Leyla Tavşanoğlu

"Prensler kral oldu"

26 Ağustos 2012 Pazar

Aykut Erdoğdu TBMM’nin genç milletvekillerinden. Hazine Müsteşarlığı’nda baş kontrolör olduğu dönemde pek çok yolsuzluk dosyasının ortaya çıkarılmasını sağlayanlardan birisi. CHP’den İstanbul milletvekili seçildikten sonra da yolsuzluklar üzerine harıl harıl çalışıyor. Söyleşimiz sırasında yakında yeni bombalar patlatacaklarına dikkat çekiyor.

Sizin AKP’nin ilk iktidar döneminde incelediğiniz çok ciddi bir yolsuzluk dosyası vardı. Bu olayı anlatır mısınız?

A.E.- AKP iktidara geldiğinde hassas konularda kendilerine daha yakın denetçileri görevlendiriyorlardı. Buna rağmen bir gün önüme hiç kimsenin bilmediği bir enerji soruşturması dosyası geldi. Bu, yoksul ailelere kömür dağıtımıyla ilgili AKP’nin çok gözde projelerinden birisiyle ilgiliydi.

İncelemeye başladığımda orada çok ciddi ve organize bir yolsuzluk yapıldığını tespit ettim. Yani bu yoksul ailelere dağıtılan kömürlerin aslında devlete ait olduğunu, kömür ocaklarının ihalesiz ve el altından birtakım şirketlere verildiğini, daha sonra devletin bu şirketlere verdiği kendi kömürünü ihalesiz olarak, hukuka aykırı biçimde fahiş fiyatlarla alıp yoksullara dağıttığını gördüm.

O zamanki Enerji Bakanı Hilmi Güler ve birtakım bürokratlar hakkında ihaleye fesat karıştırmak ve gö-revi suiistimal suçundan soruşturma raporu düzenledim. Raporu düzenlediğim sırada AKP’den öncelikle yumuşak baskı gördüm. Ben de bunun yaklaşık 1.5-2 milyar dolarlık bir yolsuzluk olduğunu, bu yolsuzluğun dibine doğru inildiğinde 10-12 milyar dolarlık bir enerji ve kömür yolsuzluğunun ortaya çıktığını söyledim. Yazdığım suç duyurusunu Hazine Müsteşarlığı kabul etmedi. Dönemin Bakanı Ali Babacan, Müsteşar İbrahim Çanakçı’ydı. Rapor masa üzerinde kaldı; Hazine Cumhuriyet Savcılığı’na göndermedi. Bunun üzerine kendim götürüp savcılığa teslim ettim. Bundan sonra benim üzerimdeki hemen hemen bütün görevleri aldılar. Bana karşı bir “mobbing” hareketi başladı.

Sizin tepkiniz ne oldu?

A.E.- AKP’nin ekonomik mantığını böylece anladım. Bu konuda pek çok belge okumaya başladım. Mevzuat değişikliklerini daha yakından izler oldum. Tam o sırada benim raporum Kemal Kılıçdaroğlu tarafından TBMM gündemine getirildi. Ülke kamuoyu da bundan haberdar oldu.

Öncelikle bundan çok mutlu oldum. Sonra Kemal Kılıçdaroğlu’yla tanıştım. O dönem CHP TBMM Grup Başkanvekiliydi. Kendisiyle tanıştığımda bu ülkede hâlâ bir umut olduğunu düşündüm. Hiçbir zaman bana siyasi bir hırsla yaklaşmadı. Hatta, “Arkadaşlar, bu raporun açıklanması sizi zor durumda bıraktı mı? Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?” dedi. Böylece Kemal Kılıçdaroğlu’yla çalışmaya başladım.

Bir dönem Kılıçdaroğlu’nun arka arkaya açıkladığı yolsuzluk dosyaları siz ve ekibinizden mi eline ulaşıyordu?

A.E.- Evet. O dönem benim gibi onu seven, takdir eden, ekibinde çalışan bürokratlar da vardı. Ben bu yolsuzluk dosyaları üzerinde sabahlara kadar çalıştığımı hatırlıyorum. O dönem Kemal Bey’in açıkladığı yolsuzluk dosyaları yüzünden üç AKP yetkilisi istifa etmek zorunda kalmıştı. Sanıyorum Melih Gökçek (Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı) ise AKP içindeki ilişkiler dolayısıyla görevinde kalabildi. Ama yakında Melih Gökçek’in o kısmıyla ilgili tamamlayıcı açıklamaları yapacağız. Bir de anayasa referandumuna çeyrek kala dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a bir kaset operasyonu yapıldı. Bu, bence AKP’nin bilgisi dahilinde oldu. Ama onların hesaba katmadığı Baykal’ın dimdik durarak görevinden istifa etmesi ve ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasıydı. Her şeye rağmen Baykal’ın görevini bırakmayacağını sandılar. AKP için referandum seçimden çok daha önemliydi. Ne kadar önemli olduğunu bugün yargıda, Ergenekon, Balyoz gibi davalarda yaşanan haksızlıklardan anlıyoruz.

‘Ekonomik cihat’ dönemi

Bu dönem yaşananlar dünya ekonomi tarihine yazılacak. Hiçbir dönemde, bu kadar organize, büyük çaplı ve insanların gözlerine sokarak yolsuzluklar yapılmamıştı

Önümüzdeki dönem yeni yolsuzluk dosyaları çıkacak mı?

A.E.- AKP iktidarı döneminde çok önemli, çok sistematik yolsuzluklar yapıldığını gördük. Bunların temel mantığını anlamaya çalıştık. Çünkü herhangi bir ahlaki değer sahibi olanlar bu yolsuzlukları yapamaz. Öncelikle bunun psikolojik nedenlerini anlamaya çalıştık.

Sanıyorum, bunu yandaşlarına bir “ekonomik cihat” olarak anlatıyorlar. Başka izah tarzı bulamıyorum.

İyi de yolsuzluk bu ülkenin yeni sorunu değil ki. Bundan önceki hükümetler de gırtlaklarına kadar yolsuzluk batağına batmamışlar mıydı?

A.E.- Dediğiniz gibi yolsuzluk ülkenin yeni sorunu değil. Çeşitli koalisyon hükümetleri dönemlerinde bunların hepsine şahit oldum. Ama hiçbir dönem, bu kadar organize, bu kadar büyük çaplı ve insanların gözlerine sokarak yolsuzluklar yapılmamıştı.

İnsanları dininden soğutur

Ben bunu CHP milletvekili olarak değil, uluslararası denetim belgesine sahip yurtsever bir denetçi olarak da söylüyorum. Biz Dünya Bankası çalışmalarımızda dünyanın pek çok ülkesindeki yolsuzlukları da inceledik. Ama bizde bu dönem yaşananlar bence dünya ekonomi tarihine yazılacaktır. Bir de şunu biliyoruz. Gördüğümüz an dehşete kapıldığımız bu yolsuzluklar yapılanların sadece yüzde biri.

Geri kalan kısmı daha da korkutucu gibime geliyor. Çünkü deprem olur, bütün ülke yıkılır. Ama sonradan ülkeyi yeni baştan inşa edersiniz. Ancak toplumun dokularını çürüten bu yolsuzluklar özellikle manevi değerler yani din üzerinden yapılmaya başlanırsa yolsuzluklar açığa çıktığında birtakım insanların kendi dininden soğuması tehlikesi vardır. Böylece de toplumsal çimentolardan birisini sulandırmış olursunuz. Benim çok ciddi korkularımdan birisi bu.

Din kisvesi altında ahlaksızlıklar

Her zaman, “Bunu yapan insanların dinimizle hiçbir ilgileri yoktur. Bunların samimiyetle dindar olduklarına da inanmam” derim. İleride açıklayacağımız yolsuzluklar karşısında yurttaşlarımıza şunu söylemek istiyorum: “Bunun dinle hiçbir ilgisi yoktur. Kutsal dinimiz asla böyle bir şeyi emretmiyor. Bu, kişisel ahlaksızlığın din kisvesi altında yapılmasıdır.” O nedenle laiklik ilkesinin ülkemiz için ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor.
         
 
1994’ün küçük prensleri bugünün büyük kralları oldu

Sizce din siyasete alet edildiği zamanlarda mı böylesine yolsuzluklar yaşanıyor?


A.E.- Evet. Onun için dinin siyaset malzemesi yapılmaması çağırılarımızı yineliyoruz. Çünkü aralarından bir kişinin bile hırsız çıkması halinde o dine, müminlere yazık edilmiş olur. İnsanları inançlarından soğutma tehlikesini yaratıyorsunuz. Anadolu’daki pek çok insanda şöyle bir algı var: “Bunları söylüyorsunuz ama bu insanlarda Allah korkusu var. Alınları secdeye değiyor. O nedenle de yolsuzluk yapmazlar” inancı içindeler. Ama yarın öbür gün bu yolsuzluklar belgeleriyle ortaya çıktığında o insanlar ne diyecek? Âkil, aklı başında AKP’lilerin bunu düşünmesi ve buna bir an önce çözüm bulması gerekiyor. Çünkü çözüm bulma makamında olan onlardır. Bir de AKP’nin bu yolsuzluklarının çok önceden, 1994’te planlandığını görüyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Akbil yolsuzluğu, metro olayı, belediye şirketleri, imar izinleri, daha neler neler var. Belediyede o dönem yazılan raporlara konu edilen şirketlerin bugün milyarlarca dolarlık AKP’li holdingler haline geldiklerini görüyoruz. O zamanın küçük prensleri bugünün büyük kralları oldular. 2002 yılına gelindiğinde nasıl bilinçli bir politika izlendiği anlaşılıyor. İlk olarak teftiş kurulları yok edildi. Çünkü teftiş kurulları yolsuzlukların önündeki en önemli idari denetim mekanizmalarıdır. Bunların yerine sözüm ona AB mevzuatına, Dünya Bankası direktiflerine uygun iç denetim mekanizması getirildi. Biz daha o zaman Türkiye’de iç denetim mekanizmasının çalışamayacağını söyledik. Çünkü denetçiler bağımsız değiller. Bağımsız olmayan denetçi yolsuzlukla mücadele edemez.


Teftiş kurulları yok edildi Sayıştay’ın eli kolu bağlandı

Bu denetçiler bağımsız değil derken, atamalar Hazine Müsteşarı ve Maliye Bakanı tarafından mı yapılıyor?

A.E.- Öyle oluyor. Bakın, Hazine Müsteşarı’nın bilmediği organize bir yolsuzluğu yapmak mümkün değildir. Bu yolsuzlukların hepsi de organizedir. Bunları Başbakan’ın da bilmemesi mümkün değil. Teftiş kurullarını yok ettikten sonra sıra Sayıştay’a geldi. Önce Sayıştay’ı budadılar. Ama en azından Sayıştay raporları yine de yazılıyordu. Ama son yapılan düzenlemeyle Sayıştay’ın elini kolunu bağladılar. Özetlemek gerekirse, bütün yolsuzlukları engelleyecek mekanizma tamamıyla ortadan kaldırıldı. Biz CHP olarak buna TBMM’de itiraz ettik. Ama hiçbir yararı olmadı tabii ki. Size bir somut örnek vereyim. Enerjide dönen dolaplar ve bunun halka yansımalarını gördükçe içim sızlıyor. İnsanlar şu soruyu sormak zorundalar: Ülkemizde elektrik kaç kuruşa üretiliyor? Bana gelinceye kadar kaç kuruş oluyor? Bugün elektriğin kamuda üretim maliyeti yedi kuruş. Halka ise neredeyse 30-35 kuruş olarak yansıyor. Kömürden, hidroelektrik santrallardaki ihale yolsuzluklarından, BDDK’de çantacılara yönelik ruhsat ticaretinden başlayıp dağıtım şirketi özelleştirmelerine kadar o kadar büyük ve çirkin bir oyun oynanıyor ki anlatılamaz.

Yolsuzluklar kanuna uyduruluyor

Bütün bu söylediğiniz yolsuzluklara nasıl kılıf hazırlanıyor, peki?


A.E.- AKP bütün bu yolsuzluklara, TBMM’de kanun çıkararak kılıf hazırlıyor. Çünkü önce yolsuzluk yapacakları kaynağı buluyorlar. Daha sonra onu kanuna uygun hale getiriyorlar.

Buna somut örnek kentsel dönüşüm yasası. Bu yasa sanıyorum dünya tarihinin en büyük vurgununun yapılması üzerine hazırlandı.

En güzel örnek de kanunun bir maddesi. O maddede açık ihale yapılmayacağı, bütün işlerin davetiye usulüyle yapılacağı hükme bağlanmış. Ben Erdoğan Bayraktar’a TBMM’de “Açık ihale yapmak zorundasınız” diyorum. Bana şu cevabı veriyor: “İşi hızlandırmak için bunu yapıyoruz. Şartnameyi alan herkes ihalelere girebilecek.”
         
 
Portre

Aykut Erdoğdu

Kars, Sarıkamış 1972 doğumlu. Yükseköğrenimini Ankara Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde yaptı. ABD’de Carnegie Mellon University’de kamu yönetimi ve politikaları yüksek lisans derecesini aldı. 1995’te Hazine Müsteşarlığı’na stajyer hazine kontrolörü olarak atandı. Daha sonra baş kontrolör oldu. Çok önemli yolsuzluk dosyalarıyla uğraştı. 2004’te ABD’de uluslararası muhasebe ve denetim standartları konusunda çalışmalar yaptı. Uluslararası geçerliliği olan sertifikalı iç denetçi (certified internal auditor) belgesinin sahibi. Haziran 2011 genel seçimlerinde CHP’den İstanbul milletvekili seçildi. TBMM Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyesi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tedavi olsunlar 1 Mart 2015

Günün Köşe Yazıları