Aman dikkat karamsar enerji bizi tüketecek!

22 Eylül 2024 Pazar

Sevgili okurlarım, sabahleyin kalkıyoruz, hemen cep telefonlarına saldırıyoruz. Kim tutuklandı, kaç şehit var, benzin ne kadar oldu, dolar kaça fırladı, kaç kız ya da erkek çocuğuna tecavüz edildi, kaç çocuk öldürüldü, kaç kadın şiddet gördü? Evet, bir felaket havuzuna atlar gibi her yanımız sarsılıyor ve kendimizi çaresiz, karamsar hissediyoruz. 

Bütün bunlar gerçek ama oturup ağıt yakmak gerekmiyor, şimdi diyeceksiniz ki hangi birine yetişelim, kendimi parçalanmış hissediyorum. İşte burada pasif direniş denen mucize devreye girecek. Şimdi, hepimiz yakınıyoruz eski, bizi daha mutlu, daha çok yaşama bağlayan değerlerimizi yitirdik. Öyleyse bunları yeniden kazanmak ve daha büyük direnişler için güç toplama zamanı.

Örneklerle gidelim: İsveç’te yeni spor biçimi ortaya çıkmış. Bildiğiniz koşu ama bu koşunun bir amacı var. Koşanlar ellerinde torbalar, sokaklardaki çöpleri topluyorlar. Gerçi İsveç’te sokakta pek çöp olmaz ama gene de varmış demek ki topluyorlar. Şimdi düşünün, mahallenin kahvesine gidip miskin miskin oturan mahalle ahalisini bu tür bir koşuya ikna edebilirsiniz. Önce bir iki kişi gelir önemli değil. Siz üç kilometrelik bir yol seçin ve her gün topladığınız çöpleri önce mahalle kahvesine getirip bir masaya oturun. Enerjinizin olumlu şekilde yükseldiğini hissedeceksiniz. Sorular gelmeye başlayacak: “Neden böyle yapıyorsun, bırak çöpçüler toplasın!” Anlatın, “Hiçbir iş yapmadan oturmak hoşuma gitmiyor” deyin ve hiç kuşkunuz olmasın birkaç gün sonra enerjinizden pay almak isteyenler çoğalacak ve bir de bakacaksınız ki on kişi, on beş kişi olmuşsunuz. Artık bir grupsunuz ve başka direnişler için yola çıkmaya hazırsınız.

Bir yerde okumuştum, galiba gene Kuzey ülkelerinden birinde. O kentte sürekli kent bireylerini bir araya getiren yarışmalar yapılıyormuş ama yetmiş beş yaş üstü kadınlara pek bir kötü muamele yapılmış ve onlar hiçbir yarışmaya katılamamışlar. Öyle mi, kim korkar hain kurttan? Bölgedeki 75 yaş üstü kadınlar hemen bir dernek kurarak başlamışlar çalışmaya. Şimdi yarısı romatizmalı, yarısı kalp pilli teyzeler ne yapmışlar diye merak ediyorsunuz. Hemen merakınızı gidereyim. Günler geceler boyu yün örmeye başlamışlar ve kentin bütün elektrik direklerine rengârenk giysiler giydirmişler. Kent sakinleri bir gün uyandıklarında bakmışlar ki sokakları bir renk cümbüşü içinde, doğru 75 yaş üstü kadınların kurduğu derneğin kapısına gidip alkışlamaya başlamışlar. Kadınlar da en güzel folklor giysileriyle onları dans ederek karşılamışlar. 

Yaşınız kaç olursa olsun, hepimiz işe yaradığımızı görmekten mutlu oluruz. Geçenlerde okudum, İngiltere’de yalnızlık bakanlığı kurulmuş. Çünkü güneş batmayan imparatorluk İngiltere’de yedi milyon yalnız yaşayan insan varmış. Bir gün adamın birinin canına tak demiş, bir mektup yazmış. Mektup şöyle: “Bu mektubu cebime koyup Times nehrine kadar beş kilometre yürüyeceğim, herkese selam vereceğim, güleceğim, selamımı alan tek bir insan olursa intihar etmekten vazgeçeceğim. Aksi takdirde mektubumu okuyacaksınız.” Ne olmuş? Adam kendini nehrin sularına bırakmış. İşte böyle, dünyada o kadar çok yalnız ve yaşlı insan var ki yalnızlık insanı için için yiyen bir duygudur. Öyleyse belediyeler her mahallede bir çocuk evi açtığı gibi yaşlı evi de açmalı. Birlikte olmak, birlikte bir iş yapmak insanı gençleştirir. Ben aktif direnişlerde öyle çok yaşlı ama genç insan gördüm ki yeter ki yeniden bir araya gelmeyi ve topluca bize eski güzel günleri anımsatan işler yapmayı başaralım. 

Bu arada ben de naçizane bir pasif direniş örgütlemek istiyorum. Pardon bir değil, iki ancak bu direniş biçimi toplu taşıma araçlarına binenler için, buna ben de dahilim. Arkadaş minibüste, otobüste, metrolarda erkek vatandaşlar sanki babalarının evinde oturur gibi bacaklarını iki yana ayırıp lök gibi oturuyorlar. Dostlarım böylelerine gayet sakin şöyle demenizi istiyorum: “Burası sizin oturma odanız değil, lütfen ayaklarınızı birleştirin.” Şaşırıp kalacaklar ama ayaklarını birleştirecekler ve siz diğer kadın yolculardan birer gülücük alacaksınız. İkincisi, her yerde hiç çekinmeden telefonlarıyla en mahrem konularını bile konuşan insanlar var. Öyle iki dakika filan değil, sürekli onların da omuzlarına şöyle bir vurup “Arkadaş senin sevgilinle ne yaptığını öğrenmek benim hiç hoşuma gitmiyor. Lütfen kapatır mısın artık” diye seslenin. Ya da kadın emlakçı işyerinde masa başında oturur gibi biriyle konuşuyor: “Göztepe’deki ev altı milyonmuş, Fikirtepe’deki beş para etmezmiş.” Onu da “Kardeşim burası işyerin değil” diyerek uyarın. Küçük bir şok ve telefon kapanıyor. Çevreye bir göz atıp size göz kırpanları, gülenleri göreceksiniz. Bunun insana nasıl bir enerji verdiğini yapmadan bilemezsiniz. 

Bu arada kişisel olarak bindiğiniz otobüsün arabanın şoförüne mutlaka selam verin, asansöre biniyorsanız başkaları da varsa mutlaka “Günaydın” diyerek herkesi selamlayın. Mahallenizde yaşayan okul çocuklarını tespit edin ve hiç olmazsa haftada bir gün hepsini bir kahvede toplayın, bilmece, bulmaca çözdürün. Bilgi yarıştırın. Apartmanınızda yaşayan yaşlıların haftada en az bir kez kapılarını çalın. Kimileriyle tavla oynayın, kimilerinin pazar ihtiyacını karşılayın. Bu pazar işini kuryelere bırakmayın. 

Hadi artık keselim ve herkes kendine bir pasif direniş yolu bulsun, aksi takdirde negatif enerji bizi yiyip bitirecek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları