Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Değişim’
Kafka’nın ünlü yapıtıdır. Adam sabah kalktığında kendini böcek olarak görür. Okumayan varsa okusun. Ben anlatmayayım. Yıllar sonra bir oyun yazdım. “Koyun” diye. Kadın gece yarısı fırtınada koyununu, evde odaya alır. Yağmur şiddetli yağmakta, ağılı su bastı basacak. Koyun sabah uyandığında insana dönüşmüştür.
Değişim aslında tam da insan içindir. Kuşkusuz bu değişim olumluya doğru ileriye gidişle olur. Geriye doğru değişim, bizim gibi toplumlara özgüdür. Değişim, ilerlemekle özdeş bir eylemdir. Şimdilerde CHP’de değişim rüzgârları esiyor. Umarım ve isterim iyi olur. Geriye dönüp baktığımızda CHP içindeki en önemli değişim Bülent Ecevit zamanında olmuştur. O süreyi yakından bilen biri olarak saptamam sakın yanlış anlaşılmasın. Ama Ecevit’in en yükseldiği an, Kıbrıs’a çıkartma yapıp “Karaoğlan” olduğu zamandır. Sosyolojik nedeni ise bizim toplumumuzun, tıpkı din iman gibi, kahramanlığı da çok sevmesidir. “Kıbrıs fatihi Ecevit” sonradan neden hızlı düşüşe geçmiştir? İncelemek gerekir. Benim için işin aslı farklıdır. Türk toplumunun yapısına bir bakalım. Şu soruyu da hemen soralım: “Bizim toplum solu sevmiş midir?” Cevap? Bence koskocaman bir “HAYIR”dır. Çünkü sol emek ister. Kahvede oturup emeksiz bir inancın peşine düşme ne kadar zahmetsizdir, ne kadar güzeldir. Seçim zamanı gider oyunu kullanırsın. Başka hiçbir şeye ihtiyacın yoktur. Okumak, yazmak, araştırmak, merak etmek, soru sormak... Bunlar zahmetli işlerdir. Solun zahmeti vardır ama kazancı azdır. Zordur. Çilesi de çekilir gibi değildir. Tarihimize bakalım. Sol görüşlülerin yaşadıkları hatırımızda. Bir de sağa bakalım. Ne kadar güzel, ne kadar rahat ve zahmetsiz. Ver oyunu, al paranı, salla başını al maaşını gibi. Sosyologlar uzun yıllar kafa yormuşlar, yazılar yazmışlardır. Hepsine saygıyla yaklaşırım. Bu saptamalarım benim gerçeklerim. Ben sol görüşlü biriyim. Yaşadıklarımı en iyi siz biliyorsunuz. Daha benim gibi nicelerini biliyorsunuz. Uzun söze gerek yok. Ben bunları yaşadıklarımdan öğrendim. Hayat böyledir.
İş nicelikte değil, niteliktedir. O nedenle on altı çeşit yerine başka bir şey uygun olabilir. Aksi halde iş, “şekeri unutulmuş aşure”ye döner.
GENÇLER
GÜM’de (Güldürü Üretim Merkezi) en yaşlılarımız Sadık Şendil ve Aziz Nesin’di. Biz çömezdik o zamanlar. Sadık abi bizimle dostluk, arkadaşlık yapardı. Bu bizim çok hoşumuza giderdi. Bir gün bana: “Evladım, hep kendinden gençlerle arkadaşlık yap, genç kalırsın” demişti. “Bak ben seninle, Kandemir’le arkadaşlık yapıyorum.” Bunu hiç unutamam. Zaten akranım olan arkadaşlarımın çoğu hayattan ayrıldılar. Vazgeçemeyeceklerim var, onlarla sürdürürüm arkadaşlığımı. Ama öğrencilerim arkadaşlarımdır. Zaten onlar okuldan mezun olduktan sonra meslektaşlarımız oldular. Genç ve yetenekli meslektaşlar. Hepsi çok iyi insanlardır. Aksi halde yaklaşmam. Akraba seçme şansın yoktur ama (çok şükür ben o manada şanslı biriyim) arkadaş seçme hakkın var. Senden ileri arkadaşlar seçersen hayatın kolaylaşır. Onlar gençlerdir.
SİCİLYA
Onlar yemeklerini beyaz şarap katmadan yapmazlar. Belki bazı yemekler böyle yapılmaz ama genellikle beyaz şarabı çok kullanırlar. Tabii sofrada içmek için de. Üç kez Sicilya’ya gittim. İlki 1971 yazıydı. Palermo’yu gördüm. Sonraki yıllarda başka bir limanına yanaşmıştı gemimiz. Alâeddin Yavaşca (büyük besteci, hoca, ses sanatçısı) gemide küçük konserler yapıyordu. Gemi Sicilya’ya yanaştı. Ben inmedim kente. Eşim, Alâeddin abinin eşi, Alâeddin abi indiler. Döndüklerinde üçünün de beti benzi atmıştı. İki motosikletli hırsız yengenin kolundaki altın saati çalmak için, kadıncağızı yolda sürüklüyorlar. Alâeddin abi peşlerinden koşuyor ama boşuna. Yengenin kolu mosmor geldiler. Leyla olayı bana anlattı. İyi ki şehre inmemişim. Gözümün önünde böyle bir olay olsa ne yapardım bilemiyorum. Sicilya’ya bir gün giderseniz daha dikkatli olmanız gerekebilir bu konuda. Ama güzel adadır ve Akdeniz’in en büyük adasıdır. Don Corleone’nin adası. Marlon Brando’nun. “Baba’nın.”
ÇÖMLEK
Gerçekten hep şaşırmışımdır bir çömlekçinin bir çamura can verme işine. Keramik, seramik falan sonradan icat edilen laflardır. Bu hammaddenin adı basbayağı çamurdur. Ama çömlekçi ustası o çamurdan öyle şeyler yapar ki şaşırır kalırsınız. Yemek yediğimiz tabakların, su içtiğimiz kapların da ataları çamurdu. Çamur iyi ellerde kullanıldığı zaman ne kadar işe yarar bir elemandır ya. Biz birine kızdık mı, “Çamur herifin teki” deriz. “Çamura yattın” da deriz. Yani olumsuz anlamda ele alındığında çamur kötü bir şey. Belki de insanlar o nedenle seramik hamuru falan gibi sözcüklere gereksinim duymuşlar. Ne bileyim? Çamurdan, çömlekçiden nerelere geldik. Ama böylesi daha iyi. Sıçramalıyım. Sıçramalısın. Diğeri beni ilgilendirmiyor. Yani sıçramalı kısmı. İster sıçrasın ister...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ayşe’yi siz öldürdünüz!
- 'Erdoğan dönemi artık kapandı'
- AKP’li üyeler bütçe oturumunu terk etti
- Ölüm nedeni belli oldu
- İstanbul'da metro yangını
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne soruşturma!
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- Bahçeli profil videosu, el yükseltme, şifre çözme
- 'Vız gelir tırıs gider'