Erkekliğin karanlığında her kadın tehlikededir!

13 Ekim 2024 Pazar

Sevgili okurlarım, bir haber okudum. Son günlerde biber gazına çok ciddi bir talep olmuş. Benim evimde de bulunan biber gazı 50 lirayken birden 250 liraya fırlamış ama talep karşılanamıyormuş. Hiç şaşırmadım. Yirmi suçtan serbest bırakılan bir erkeğin bir kadın polisi öldürdüğü, kentin ana caddelerinden birinde kadına tecavüzün yaşandığı, genç kızların başlarının kesilip büyük bir iştahla surlardan atıldığı, erkekler tarafından tehdit edilenlerin bunu polise bildirdiklerinde hiçbir gerekli işlem yapılmadığı, ensest vakalarının özellikle aile tarafından örtbas edildiği, genç kız ve kadın intiharlarının sıradan vakalar sayıldığı ve kadınların onları koruması gereken kurumlardan umudu kestiği ülkemizde biber gazına talep elbette artacaktır. Bir süre sonra çantada silah taşımak bile yaygınlaşacak. 

Çünkü kadınları kendilerinden başka koruyan yok! 

Psikologlar, sosyal bilimciler elbette bu konuda yani erkek vahşeti konusunda çalışmalar yapıyorlardır. Ama yetmiyor, bulunan gerçekleri hayata geçiren kurumlar yok! Şimdi ben burada biraz kutsal Türk ailesinden söz etmek istiyorum. Mesleğim gereği, Türkiye’nin hemen her yerine gittiğim ve her meslekten, her sınıftan insanla ilişki kurmaya çalıştığım için bu kutsal ailenin hiç de kutsal olmadığına bizzat şahit oldum.

Abilerinden, babalarından, amcalarından gebe kalmış küçücük kızların ailecek hemen kürtaj yaptırılıp bu meselenin üstünün örtüldüğünü duydum, tanık oldum.

İlk cinsel ilişkisini babasıyla yaşayan bir başka kolej mezunu kızın, kendini nasıl alkolle uyuşturmaya çalıştığını gördüm. Anne, baba hâlâ bir aradaydı. Paraları olduğu için kıza bir ev verilmişti ve içki parası ödeniyordu.

Annelerin kızlarına, “Ağabeyin evlenene kadar bu işe razı ol. Çünkü o erkek, ihtiyaçları var” diyerek kızlarını ensest bir ilişkiye nasıl razı etmeye çalıştıklarını biliyorum. Gecekondularda, küçücük bir odada kız ve erkek kardeşlerin bir arada yattığını ve her türlü cinsel uyanışın, o küçücük odalarda gerçekleştiğine de tanığım. Hepiniz duymuşsunuzdur, kızıyla ilişkiye giren bir baba, nasılsa yakalanmış, hâkim karşısında şöyle dedi: “Ne yani hâkim bey, bahçemin en iyi meyvesini başkasına mı bırakacaktım?” Bir tabu olan Türk kutsal ailesini ve ilişkilerini araştırma konusu yapan bir gruptan, genç bir kadın psikoloğun da “Bu kadar acıya dayanamıyorum” diyerek intihar ettiğini de biliyorum. 

Öyleyse önce işe Türk kutsal ailesinden başlamak gerek. Bir ülkede din işleriyle nasıl ilgilendikleri belli olmayan ve bizim vergilerimizle üç bakanlığın parasından daha fazla para harcayan Diyanet gibi bir kurumun internet sitesinde, “Babalarının kızlarına karşı duydukları şehvet normaldir”, “Dokuz yaşındaki kız çocuğu evlenebilir” diye fetvalar varsa o ülkede erkeklerin derin karanlığında yaşayan tüm kadınlar tehlikededir. Neden olumsuzlukları belirtmek tepki çekiyor, belki de aynaya bakmak Türk insanına uygun bir şey değil. Çünkü aynanın içinde burada yazılamayacak, insanın kanını donduran hikâyeler var.

Kimseler bu dünyanın her yerinde var demesin, var ama pek çok yerde bunu yapanların yanına kâr kalmıyor. Mağdurlar, korkmadan başlarına geleni ehil psikologlara anlatıyorlar ve eylemi gerçekleştirenin cezası çok ağır. Ayrıca peşleri bırakılmıyor, ensest suçundan cezaevinde yatmış, cezasını tamamlayıp çıkmış kişiler resmi kurumlarca takip ediliyorlar. Ev tuttukları mahallede, mahalle halkı onlara karşı uyarılıyor. Yani bir çeşit damgalanıyorlar. Biz de durum tamamen farklı, adamın kızıyla ensest ilişki yaşadığını tüm köy biliyor ama adam elini kolunu sallayarak köy kahvesine gidiyor ve çoğu da cuma namazını kaçırmayan sakinlerle okey oynuyor. Kızları, kadınları malı gibi gören erkekler de ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Canları sıkılınca da ilk gördüğü kıza, kadına saldırıyorlar ve öldürüyorlar. Bu arada boşanmak isteyen eşlerini öldürenler de pik yapmış durumda. Çünkü biliyorlar ki en fazla üç yıl hapis yatıp çıkacaklar. Yaşasın hâkim indirimi. (!)

Şimdi diyebilirsiniz ki bazı ahlaksız insanlar bunları yapıyor, bunu bütün bir topluma mal etmemek gerekir. İşte orada biraz duralım. Bunları konuşmadıkça en çok çocukların ve erkek vahşetiyle ölen kadınların ruhları örseleniyor. Üstelik ülkenin her yerinde intihar eden kızların neden zehir kullandıkları da ayrı bir soru.

Demem odur ki bir sorunu yok saymak o sorunu ortadan kaldırmıyor. Çünkü erkek vahşeti aileden başlıyor. Artık anaokullarına kadar inen din adamlarının çocukların masum dünyalarını günah ve ölüm korkusuyla nasıl örselediklerini gösteren fotoğraflar açıkça benim tüylerimi diken diken ediyor.

Ve bütün köyün sustuğu Narin cinayeti bir türlü çözülmüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları