Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Çalkantıları Anlama
EVDEKİ bozuk ütüyü onarırken ya da bilgisayarda yazarken masanın bir köşesine ilişip sizi seyreden kediyi seyretmek kadar eğlenceli bir şey olamaz. Merakının anlamı nedir? Sadece eğleniyor mu, yoksa öğrenmek gibi bir nedeni mi var merakının? Mühendis ya da yazar mı olacak acaba?
Kedinin merakını gördükten sonra, çevresinde olup bitenlere anlam vermeye çalışmadan yaşayıp giden insanlara şaşmamak mümkün değil: Çalkalanan dünyaya boş gözlerle bakılabilir mi? Örneğin Gürcistan’da yaşanan savaştan Türk dış politikası için çıkarılacak bir anlam yok mudur?
Berlin Duvarı yıkılmadan önceki dünyanın iki kutuplu dengesini tamamlayan, onun dışında kalarak insanlara karma modeller sunmaya çalışan bir “Bağlantısızlar” âlemi vardı. O âlemin ülkeleri, yeryüzünün çeşitli köşelerinden üç-dört liderin öncülüğünde, kendi devletlerini Kemalist Türkiye’nin 1938 öncesi yaptıklarına benzer yöntemlerle kalkındırmaya, toplumlarını çağdaşlaştırmaya çalışırlardı. İkinci Dünya Harbi sonrasının Türkiye’si o ülkelerle sıkı ilişkiler kurup nüfuz alanını genişletme fırsatı bulamamıştı; çünkü savaş galibi bir Stalin, Çarlar Rusyası’nınkilere benzer isteklerle Ankara’yı ürkütüp ABD kalkanına sığınmak zorunda bırakmıştı,
Neredeyse yarım yüzyıla yakın süren bu sığınışın Türkiye açısından hatalı yanı, yalnızca bir korunma içgüdüsünden ibaret kalmayıp Batı’ya imrenmeye ve hatta onu taklide varmış olmasıdır. Bu ideolojik yamanış Soğuk Savaş sonrasında da bir süre devam etti. O yıllarda dünyaya verdiğimiz görüntü yine hep “Batı’dan ve özellikle ABD’den yana bir Türkiye” görüntüsüdür. Orta ve Önasya’nın yeni bağımsızlaşmış devletleriyle olan ilişkilerimizde bile bir çeşit Amerikan ve AB taşeronluğu izlenimi verir olduk. Bugün hâlâ Gürcistan’la yakın ilişkiler kurmamızı ve o devleti biraz güçlendirmeye çalışmamızı Batı’nın Putin Rusya’sını çemberleme politikasına bir eklenti olarak görenler var; hem Moskova’da, hem de başta başkentlerde.
Ankara’nın böyle bir izlenim verecek davranışlardan uzak durması ve kendisini merkez olarak alan bir bölgesel dış politika çizgisine girmesi gerekirdi. Avrasya’nın Batı-Doğu ve Rusya ile Akdeniz’in Kuzey-Güney eksenlerinin kesiştiği noktadaki bir ülke için ancak böyle bir politika yararlı olabilir. Böyle bir seçeneği benimseyen ve şimdiki kutuplaşmalardan birine yanaşmak yerine kendi bölgesel dış politikasına ağırlık verip onun merkezine yerleşen bir Türkiye, çevresindeki sorunların çözümünde en elverişli bağlantıları serbestçe kurup doğru sonuçlara varabilirdi. Örneğin, komşu Gürcistan’ın Abhazya ve Osetya’yla sorunları varsa, bunların çözümü için ABD’ye güvenmek yerine Rusya Federasyonu’yla görüşmek, hem Gürcistan, hem de Türkiye için daha yararlı olmaz mıydı? Sorunların anahtarı uzaklarda değil bölgede aranır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!