Anormali yaşıyoruz şaşıralım, sorgulayalım

21 Ekim 2024 Pazartesi

Ülkedeki yozlaşma, toplumsal çürüme gizli saklı değil, hepimizin gözü önünde yaşanıyor. Zinciri boşalmış bir şekilde şiddet, rant kültürü ve bunların cezasız kaldığı hatta yer yer ürkütücü şekilde övüldüğü toplumsal yapı yıllardır ince ince örülüyor.

Geçen haftanın kan donduran gündemi bu kez hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakımlarına ilişkindi. Tıpkı minik Narin, tıpkı Sıla bebek, tıpkı katledilen onca kadın, kız çocuğunun akıbetini öğrendiğimizde olduğu gibi, içimiz yandı. Organize bir kötülük, vicdansızlık iklimi ne yazık ki yayılıyor. Canların emanet edildiği sağlık sistemine de uzanan çürüme, kimi hastanelerde “ölüm rantı”na kadar varmış, onu da “kötülük karnemize” eklemiş olduk! İçinde siyasetten isimlerin olduğu iddiaları da gündemde. Bakalım soruşturma ne kadar derinlere inebilecek?

Cumhuriyetimizin 101. yılını kutlamak için geri sayımda olduğumuz şu günlerde, yozlaşmaya neyin yol açtığını sorgulamak “Nasıl başlamıştık, şimdi neredeyiz” sorusunu sormak her zamankinden önemli.

ŞİDDET PANDEMİSİ

Geçen hafta Rengin Temoçin imzalı haberimizin başlığı yaşadığımız karanlığı özetler haldeydi: “Şiddet pandemisi.” Haberde iktidarın infaz süresi indirimleriyle yerleştirdiği cezasızlık anlayışının ve alınmayan önlemlerin şiddeti tırmandırdığına işaret edildi. Haberin yazıldığı günden bir gün öncesinde sadece 24 saatte 11 silahlı saldırı yaşandığı vurgulandı. Aytunç Ürkmez imzalı haberimizde ise ülkede derin yoksullukla birlikte çocuklar arasında çeteleşmenin arttığı belirtildi. Sadece geçen yıl yarım milyondan fazla çocuğun suça itildiği kaydedildi. Muhalefetin değerlendirmesi de önemliydi: “Yeni suç metotları öğrenen çocuklar, cezaevlerinden çetelere hazır eleman olarak çıkıyor.”

Yazarımız Barış Pehlivan da 1 Ekim 2024 verilerine göre, Türkiye’deki cezaevlerinde şu anda 12-18 yaş aralığında 3 bin 532 tutuklu ve hükümlü çocuk olduğunu, 2010-2022 arasında suça sürüklenen çocuk sayısının yüzde 148 arttığını köşe yazısında aktardı.

Kaygı içinde toplumun nasıl bir suçlular mekânına dönüştüğünü izliyoruz. Bireysel ve kamusal alanda güven erozyonu büyüyor. Ekonominin yanı sıra eğitim, sağlık, yargı başta olmak üzere sistemin işleyişindeki sorunlara çözüm bulmadan, temelden yukarıya akılcı bir yol haritası uygulamadan iyi günlerin bizi bekleyeceğini söylemek fazla iyimserlik olur gibi...

İktidar cephesinin yol verdiği bu yıkıma karşı sorumluluğu üstlenmesi, yetkililerin hesap vermesi gerekiyor. Yaşananlar normalleştirilecek bir durum değil.

Çıkar, yandaşlık, gericilik şemsiyesinde birleşenler korosunun hedefi belli; demokratik, laik, hukuk kuralları içinde, akıl, bilimden yana, liyakat ve etik bakışın olduğu, şeffaf ve denetlenebilir sistemi devre dışı bırakmak. Bu noktada ana muhalefetteki CHP’ye büyük sorumluluk düşüyor. İktidarın belirlediği gündemin peşine takılmadan, yurttaşın gerçek sorunlarına yanıt olacak söylemi sahada sürdürmesi önemli.

YİNE ‘GÖÇ’ SİYASETİ!

Bunca iç sorun, Ortadoğu’daki karmaşa arasında “yeni anayasa” diye pazarlık kapılarını yoklayan iktidar cephesinin dış politikada attığı adımlar da dikkat çekici. Hafta sonu İstanbul’da iki önemli isim ağırlandı. Biri Almanya Başbakanı Scholz, diğeri ise İran Dışişleri Bakanı Arakçi. Scholz ile görüşmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Suriye’den ülkemize gelen mülteciler konusunda kapımız onlara hep açık olmuştur. Şu anda da açıktır. Lübnan’dan da gelenler olursa biz onlara da kapımızı açık tuttuk” şeklindeki sözleri yankı buldu.

Geçmişte yaşananlardan hiç mi ders alınmadı sorusu akıllara takılırken son haftalarda Suriye’de sınırımızın hemen yanı başında İdlib’deki gelişmeleri iyi takip etmek gerekiyor. Rusya destekli Suriye ordusunun HTŞ gibi cihatçı örgütlere operasyonları arttı. HTŞ’nin de ateşe karşılık verdiği, kontrol alanını genişletme peşinde olduğu haberleri geliyor. İsrail ve İran denklemleri de alanda belirleyici. HTŞ’nin arkasında kim var sorusu ise tartışmalı. Bölgede genişleyebilecek ateş gerek Suriye’de konuşlu olan TSK gerekse Türkiye’ye sığınmacı akışı açısından zorlu bir sürece yol açabilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Uyanık kalmalı 18 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları