Leyla Tavşanoğlu

İfade özgürlüğü doğal hak

09 Haziran 2013 Pazar

ABD-Türkiye lobisinin önde gelen isimlerinden Kongre üyesi Whitfield’dan laiklik ve demokrasi vurgusu:

\n

AKP’ye ideolojik olarak muhalefet eden insanlar olduğundan eminim. Bu da demokrasinin gereğidir. Gösteriler ve hükümetle anlaşmazlık konularının dile getirilmesi en doğal haktır.
Atatürk’ün Türkiye’de hayranlık duyulan bir lider olduğunu biliyorum. Bütün dünyada saygıyla anılır. Laik devlete verdği önem bugün hâlâ geçerlidir.

\n

LEYLA TAVŞANOĞLU

\n

ABD-Türkiye lobisinin önde gelen isimlerinden Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyesi Ed Whitfield, insanların gösteri yapmaları ve siyasi eleştirilerini dile getirmelerinin en demokratik hakları olduğunu söylüyor. ABD Temsilciler Meclisi’nin Washington’daki binalarından Rayburn Building’in ikinci katındaki ofisinde görüştüğüm Whitfield Türkiye’nin hem ikili ilişkiler hem NATO bağlamında ABD için ne kadar önemli olduğuna işaret ediyor. Gezi Parkı gösterilerinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yatıştırıcı söylemlerinin Washington’da takdirle karşılandığının altını çizen Whitfield, Türkiye’nin laikliğine vurgu yaparken Atatürk ilke ve devrimlerinin önemine dikkat çekiyor.
- Geçen haftalarda özellikle Obama-Erdoğan görüşmesinden sonra Türkiye-ABD arasındaki ikili ilişkilerin aldığı yönü değerlendirir misiniz?
E.W.- Pek çok kişi burada Obama-Erdoğan görüşmesini olumlu olarak değerlendirdi. İki ülke arasındaki ilişkiler çok yakındır. Türkiye biliyorsunuz, NATO’nun tek Müslüman üyesi.
Bizim Ortadoğu’daki gerek askeri gerekse de ekonomik bağlarımız hiç kuşkusuz Türkiye’yi de içine alıyor. Dolayısıyla bu ilişkiye çok değer veriyoruz. Başbakanınız
Erdoğan’ın Temsilciler Meclisi Başkanı, Kongre üyeleri ve Başkan Obama’yla görüşmeleri gayet iyi geçti.
- Aslında bu söyleşiyi yaparken ağırlığı Obama-Erdoğan görüşmesine vermek istemiştim. Ancak şimdi Türkiye’de gündemin başköşesine Gezi Parkı eylemleri oturdu. Türkiye’nin pek çok kentinde yüz binlerin katıldığı ve giderek genişleyen bu gösterilerde polisin biber gazı kullanarak orantısız güce başvurduğu belirtiliyor. Kimileri de bu gösterilere Türk baharı adını taktı. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
E.W.- Ben kişisel olarak bu Türk baharı tanımına tam olarak katılmıyorum. Bu gösterilerin Arap Baharı’ndan farklı nitelikleri olduğunu düşünüyorum. Anladığım kadarıyla Taksim’de kamuya ait Gezi Parkı’nın niteliğini değiştirecek büyük bir inşaat yapılması söz konusu. ABD’de de kamuya açık olan alanlara inşaat yapılması çok tartışmalı bir konudur.
İkinci olarak, iki-üç hafta önce, 1 Mayıs’a rastlayan bir dönemde Türkiye’deydim. 1 Mayıs’ta, aynı bölgede göstericilere polisin biber gazı sıktığına tanık oldum. Belki benim bilemediğim o bölgeyle ilgili bazı tartışmalar geçiyor. Ama şunu söyleyebilirim ki AKP gibi çok uzun süre iktidarda kalan siyasi partiler muhalefetin artan eleştirileriyle karşı karşıya kalabilirler. Bugünün dünyasında herkesi memnun etmek imkânsızdır. Evet, bu gösterilerin siyasi bir niteliği olabilir. Ama bunun Arap Baharı’na benzetilmesine katılamayacağım.
- Başbakan Erdoğan’ın göstericilerin ideolojik gündemleri olduğunu söylemesini nasıl karşıladınız?
E.W.- AKP’ye ideolojik olarak muhalefet eden insanlar olduğundan eminim. Bu da demokrasinin bir gereğidir. İnsanların karşı çıktıkları konuları dile getirmeleri, gösteriler yapmaları ve hükümetle anlaşamadıkları konuları gündeme getirmeleri en doğal haklarıdır.

\n

Erdoğan’ın sözlerini anlamak güç

\n

Başbakanınızın, ‘Farklı siyasi görüşlerin olduğu bir yelpazemiz var. Hükümetimiz bu farklı siyasi görüşlerin hepsini kucaklamaya hazırdır’ demesini beklerdim

\n

- Bir de Başbakan Erdoğan’ın bu gösterilerle ilgili olarak, yüzde 50 oy almış olan bir AKP gerçeği karşısında şimdi bu yüzde elliyi kontrol etmekte güçlük çektiğini söylemesine ne diyorsunuz?
E.W.- Açıkça söylemek gerekirse bu sözleri anlayamıyorum. Cumhurbaşkanınız Sayın Gül çok doğru bir tutum izledi. Aslında Başbakanınızın, “Biz çok büyük bir ülkede yaşıyoruz. 70 milyonun üzerinde vatandaşımız var. Farklı siyasi görüşlerin bulunduğu bir siyasi yelpazemiz bulunuyor. Hükümetimiz bu farklı siyasi görüşlerin hepsini kucaklamaya hazırdır. Tartışarak ortak bir yol bulabiliriz” demesini beklerdim. Dolayısıyla yüzde 50’yi kontrol altında tutmaya çalıştığını söylerken ne demek istediğini doğrusu anlayamadım.
- Sizinle daha önce yaptığımız bir görüşmede Türkiye için Atatürk ilke ve devrimlerinin ne kadar önemli olduğunu söylemiştiniz. Hâlâ aynı görüşte misiniz?
E.W.- Evet. Aynı görüşteyim. Atatürk’ün Türkiye’de hayranlık duyulan bir lider olduğunu biliyorum. Cumhuriyet’in kurucusudur. Bütün dünyada da saygıyla anılır. Laik devlete verdiği önem bugün hâlâ geçerlidir.
- Ortadoğu’ya gelirsek, kısa vadede bu bölgede ne gibi gelişmeler olmasını bekliyorsunuz?
E.W.- Ortadoğu’da belirsizliğini koruyan o kadar çok durum var ki hepimiz ne olacağı konusunda kaygı duyuyoruz. Biliyorsunuz, ABD’de bile Suriyeli muhaliflerin desteklenip desteklenmemesi konusunda görüş ayrılıkları var.
Pek çoğumuz bu Suriyeli muhaliflerin kim olduklarını izah etmekte zorlanıyor. Acaba Suriyeli muhalifler kimleri temsil ediyor? Kaygılarımızın temeli bu sorulara dayanıyor. Türk hükümeti Suriye lideri
Esad’ın istifa etmesi ya da görevinden alınması konusunda gayet açık biçimde ısrarlı.
Öte yandan Rusya o bölgeye silah göndererek duruma yardımcı olmuyor.
- Suriye muhalefeti derken, bunların içinde başta El Kaide olmak üzere çeşitli terör örgütlerinin unsurlarının bulunduğu haberlerinin alınmasına ne diyorsunuz? Ayrıca Esad giderse Suriye’de ne olacağını düşünüyorsunuz?
E.W.- Evet, o muhalefet içinde bu tür gruplardan insanlar olduğu haberleri alınıyor. Esas mesele Esad gittikten sonra ne olacağıdır. Muhalefetin içinde pek çoklarının Esad’ın diktatörlüğe varan gücüne karşı çıktıkları açık. Ancak genelde bu tür muhalefet hareketleri başladıktan sonra başka ülkelerden ve başka gruplardan, amaçları son derece değişik unsurların bu hareketlere sızdıkları da bilinen bir gerçektir.
- Siz Esad rejiminin muhalefete karşı gerçekten kimyasal silah kullandığını düşünüyor musunuz?
E.W.- Suriye’de kimyasal silahlar bulunduğu konusunda bilgilere sahibiz. Bütün sorun bu isyan hareketleri devam ettiği için kimin bu kimyasal silahları kontrol ettiğidir. Bu silahlar Esad rejiminde olduğu gibi başka grupların da elinde olabilir.
Başkan Obama kimyasal silah kullanıldığı somut biçimde saptandığı takdirde bizim müdahalemizin kaçınılmaz olacağını, ama bu silahların kullanıldığı konusunda kanıt bulunmayacağını umduğunu söylemişti.
Öte yandan Amerikan halkının, Suriye’ye askeri müdahale kararı alınmasından önce Esad rejiminin kimyasal silah kullandığı yönünde çok somut kanıtlar görmek isteyeceğinden de hiç kuşkum yok.
Bu arada da Suriye’den kaçan 250-300 bin sığınmacıya Türkiye kucak açmış ve yardım ediyor durumda. Türkiye’nin bu yaptığına uluslararası duyarlılık gösterilmesi gerekir.

\n

Suriyeli muhalifler kaygı uyandırıyor

\n

- Ancak Türkiye bu mültecilere yardım ederken acaba uluslararası toplumdan hiç kimse neden yardım elini uzatmaz?
E.W.- Türkiye’den resmi bir başvuru yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Biliyorsunuz, bugün dünyada pek çok ülke ekonomik dar boğazlardan geçiyor. Ama Türkiye bu insanlara yardım elini uzattığı için kendisiyle gurur duymalıdır. Tabii ki uluslararası toplumun bu insanlara yardım etme sorumluluğu bulunmaktadır.
- Stratfor adlı kuruluşun yayımladığı belgelerden birisinde İsrail devletinin Esad’ın gitmesi ve ondan sonra Suriye’de ortaya çıkacak belirsizlik dolu ortam oluşmasından kaygı duyduğuna işaret ediliyordu. Siz bu değerlendirme konusunda ne düşünüyorsunuz?
E.W.- Doğrudur. Bunun da gayet geçerli bir kaygı oluşuna katılıyorum. Bu muhalif grupların elinde çeşitli silah sistemleri bulunduğunu biliyoruz. İsrail’in bu gelişmelerden kaygı duymasını anlamak kolaydır.

\n

Irak’ta olanların kısmen sorumlusu ABD’dir

\n

- Irak’ta da ilginç gelişmeler oluyor. Kuzey Irak bölgesel yönetimiyle Irak merkezi hükümeti arasında petrol gelirlerinin paylaşımı yüzünden ciddi anlaşmazlıklar olduğu haberlerini nasıl karşılıyorsunuz? Ayrıca Irak’ta Sünni gruplara karşı Şii gücünün arttığı haberlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
E.W.- Dediğiniz gibi Irak’ta, bir Kuzey Irak yönetimi, gayet zayıf bir merkezi hükümet, Türkiye’yi ilgilendiren PKK sorunu konuları var. Bütün bu sorunlara yakın bir gelecekte çözüm getirilebileceğini göremiyorum.
Türkiye dahil bölge ülkeleri ve tabii Irak’la doğrudan ilgili ABD’nin ülkede neler olup bittiğini yakından izlemeleri gerekir. Çünkü Amerikalılar hiç kuşkusuz orada olup bitenden kısmen sorumludur. Irak halkının güçlü bir hükümete kavuşabilmesi ve petrol gelirlerinin hakça dağıtılabilmesi için bütün tarafların katılımıyla bir plan oluşturulabilmesi gayet ince diplomatik beceri gerektirmektedir.

\n

Afganistan’dan çekilmemiz halkı memnun eder

\n

- Afganistan’da 2014’e kadar nasıl gelişmeler bekliyorsunuz?
E.W.- Bugün Afganistan, oraya girdiğimiz günden bu yana hiç değişmedi. Ülkenin karakteristiği güçlü bir aşiret toplumu oluşu. Orada neler olacağı Cumhurbaşkanı Karzai’nin yerine geçecek kişinin kim olacağına bağlı.
- Madem Afganistan ABD’nin 2002’deki işgalinden bu yana değişmedi o zaman ne demeye ABD bu ülkeyi işgal etme gereğini duydu?
E.W.- Başlangıçta ülkedeki terör hücreleri nedeniyle böyle bir karar alınması gereği doğmuştu, sanıyorum. Bugün de orada ve Pakistan’da terörist hücreler bulunduğunu biliyoruz. Amerikan halkının çoğunluğunun artık ABD’nin Afganistan’dan çıkmasını memnunlukla karşılayacağına inanıyorum. Çünkü Irak ve Afganistan’ı işgalimiz yüzünden genç Amerikalılar pek çok özveride bulundular. Bu gösterdikleri özveri pek de sonuç vermedi. O nedenle de ABD’nin askeri olarak varlığının son bulması onları mutlu edecektir diye düşünüyorum.

\n

PORTRE\n
\nED WHITFIELD
\n

\n

Hopkinsville, Kentucky, 1943 doğumlu. Yükseköğrenimini Kentucky Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ve American University Wesley Teoloji Okulu’nda yaptı. Çeşitli kuruluşlara hukuk danışmanlığı hizmeti verdi. 1996’dan beri Cumhuriyetçi Parti’den Kentucky eyaletinin ABD Temsilciler Meclisi’ndeki üyesi. Kentucky eyaletinin birinci Kongre bölgesini temsil eden ilk Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyesi oldu. Çevre sorunlarına olan duyarlılığı ve çalışmalarıyla tanınıyor. Aynı zamanda da ABD-Türkiye lobisinin önde gelen isimlerinden.

\n

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tedavi olsunlar 1 Mart 2015

Günün Köşe Yazıları