Leyla Tavşanoğlu

Krala ihtiyaç yok

03 Mayıs 2014 Cumartesi

SEMA PEKDAŞ 
Burdur, 1957 doğumlu. Yükseköğrenimine ODTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü’nde başladı. Ardından İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. İzmir’de serbest avukatlığa başladı. 1992-99 arası SHP Balçova’da ve Büyükşehir’de belediye meclisi üyeliği yaptı. 2010’da İzmir Barosu Başkanı seçildi. İnsan Hakları Derneği yöneticisi oldu. 30 Mart yerel seçimlerinde de CHP’den Konak Belediye Başkanlığı’na seçildi. 

Konak’ın CHP’li Belediye Başkanı Sema Pekdaş, yerel yönetimlerde katılımcılığın öne çıkması gerektiğini söylüyor

“Gezi’de yaşananlar demokrasinin içinin yeniden doldurulması gerektiğini bana düşündürttü. Bu işi de ancak yerel yönetimlerde başlatabilirdik” diyen Sema Pekdaş, yöneticilikte yetkilerin tek elde toplanmasının yarattığı sakıncalara dikkat çekti. Pekdaş, “Her şey bende toplansın, derseniz kral olursunuz ve sarayda oturursunuz. O saray yıkıldığında da ilk altında kalan kral olacaktır” dedi. 

Çiçeği burnunda Konak’ın CHP’li Belediye Başkanı Sema Pekdaş’la hem yürüyor hem sohbet ediyoruz. Pekdaş her türlü yönetimde yetkilerin tek elde toplanmasının demokrasi dışı olduğuna dikkat çekiyor. Bütün ilgili kurumların koordinasyon içinde çalışmaları gerektiğinin başarılı önkoşulu olduğunu vurguluyor. Bütün dünyada diktatörlerin marifetlerinin ağır faturasını milletlerin ödediğini söylüyor. Bir de dikkat çektiği konu şu: Hemen hemen bütün illerden gelen insanların yaşadıkları Konak’ta CHP o insanların oyunu alabiliyorsa, çok düşük oy aldığı o illerin yerleşik halklarından da yüksek oy alabilme becerisine sahip olmalıdır.
- Yerel seçimlerde belediye başkanlığına aday olmanızda ne gibi düşünceler sizi etkiledi?
S.P. - Zaten bir belediye meclis üyeliği deneyimim vardı. Ayrıca ’80’li yıllarda Türkiye’de kadın hareketi, İnsan Hakları Derneği içinde çalışmalarım olmuştu. Son olarak da geçen yıl Gezi Parkı olayları beni çok etkiledi. Gezi’de yaşananlar demokrasinin içinin yeniden doldurulması gerektiğini bana düşündürttü. Bu işi de ancak yerel yönetimlerde başlatabilirdik. Ben bir tek SHP üyesi olmuş, 2000’li yılların başında ayrılmıştım. Son süreçte CHP’ye girerek aday oldum.
- Siz İzmir’de yerel bir yöneticisiniz. Dünyadaki yerel yönetim örneklerini izliyor musunuz?
S.P.- Paris belediye seçimlerini izledim. Dünya örneklerinden öğreneceğimiz çok şeyler var. Demokrasiyi geliştirmek ve yerel yönetimlerin niteliklerini artırmamız lazım.
- Yani şark kurnazlığı yapmak yerine uygar dünyanın modelleri üzerinde mi kafa yormalıyız?
S.P.- Seçim döneminde de söyledim. Çağdaş uygarlığın Batı demokrasilerinde olduğunu unutmayalım. Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’nu sonuna kadar okursanız belli bölümlerinde çağın hızına uygun düşünmekten söz ettiğini görürsünüz. Biz çağa uygun bir düşünce yöntemiyle çağın hızını yakalayarak çalışmak zorundayız. Her gün yeni bir dünya kuruluyor. Ayak uydurmak zorundayız. Hem dünyayı hem yereli iyi izlemek, nasıl çalışmamız gerektiğini iyi belirlemeliyiz. Bu hem çok kolay hem çok zevkli hem de çok zor.
- Bu belediye başkanlığı sizin için adeta bir meydan okuma mı?
S.P.- Çok rahat ve huzurluyum. Bunlar çok zor işler olabilir ama yapılabilir. Bunun için biraz daha fazla çalışmak, biraz daha organize olmak, daha çok kurumu organizasyon içine sokmak lazım.
Bu sıralar çok fazla okuma ve ziyaret yaptım. Sonuçta dünya örneklerinde de gördüm ki kentle ilgili yetkiler, sorumluluklar tek bir ele verilmiyor. Çok farklı kurumlara dağıtılıyor. Bunlar ilçe belediyesi, büyükşehir, merkezi idarenin temsilcileri, sivil toplum örgütleri gibi kurumlar. Burada demokrasi fikrinin gelişmesine uygun olarak yapılmış gelişmeler öne çıkıyor. Dediğim gibi yerel yönetimlerde yetkiyi tek elde toplamıyorlar. Tek elde toplanan her yetki kötüye kullanılabilir. Dolayısıyla da yetkileri dağıtalım ve daha çok insanın katılmasını sağlayalım.
- Türkiye’de ise neredeyse bütün yetkiler tek elde toplanmış durumda. Bu nereye kadar gider?
S.P.- Bütün yetkileri tek elde toplamak konusunda kararlı bir başbakan var. Demokrasilerde, her şey benim yetkimde olacak, anlayışı olmaz. Bir yurtdışı gezimde bana, “Saraylar yıkıldığında ilk altında kalanlar krallar olur. Saraylar yaratmamak lazımdır” dediler. Her şey bende toplansın, derseniz kral olursunuz ve sarayda oturursunuz. O saray yıkıldığında da ilk altında kalan kral olacaktır.
Bizim krallıklara, otoriter yönetimlere değil, demokrasiye ihtiyacımız var. Bütün bu olanları hep anlatmak ve dünya örneklerinden göstermek zorundayız. Bugün devletler bile kimi yetkilerini antlaşmalar yoluyla uluslararası kurumlara devrediyorlar. Türkiye’nin hükümeti de başbakanı da yetkilerinin sonsuz olmadığını bilmek durumundalar. Farklı siyasal düşüncelerin koalisyonları başarılı değil, deniyor. Koalisyonlar ilk denemede başarısız olabilir. Demokrasi öyle bir gecede öğrenilmez. Yaşayarak öğrenilir. Yanlış yaparak da doğruyu bulacağız.
- Ama öyle görülüyor ki hükümetin de Başbakan’ın da demokrasi anlayışı çok farklı...
S.P.- Demokrasiyi özümsemek, vazgeçmemek, aksine onu daha da kurumsallaştırmak zorundayız. Bunu rafa kaldıracak insanlara da meydan vermemek gerekir. Başbakan tek adam olmak istiyor. Ama bu sadece diktatörlükle yönetilen ülkelerin modelidir. Diktatörlükle yönetilenler de dünyanın en geri ülkeleridir. Geçici ve zorla sağlanan başarılar insanlık tarihi açısından başarı değildir. Onun getirdiği ağır faturaları bütün millet ödüyor. Diktatörün yaptığını başarı olarak sunmak insanlık tarihine yapılmış en büyük hakaret ve saygısızlıktır.
- Konak çok özel bir ilçe. Türkiye’nin nüfus bakımından en büyük ilçesi olmanın yanı sıra çok farklı kültürleri de içinde barındırıyor. Siz burada önemli bir oy oranıyla belediye başkanı seçildiniz. Acaba bu kazanım bütün Türkiye’ye nasıl yayılabilir?
S.P.- Konak’ta hemen hemen bütün Türkiye’nin illerinden gelen insan toplulukları yaşıyor. İlginçtir, bizim partimizin çok düşük oy aldığı illerin hemşehrileri Konak’ta CHP’ye oy verdiler. Dolayısıyla çok ciddi olarak Konak’ta yaşayan o illerin hemşehrilerinden oy alınabildiğine göre o illerde oturan seçmenlerden de oy alabilmenin imkânlarının bulunması çok önem kazanıyor. Biz parti olarak bunu başarabiliriz.

Kurumsal bencillik olmaz
- Bizde yeterli koordinasyon var mı?
S.P.- Bizde koordinasyon eksikliği olduğunu fark ettim. Bunun da üzerinde birlikte çalışma kültürü yok. Biz birlikte çalışma kültürünü yaratmalıyız. Farklı siyasi düşüncelerimiz olabilir. Çağdaş demokrasilerin geldiği aşama nedeniyle yasa koyucu, “birlikte çalışmak zorundasınız” demiş.
Ben baro yöneciliği yaptığım dönemde, “Kurumlar arasında aşk-nefret ilişkisi olmaz” derdim. Şimdi, “Kurumsal bencillik de olmaz” sözünü buna ekledim. Büyükşehir’le birlikte çalışmazsak yapabileceğimiz fazla şey yok. Büyük yatırımlar Büyükşehir’in görevi.
Ben ise burada yerelde insana temas eden, dokunan işleri yapmak durumundayım. Bu çalışmaları Büyükşehir’le koordinasyon içinde başarıya ulaştırmak durumundayız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tedavi olsunlar 1 Mart 2015

Günün Köşe Yazıları