz saymıştır.

Değişikliği yapmaya kalkışmış olanların bu durum karşısında millete ve anayasaya saygılı olup susmaları gerekmez miydi?

Hele şunu düşünürlerse: İlkelere sahip çıkmış bir mahkemenin de sözü dinlenmeyecekse, Dinletmeyi biliriz diyenlerin işe elkoymasına ne diyeceklerdir?

mumtazsoysal@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çelişki Korkusu 19 Mart 2014
Acı 14 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları