Müjdat Gezen

Cumhuriyet

22 Temmuz 2024 Pazartesi

Bizim gazete her zaman olduğu gibi “en güvenilir basın organı” seçilmiş. Nedeni ortada. Atatürk kurdurmuş ve kurmuş Cumhuriyet’i. Bu gazete, ilkelerinden ödün vermeden bir asrı devirmiş. Aklıma küçük şiirim geldi. Cumhuriyet’e ithaf olsun. 

İlke 

İlkelerin olacak 

Seni satın alamayacaklar. 

Aptalların uydurduğu 

Atasözlerine kanmayacaksın: 

“Paranın satın alamayacağı şey yoktur.” 

“Herkesin bir fiyatı vardır” 

Gibi sözlere kanmayacaksın. 

Onurunla, kimliğinle, beyninle akıllı yaşayacaksın. 

Üreteceksin, seveceksin, sevileceksin, 

inançlarının arkasında duracaksın. 

Sevgilerin karşılıksız, yardımların gizli olacak, 

Seni attan, ottan ayıran özelliğin farkına varacaksın, 

Çünkü sen insansın. 

Ve bunu yakaladığın gün bembeyaz yaşayacaksın. 

CEYHUN ATUF KANSU (KUVAYI MİLLİYE DEFTERİ)

Ceyhun Atuf Kansu, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı tarih olan 1919 yılında doğdu. Yazarlığında ve şiirlerinde Anadolu ve eğitim sevdasını vurguladı. Doktordu. Bu kitabın yeniden yayımlanması yazım dünyası için bir kazançtır. 

Gürol Sözen desenlemiş. Bilgi Yayınevi basmış. İçindeki şiirleri daha önceden anımsıyorum. Ama yeniden okuduğumda aynı heyecanı yeniden yaşadım. Özellikle Atatürk Marşı bence bestelenmeli. Hele hele Fazıl Say yaparsa daha da güzelleşir. Okumanızı salık veririm. 

FERİDUN ÇÖLGEÇEN

Türk sinemasının en renkli simalarından biriydi. Lezzetli adamdı. Anılarını anlatmaya başladığında ağzının içine bakardınız. Hollywood’da bile filmlerde oynadı. Eski bir yalıda film çekiyorlar. Ev sahibi biraz titiz. Daha doğrusu fazla titiz. İkide bir gelip gelip: “Feridun Bey, rica edeyim burada sigara içmeyin. Bina ahşap, Allah korusun” diyor. Az arası geçiyor, kadın yine geliyor ve “Feridun Bey, rica edeyim ayaklarınızı sehpaya dayamayın, antikadır” diyor. Feridun abinin tepesi atıyor ama kibar adam ses etmiyor. Çekim bitiyor. Tam evden çıkacaklar Feridun abi, “İncik boncuk incik boncuk” diye seslenmeye başlıyor. Kadın soruyor: “Hayrola Feridun Bey, bir şey mi arıyorsunuz?” “Yok yok hanımefendi” diyor Feridun abi, “iki küçük yılanım vardı, cebimden kaçmışlar ama ziyanı yok, yine geleceğiz nasıl olsa” deyip kapıdan çıkıyor ve gidiyor. Bana bunu kendi anlatmıştı. Amerika’da nasıl filmlerde rol aldığını, açken karnını nasıl doyurduğunu, orada neler yaptığını, Cannes Film Festivali’ne nasıl katılıp başından neler geçtiğini anlattığında bizim yaptıklarımız bunların yanında figüran kalır demiştim. Şimdi siz bu olayları merak ediyorsunuz değil mi? İleride belki anlatırım. 

***

İçime sinmedi. Hani televizyonlarda “az sonra” var ya. Hiç sevmem. Ne söyleyeceksen söyle işte. Yok, az sonra... Yukarıda Feridun Çölgeçen’le ilgili ileride anlatırım dedim ya. İçime sinmedi bu. Bir anekdot daha anlatayım Feridun abiden. Amerika’ya gitti. Los Angeles’ta sinema piyasasında iş arıyor. Para bitmiş. Karnı aç. Buradan sonrasını onun ağzından anlatacağım. 

“Karnım zil çalıyor, iki gündür açım. Bir yerden geçerken gözüme bir pankart ilişti: ‘Kelebek Sevenler Derneği Yemeği.’ Hemen girdim içeri. Açık büfe. Fakat ben kelebekler konusunda hiçbir şey bilmiyorum. Orada bazı köşelerde çeşitli kelebeklerden stantlar yapmışlar. Falso vermek istemiyorum. Açık büfeye dalmadan önce kelebeklerin isimlerini inceledim. Bir ikisini aklımda tuttum. Biri yanıma yaklaştı: ‘Sizi ilk kez görüyorum, sanıyorum bizdensiniz, papyonunuzdan anladım’ dedi. ‘Ben Türk kelebekçilerinden Feridun Çölgeçen. Branşım Kolimatis Kanatlıları üzerine’ dedim. ‘Çok mutlu oldum’ dedi adam, ‘Demek Türkiye’de bu tür var, hiç bilmiyordum. İçki almaz mısınız Mr...’ ‘Çölgeçen’ dedim. Tıka basa yemişim. İki gündür açım. O günden sonra başladım, buna benzer tabela pankartları kovalamaya. ‘Flamingo Meraklıları Derneği Yemeği.’ Daldım içeri. Açık büfe yok. Herkes masalarda ve isimler var. Bu fena oldu. Yetkiliyi sordum. Biri geldi yanıma. ‘Neden benim adım yok?’ diye çıkıştım adama. Kibar biri. Sormadı bile. ‘Özür dilerim efendim, buyurun istediğiniz masaya oturun’ dedi, gitti. Bir boş koltuk buldum oturdum. Yemekler harikaydı. O günde böyle geçti. Ertesi gün sokaklardayım. Buldum aradığımı: ‘Çekirge Takipçileri Yemeği’... Boşuna dememişler; bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde yakalanırsın. Aynen öyle oldu. Ben pankartı görünce daldım içeri. Açık büfe. Başladım yemeğe. Tabii çekirgeler konusunda en ufak bir bilgim yok. Yanıma biri yaklaştı. Sordu. Ben Türkiye’den geldiğimi işimin merakımın çekirgeler olduğunu söyledim. Adam çok mutlu oldu. Az sonra aynı adam mikrofona çıktı ve beni anons etti: ‘Aramızda ta Türkiye’den gelen bir çekirge uzmanı var, kendisini mikrofona davet ediyorum’ dedi. Eliyle bana buyur etti. Ağzımda lokmalarla çıktım mikrofona. Türkiye’deki çekirgelerden söz ettim. Hatta Bursa şehrinde bu isimde bir semt olduğunu söyledim. Çekirgelerin aslında ne kadar yararlı ve iyi kanatlılar olduğunu anlattım. Ancak salonda bir soğukluk olduğunu da hissetmeye başladım. Konuşmamı bitirip indim. O adam yanıma geldi ve ‘Siz bu güzel yemeği sabote etmeye mi geldiniz beyim, biz çekirgelere karşıyız. Ürünlerimizi perişan eden bu yaratıkları nasıl översiniz, lütfen burayı terk edin’ dedi. Açık büfeden son lokmamı da yiyerek çıktım oradan. Artık daha dikkatli olmam gerekiyordu. Bedava yemek yemek işi hoştu ama bu son durum çok nahoştu dostum.” 

Atatürk diyor ki: 

HER TÜRLÜ BAŞARININ, HER NEVİ KUVVETİN, KUDRETİN KAYNAĞI, MİLLETİN KENDİSİ OLDUĞU KANAATİM TAMDIR.

***

Halk TV, ana haber sunucusu Seda Selek ile yollarını ayırdı. Daha önce de çok sevdiğimiz Ayşenur Arslan’la ayırmıştı. Daha böyle birkaç isim sayabiliriz.  Dileriz ki, severek izlediğimiz bu kanal izleyicisini daha fazla üzmez.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Irkçılık ve... 2 Eylül 2024
Kendini sorgulamak 26 Ağustos 2024
Süveyda 19 Ağustos 2024

Günün Köşe Yazıları