Mehmet Ali Güller

Atlantik’i bölen 4 sorun

25 Mart 2019 Pazartesi

ABD Başkanı Donald Trump’ın “önce Amerika” stratejisi, kritik konularda ABD ile AB’yi karşı karşıya getiriyor. Bu gerçeği görmek, “yeni bir dünyanın kurulmakta olduğunu” bilmeyi ve ona göre konumlanmayı gerektirdiği için önemlidir.
Sıcaklığına göre ABD ile AB’yi karşı karşıya getiren ve Atlantik’i bölen konuları inceleyelim:

1. ABD’nin Kudüs ve Golan kararı
Trump, “ABD için İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanımanın zamanı geldi” dedi. Kuşkusuz bu açıklama bir yönüyle ABD ve İsrail iç politikası gereği Trump ile Netanyahu’nun birbirine karşılıklı desteğiyle ilgilidir ama bundan çok daha fazlasıdır!
Trump’ın Golan Tepeleri açıklamasını, Kudüs kararıyla birlikte okumak gerekir. Trump 1.5 yıl önce Kudüs’ü İsrail’i başkenti olarak tanıdığını açıklamış, ardından yaklaşık 6 ay sonra büyükelçiliğini Kudüs’e taşımıştı. Bu taşınma işinin ardından da İsrail Parlamentosu Kudüs’ü dünya Yahudilerinin ebedi başkenti ilan etmişti. Üstelik ABD bu süreçte İsrail-Suudi Arabistan ittifakı oluşturmuş ve “yüzyılın anlaşması” öncesi Arapları ikiye bölmüş ve İran’a karşı bir cephe oluşturmaya başlamıştı.
AB, ABD’nin bu kararına tümden karşı. AB sözcülüğünden Avrupa Komisyonu Başkanı’na, tüm AB organları Trump’ın açıklamasına tepki gösterdi ve “İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki egemenliğini tanımadıklarının” altını çizdi.

2. AB İpek Yolu’nun ortağı
İtalya, Roma’yı ziyaret eden Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile İpek Yolu Projesi (Kuşak ve Yol İnisiyatifi) kapsamında çok önemli anlaşmalar imzaladı. 7 milyar Avro’luk değeri olan ve dolaylı etkileriyle 22 milyar Avro’ya çıkabilecek anlaşma, Çin- AB ilişkileri açısından çok önemli.
ABD’nin karşı çıktığı Çin’in İpek Yolu Projesi’ne bugüne kadar 15 kadar AB ülkesi destek vermişti. İtalya’nın katılması ayrı bir değer taşıyor. Böylece hem AB’nin en büyük 3. ekonomisi, hem de ilk defa bir G7 üyesi Çin projesine dahil olmuş oldu.
Almanya ve Fransa’nın da zamanla projeye dahil olacağı öngörülüyor. Eski İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini’nin saptaması dikkat çekici: “Diğer AB ülkeleri de Çin projesinde yer almak isteyebilirler, çünkü bugünlerde Avrupa ülkeleri daha bağımsız politikalar izliyor ve Amerikalı müttefiklerinin isteklerini takip etmek konusunda eskiye nazaran daha olumsuz bir yönelime sahip.

3. AB’nin İran’la ticaret kararı
AB, Trump’ın İran’la varılan anlaşmadan tek taraflı çıkmasına da, sonrasında Washington’un Tahran’ı ambargolarla ekonomik kuşatmaya almasına da cepheden karşı çıktı. Öyle ki, Almanya, Fransa ve İngiltere, ABD’nin yaptırım kararlarını devre dışı bırakarak İran’la ticareti sürdürebilmek için bir “ortak ödeme mekanizması (Intexs)” bile kurdu.

4. Almanya-Rusya enerji işbirliği
ABD, Almanya’nın Rusya ile imzaladığı Kuzey Akım-2 projesini engellemek için çok uğraştı. ABD Enerji Bakanı Rick Perry, açık açık “projeye karşı mücadele ettiklerini” ilan etti.
Konu NATO Zirvesinde Trump ile Angela Merkel’in atışmasına kadar vardı. Almanya Şansölyesi Merkel, “Almanya tümüyle Rusya tarafından kontrol ediliyor” diyen Trump’a “ülkesinin aldığı kararlarda bağımsız bir yol izlediğini” söyledi. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Mass ise “ABD’nin tutsağı olmadıklarını” ilan etti!

Sonuç
AB ülkeleri bir süredir “ABD’den bağımsız hareket etme eğilimi” gösteriyordu. Trump’ın “önce Amerika” stratejisi gereği, pek çok ülkeye olduğu gibi müttefiki AB’ye de “küresel ticaret savaşı” açması, bu eğilimi güçlendirdi.
Yukarıda özetlediğimiz 4 “ayrışma konusu”, yeni bir sürece işaret ediyor. Öyle ki, artık Berlin ve Paris, ABD’den bağımsız bir Avrupa Ordusu kurulmasını bile gündemlerine aldılar.
Kısacası, “yeni bir dünya”, “çok merkezli bir dünya” kuruluyor…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları